Ben Prof. Dr. Aydın YILMAZER. Sapanca’nın kalbinde atmaya başlayan bir çocukluk hikâyesi, zamanla akademinin nabzında olgunlaştı, sonunda memleketimin damarlarında belediye başkanı olarak can buldu. Şimdi ise kalbimize düşen bir başka ritim var: Turizm. Bu yazıda, Sapanca’nın kalp atışını hızlandıran bu yeni dönemi; umutlarla gelen taze kanı ama aynı zamanda damarları tıkayabilecek tehditleri, bir evladın kalp sağlığına duyduğu titizlikle sizlerle paylaşıyorum.
Bu topraklarda doğdum, büyüdüm. Bu topraklarda güldüm, ağladım. Sapanca gölünün sularında annemin ninnisi, Samanlı dağların yamacında babamın alın teri var. Sapanca, benim için hem bağrımda saklı bir köy, hem düşlerimde büyüyen bir şehirdir.
Bu aidiyet duyguları ile küçükken bir hayal kurmuştum; bu toprakların her çiğ damlasına, her esen yeline layık bir iz bırakabilir miyim diye…Özel hayatımı, akademik hayatımı ve belediye başkanlık görevimi hep bu bilinçle yaşamaya çalıştım.
Şimdi, yine aynı duygularla bugünden geçmişe ve geleceğe bakıyorum. Dünü, bugünün gözünden değerlendirmenin zorluklarını bilerek, bıraktığım izlere ve beraber bırakabileceğimiz yeni izlere dair sizlerle hasbihal etmek istiyorum.
Bu topraklar, Cumhuriyet dönemiyle birlikte büyük bir dönüşüm geçirdi. 1930’larda, tenezzüh trenleriyle günübirlik gelenlerin tercih ettiği sakin bir sayfiye yeri olan Sapanca, 90’lı yılların başlarında TEM otoyolunun etkisiyle hızla büyümeye ve değişmeye başladı.
2008’deki yerel yönetim değişikliğiyle birlikte, beldelerimiz belediyeye bağlandı, köylerimiz mahalleye dönüştü ve Sapanca’nın mekânsal değişimi daha da hızlandı.
2020’deki pandemi ile doğaya olan ilgi artıkça Sapanca’da bungalov tipi yapılar da öne çıkmaya başladı. Doğaya dönüş talebi, yabancı yatırımcının iştahını da kabarttı, zaman zaman da göz kamaştırıcı projelere dönüştü.
Sapanca’da kısa sürede hızla gelişen değişim, modernleşmeyi beraberinde getirse de geçmişin yavaş ritmi ile şimdinin hızı arasında bir çoğumuzun bocalamasına sebep oldu.
Sapanca için kurduğum hayaller beni önce akademi dünyasına, 2014 yılında ise belediye başkanlığına götürdü. O dönemde en çok düşündüğüm konu şuydu: Kısacası, “TURİZM” dediğimiz bu hızlı değişim ve dönüşüm sürecinde, Sapanca ve halkına ne gibi faydalar sağlayabilirim? Olası yan etkilerinden nasıl koruyabilirim?
Sapanca’nın doğal güzelliklerini ve kaynaklarını koruyarak, sürdürülebilir bir turizm anlayışıyla, kültürü, doğayı ve toplumsal dengeyi gözeten bir kalkınma modeli oluşturmak mümkün olabilir mi?
İlçe olarak temel sorunlarımız belliydi aslında:
Birkaç otel açarak ya da birkaç tabela dikerek yeni kaderimizi inşa etmenin mümkün olmadığı biliyorduk. İlçenin sosyo-kültürel yapısı da toprak ve meyvecilik üzerineydi. Sapanca’nın doğası ve ulaşım kolaylığı ise değişimi hızlandıran etkenlerdi. Bu değişime hazırlıksız yakalanırsak buda büyük bir sosyal afet olurdu.
Bu nedenlerle, belediye başkanlığım döneminde dönüşümün altyapısını sağlam bir temele oturtmak için turizmin sadece ekonomik değil, kültürel ve toplumsal boyutlarını da göz önünde bulundurmayı ihmal etmedik.
Turizm Lisesi, Meslek Yüksekokulu ve Turizm Fakültesi gibi eğitim kurumlarıyla turizm sektörünün altyapısını güçlendirdik. Cabir Otel ve Güral Enjoy gibi büyük yatırımlara ruhsat vererek turizmin gelişimine katkı sağladık; ancak yalnızca büyük tesislerle sınırlı kalmadık, yerel yatırımları da destekledik.
Sapanca’nın marka değerini yükseltmek ve Sapanca halkının yaşam kalitesini artırmak için pek çok projeyi hayata geçirdik. Sanat Sokağı, Gençlik ve Kültür Merkezleri, Sosyal Gelişim Merkezi, Bilgi-Kültür ve Sanat Evleri gibi eğitim ve sanat odaklı projelerle Sapanca’nın sosyal yapısını güçlendirdik.
