Bir sandalye düşünün; sade ama vakarlı… Samanlı Dağları’nın gür ormanlarından kesilmiş, kökleri kadar sağlam bir kestane ağacından. Üzerinde oturan değişir ama ağırlığı hep aynı: “memleketin yükü.” Sapanca’nın kaymakamlık serüveni, bu sandalyeye oturan isimlerle değil, O isimlerin arkasında bıraktığı izlerle yazıldı. Teşekkür ederiz Abdurrezzak CANPOLAT… Hoş geldiniz Şaban Arda YAZICI…
Bir koltuk var Sapanca’da…
Öyle sıradan bir koltuk değil bu.
Altı kestane ağacı, gövdesi vakur, sırtı daima dik…
Üzerine kim oturursa otursun, ağırlığı aynı: “memleketin yükü.”
Kaymakamlık Gelmeden Önce: Sapanca’nın Sessiz Yılları
Eskiden bu topraklarda bugünkü anlamda bir kaymakamlık yoktu.
Osmanlı yönetiminde beylik, sancak, nahiye gibi idari birimler vardı.
Sapanca’da, uzun yıllar küçük ama stratejik bir nahiyeydi.
İstanbul’a giden ticaret yollarının kavşağında,
göl kenarında sakin bir yerleşim olarak varlığını sürdürdü.
Tanzimat Fermanı’nın ardından Osmanlı, taşrayla ilişkisini yeniden düzenlemek istedi.
1864 Vilayet Nizamnamesi ile birlikte, vilâyet, livâ (sancak), kazâ, nahiye ve köy yönetimi kuruldu.
Devlet artık yalnızca İstanbul’dan değil, kazalardan da konuşmaya başladı.
İşte bu dönemde “kaymakamlık” kurumu, kazaların başı olarak şekillenmeye başladı.
Kaymakam, o dönemde kazanın hem mülki amiri hem de devletin yereldeki temsilcisiydi.
Asayişten vergiye, adaletten eğitim işlerine kadar pek çok alanda yetki sahibiydi.
Bir anlamda hem gören göz hem işiten kulak, hem de yazan eldi.
Sapanca ise hâlâ bir nahiye olarak, bu yeni sistemin kıyısında duruyordu.
Henüz kendi kaymakamı yoktu; bağlı olduğu kazadan yönetiliyordu.
Cumhuriyetle Gelen Yeni Soluk: Kravatlı Yüz, Şapkalı Devlet
1923’te Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, sadece rejim değil, yönetim dili, temsil biçimi ve bürokratik roller de değişti. Devlet artık halkına daha yakın olmayı hedefliyor, taşradaki varlığını daha belirgin kılmak istiyordu.
Kaymakam artık “paşa” ya da “ağa” değil ama hâlâ onlardan iz taşıyan bir görevliydi:
Ne tam memur, ne tam lider — ama her durumda halkla devlet arasındaki köprünün başındaki isimdi.
Yeni rejimin diliyle konuşmayı, törenlerde halkla yan yana durmayı, kararlarında merkezi yönetimi temsil etmeyi öğrendi.
Çünkü Cumhuriyet’in kaymakamı; hem çelenk sunar, hem okul açar, hem de adliyede izleyici koltuğunda olurdu.
1 Eylül 1957: Kaymakam Sandalyesine İlk Oturan
Sapanca artık ilçe…
Çarşı içinde davullar çalıyor, çocuklar ellerinde bayraklarla koşuşturuyordu.
Sakarya’nın ilk valisi Nazım ÜNER, Sapanca’nın ilk kaymakamı İhsan ATAKAN ile birlikte yürüdü.
Resmî törenler, halk oyunları, coşkulu kalabalıklar caddeleri doldurmuştu.
Ama asıl tören, bir devrin sessizce başlamasıydı.
O gün, Devletin Sapancalıyla ilk göz göze geldiği andı.
Kravatlıydı ama göl kıyısında yürümeyi bilirdi.
Ceketi resmîydi ama yüreği halktan yana atan bir adamdı.
Artık bu kıyı kasabası, devleti kendi makamında ağırlayan bir yerdi.
1980 Sonrası: Memur mu, Halkın Adamı mı?
12 Eylül sonrasında devlet daha kurallı daha merkezî bir yapıya büründü.
Kaymakamlık da bu dönemde daha çok protokol ve mevzuat işine dönüşmeye başladı.
Ama taşrada işler her zaman kâğıt üzerinde yürümezdi.
Sapanca gibi bir yerde, kaymakam sadece resmî yazılarda değil,
Pazaryerinde de tanınmalıydı;
Düğünde el sıkmalı, taziyede omuz vermeliydi.
