Zaman sanki yerinde duruyor ama hayat su gibi hızla akıp gidiyor. Peki, zamanı geri getirebilecek ne olabilir? Fevziye’den İbrahim ÇALIK abimiz adeta bunu başardı! Onun sesiyle konuşulan Lazca, tarihin derinliklerinden gelen bir mektup gibi; geçmişin anılarını ve köklerimizi bize yeniden hatırlatıyor.
Yazımızdaki video içeriği Laz Enstitüsü tarafından üretilmiş olup, izinleri ile sayfamızda yayımlanmıştır.
93 Harbi’nin kara bulutları Anadolu’nun dört bir yanına karanlık ve acı getirdi. Kafkasya’nın yeşil dağlarından, köylerinden ve gözyaşlarıyla yoğrulmuş topraklarından zorla ayrılan halklar, kendilerine yeni bir vatan arayışına düştü. Sapanca Ovası, bu halklara umut oldu; onlara yeni bir yuva sağladı.
Her yeni gün, göç eden Lazların gözlerinde geçmişin izlerini taşıdı. Yüreklerinde eski köylerinin hatıraları, eski topraklarının kokusu ve Karadeniz’in melodik rüzgarı vardı. Sapanca’nın her köşesinde, bu eski hatıraları yaşatmaya çalıştılar, geçmişin izlerini sürmeye devam ettiler. Dilleri Lazca, Sapanca’nın doğasında yankılandı.
Göç etmeyi başarabilenler, Sapanca’da kurdukları yeni evlerde yalnızca bir yaşam alanı değil, geçmişin kültürel mirasını yaşatan mekânlar oluşturdular. Her köy evinde, Karadeniz’in köklerinden gelen gelenekleri ve kültürü yaşatmaya çalıştılar.
Ancak zaman hızla ilerledi. Sapanca’nın yeşil vadileri bile modernleşmenin etkisiyle değişti. Karadeniz’in melodisi artık sessizleşti, zamana yenik düştü.
Sonra, Fevziye’ den İbrahim ÇALIK abimiz karşımıza çıktı. Konuştuğu Lazca ile bizlere tarihin derinliklerinden gelen bir mektup gibi geçmişin izlerini ve kaybolan köklerimizi yeniden hatırlattı.
Lazca, Karadeniz’in hırçın dalgaları, yeşilin her tonunu içinde barındıran ormanları ve dağları arasında binlerce yıl öncesine dayanan derin köklere sahip bir dil. Her kelimesinde, her cümlesinde bir tarih saklı; bir kültür, bir yaşam biçimi… Yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir halkın ruhunu taşıyan bir miras.
Lazca, köklerini Kafkasların derinlerinden alır. Güney Kafkas dil ailesinin bir üyesi olarak Svanca, Megrelce ve Gürcüce ile kardeş olan bu dil, Karadeniz’in doğu kıyılarında yaşam bulan Laz halkının sesidir.
Lazca, sadece bir dil değil; bir halkın kalbi, kimliği, varoluş sebebidir, toprakların özüdür, benzersizdir. Onun melodisi, Karadeniz’in rüzgarlarında yankılanan eski bir türkü gibidir. Her kelimesi, Karadeniz’in bir başka kıyısında yankılanan, belki de çoktan unutulmuş bir anıyı taşır.
Lazca, yalnızca kelimelerden ibaret değildir; bir yaşam tarzını, bir dünya görüşünü ifade eder. Konuşan biri için yaşam kaynağıdır, Karadeniz’in kalbinde atan bir nabız gibidir.
Direnerek, köklerine tutunarak var olmaya devam eden Lazca, bir halkın kendine dair anlattığı en güzel hikayedir; hiç bitmemesini dilediğimiz bir masal gibi.
Kaynak
Laz Enstitüsü
Lazca: Bir Kültürün Geleceği
Doğu Karadeniz Bölgesinde Yaşayan Laz Topluluklarının Dili, Gelenekleri ve Mutfak Kültürü Üzerine Bir Araştırma
Kafkas Dilleri Üzerine Türkiye’de Yapılan Tezler Bibliyografisi
Tehlike Altındaki Diller
Doğu Karadeniz’in yok oluşa direnen dilleri: Lazca, Hemşince, Gürcüce, Romeika