Sapanca’nın doğal güzelliklerini ön plana çıkaran Sosyete ve Oto Pazarı, Uzunkum Park, Sapanca ve Kırkpınar Sahil Şeridi, Seyir Terası gibi yatırımları gerçekleştirdik. Avrupa Birliği projeleriyle uluslararası iş birliklerini artırarak, ilçemizin dışa açılmasına katkıda bulunduk.
Çocuk parklarından KYK Yurdu’na, kentsel dönüşüm projelerinden tarihi yapıların restorasyonuna kadar ilçenin her köşesine, Sapanca halkının her birine dokunan çalışmalar yaptık.
İlçe hastanesi, camii ve mescit inşaatları, hayvan barınağı, spor kompleksleri ve uluslararası müsabakaların düzenlenmesi gibi projelerle hem sosyal hem de fiziksel altyapıyı güçlendirdik.
Kültür ve sanat etkinlikleri, halk toplantıları ve sosyal projelerle halkımızla sürekli etkileşim içinde olduk.
Tüm bu çalışmalar, Sapanca’nın marka değerini ve halkın yaşam kalitesini yükseltmeye yönelik uzun vadeli bir vizyonun parçası oldu.
Bugün Sapanca’da konaklama kapasitesi 10 binin üzerine çıkarak önemli bir başarıya ulaştı. İlçemizde turizm, doğrudan veya dolaylı olarak 20 binden fazla insanımıza geçim kaynağı oldu. Kahvaltı salonlarından temizlik hizmetlerine, rehberlikten çamaşırhanelere kadar birçok yeni iş kolu ortaya çıktı.
Sanayisi sınırlı bir ilçe olarak, bu gelişmeler sağlıklı kalkınmanın sürdürülebilir yollarından birini sunuyor. Eğer süreci doğru bir şekilde yönetebilirsek turizm, ilçemiz için bacasız bir fabrika gibi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan uzun süre büyük bir potansiyel taşıyabilir.
Ancak…
Her sözün sonunda bir talihsiz “ancak” belirir, değil mi?
Özellikle sorumluluklarımız söz konusu olduğunda; umutlarımızı, planlarımızı ve güzel hayallerimizi sarsan o gerçeklik çıkar karşımıza: “Gelecekte bizi bekleyen tehditler.”
Ama endişeye mahal yok. Adımlarımızın tökezlediği, hayallerimizin durakladığı böyle anlar bize ancak mücadele gücü ve direnci kazandırır. Çünkü hayat, sadece yapılanların değil, bizi bekleyen zorlayıcı dönemeçlerin de hikâyesidir.
Bir daha meyvecilik günlerimize geri dönemeyeceğimize göre, Sapanca’nın kalbi olan turizme nasıl yaklaşalım ki, bu sektör hem bizi hem de gelecek nesillerimizi uzun süre yarar sağlasın?
Plansız ve Kontrolsüz Yapılaşma: Hızla artan turist sayısı ve buna bağlı olarak yapılan konaklama ve ticari yapılar, doğanın tahrip olmasına yol açar. Özellikle dere yatakları ve tarım arazilerine yapılan kontrolsüz yapılaşma, su kaynaklarımızı kirletir ve ekosistemi bozar.
Doğal Kaynakların Aşırı Tüketimi: Sapanca, aynı zamanda bir içme suyu havzası olarak büyük bir öneme sahiptir. Hızla artan talep, su kaynaklarının tükenmesine ve çevresel dengenin bozulmasına yol açar. Doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılması gerektiği bilincini yeterince yaymamız gerekir.
Çevre Kirliliği: Özellikle yoğun turist akışına bağlı olarak, trafik, gürültü, çöp ve atık yönetimi problemleri ortaya çıkar. Bu durum, Sapanca’nın temiz ve doğal yapısını tehdit eder.
Ekosistemin Zarar Görmesi: Artan turizm faaliyetleri, bölgedeki flora ve fauna üzerinde olumsuz etkilere yol açar. Yanı sıra, aşırı kalabalık ve yapılaşma, yaban hayatını ve doğal yaşam alanlarını yok eder.
Deprem Riski: Sapanca, bir deprem bölgesinde yer alır. Bu nedenle, turistik tesislerin ve yapılarının güvenliği çok önemlidir. Yüksek katlı yapılar ve yanlış yerleşim alanları, hem insanımızın hayatını tehlikeye atar hem de gelecekte büyük hasarlara yol açar.
Sosyal Dokuya Uygunsuz Değişim: Turizmin hızla artması, yerel halkın yaşam tarzını ve kültürünü tehdit eder. Özellikle yerleşim yerlerinin dönüşümü ve geleneksel tarım yapısının bozulması, halkın kültürel yapısında kalıcı değişikliklere yol açar.
Sonuç olarak;
Eğer Sapanca’yı sadece bugünün değil, yarının da gözdesi olarak korumak ve yaşatmak istiyorsak, doğaya, insana ve kültüre saygılı bir bakış açısıyla; veriye dayalı, sürdürülebilir bir yönetim anlayışı ile Sapanca’nın geleceği için hep birlikte çalışmalıyız.