Çünkü halk, devletin sesini değil, yüzünü görmek isterdi.
İşte o yıllarda sorular çoğalmaya başladı:
“Kaymakam sadece emir-komuta zincirinin halkası mı?”
“Yoksa bu ilçenin ağabeyi, yol arkadaşı mı?”
Ve cevap yine halkın içinde bulundu.
Kaymakam her şeyden birazdı belki…
Ama en çok vicdandı.
Bugün: Dijital ile Yönetilen İlçeler Çağı
Zaman değişti, devlet dijitalleşti.
Artık kaymakam sadece makamda değil, cebinizde de…
Telefonun bir ucunda resmi yazışmalar,
Diğer ucunda mahalle grubunda beliren sesler var.
Sabah “su akmıyor”,
Öğlen “çukur çok derin”,
Akşam “düğün var, davul zurna rahatsız etti” mesajları düşer.
Bir elinde İçişleri Bakanlığı genelgesi,
Gönlünde çocukların okul çıkışı selamı,
Gece ise “çatıda kedi mahsur kaldı” diye bir bildirim…
Sapanca’nın kaymakamı bazen göl kıyısında bir çay bahçesinde yaşlı bir amcayla dertleşir,
Bazen afet anında AFAD’la kriz planı yapar.
Ama her zaman bir kulağı halkta, bir eli devlette olur.
Teşekkür Ederiz ve Hoş Geldiniz …
Sapanca’da yeni bir sayfa açılıyor.
Yeni bir kaymakam geliyor: Şaban Arda YAZICI.
Hem genç, hem tecrübeli…
Mısır ekmeğiyle yoğurdun kıymetini bilen,
Kemençenin sesine kulak verip ormanın kokusunu içine çeken biri…
Yani sadece protokolle değil, yürekle de tanışık bir isim.
Sapanca mı?
Bu göl kıyısındaki eski topraklar sabırlıdır;
Önce bir bakar, sonra tanır ve en sonunda gönlünü açar.
Gösterişli sözlere değil,
Samimi bir bakışa, içten bir selama değer verir.
Sahildeki bir çocuğun gülümsemesinde,
Bir köylünün mahcup çay davetinde gizlidir o gönülleri açan anahtar.
Fevziye Köyü’ne yolunuz düşerse eğer…
İbrahim Amca hâlâ sobada ıhlamur kaynatır.
Buharı sadece evi değil gönlü de ısıtır.
İçinde Lazca’nın sesi, dağların vakarı
Ve bu toprakların sabrı saklıdır.
İstiklal madalyalı 99 yaşındaki Süleyman Amca anlatır size Sapanca’nın yüzyılını;
Kerpiç kokan duvarların, cumbalı evlerin diliyle konuşur.
Bir yandan tescilli evleri sayar size,
Bir yandan kayıt dışı kalmış dertleri fısıldar.
…
Ve biz bu yeni başlangıcı karşılarken,
Görev süresi tamamlanan Abdurrezzak CANPOLAT’a da gönülden bir selam gönderiyoruz.
Evet, gidecek…
Ama ardında bıraktığı iz kolay silinmeyecek.
Hızla akan hızlı günlerin içinde o, unutulmaz bir durakta kaldı.
Sadece görevini yapmadı;
Görevin ötesine geçen bir insanlık taşıdı omuzlarında.
İçtenliğini saklamadı, kalbini çekmedi, halktan kopmadı.
Sapanca ona sadece “kaymakam” demedi.
Büyüklerimiz “bizim çocuk” dedi,
Kaymakamlığa yolu düşenler ise “devletin yüzü böyle olurmuş” dedi.
Bazı isimler sessizce uğurlar kendini Sapanca’nın ovasından,
Bazı isimlerse dualarla…
İşte biz, bu satırları dualarla yazıyoruz.
Kaynak
Yrd. Doç. Dr. Enis Şahin – Kronolojik Adapazarı-Sakarya 1923-2004 | Sayfa – 163
Sapanca Gazetesi | Sapanca Kaymakamı Şaban Arda Yazıcı Oldu
Sapanca Gazetesi | Kaymakam Canpolat Bu Sözlerle Veda Etti
Yerel Yönetim Metinleri VI
Sapanca’da Görev Yapmış Kaymakamlar
Sapanca’nın Geleneksel Sorunu: Tescilli Evler, Kayıt Dışı Dertler!
Lazca ve Sapanca: Tarih, Dil ve Kültürün Harmanı
Mısır Ekmeği ve Yoğurt; Sapanca’nın Sıra Dışı İkilisi
1 Yorum
Harika kısa belgesel gibi.