Eylem BOSTANCI, okurlarını Sapanca’nın güçlü Laz kadınlarının destansı yolculuğuna davet ediyor. Fevziye’den Kurtköy’e, Mahmudiye’den Kuruçeşme’ye uzanan bu bereketli topraklarda, Lazca ağıtlarıyla geçmişi yaşatan, sırtında sepetiyle tarlada ter döken, ocağında ekmeğini pişiren, hem evin hem toprağın yükünü omuzlayan kadınların hikâyesi nerede başladı? Zamanın sert rüzgârları hangi izleri bırakıp geçti? Bugün, bu köklü miras nasıl bir şekil aldı? Bu yolculukta, emekleriyle toprağa can veren, dilleriyle kültürü yaşatan, yürekleriyle tarihi yazan kadınların izini sürmeye hazır olun.
Not: Bu makale, blog yazarımız tarafından 2002 yılında hazırlanmış olup, içeriği büyük ölçüde güncelliğini korumaktadır. Ancak zamanla bazı konular değişmiş olabilir. Makaleye eşlik eden fotoğraf, ‘Sapancalı Lazlar’ Facebook grubundan alınmış ve temsili olarak kullanılmıştır. Görüş ve düşüncelerinizi yorumlarda paylaşarak siz de bu içeriğe katkıda bulunabilirsiniz.
Ne yazık ki bugüne kadar Laz kadınları üzerine yazılmış yeterli düzeyde makale ya da kitap bulunmamaktadır. Dolayısı ila bu alandaki eksiklik giderilememekte, bilgi daha çok sohbetler üzerinden aktarılabilmektedir. Lazların yaşam öykülerini anlatan bazı kitaplarda özellikle Doğu Karadeniz’de yaşayan Laz kadını kısaca konu edilmekle birlikte, bu esasında yeterli olamamakta, Marmara bölgesindeki Laz kadınları konusuna hemen hiç girilmediği için de eksik kalmaktadır. Ne yazık ki, 93 Harbi’nde Kafkasya’dan göç eden ve günümüzde Marmara bölgesinde yaşayan Lazlar gibi Laz kadınının yaşamı da yeterince bilinememektedir.
93 harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Rusların eline geçen bölgelerden (Batum civarı Osmanlı İmparatorluğu topraklarına göç eden on binlerce Laz, Anadolu’nun muhtelif bölgelerine ve yoğun olarak Marmara bölgesine yerleşmiştir. Bu bölgede, muhaceret sonucu oluşan Laz yerleşim birimleri şunlardır:
1-Bolu ilinde; Akçakoca (Merkez), Düzce (Merkez), Bağlı köyler: Ballar, Kabalak, Osmanca, Suncuk, Şekerpınar, Yayla, Yazlık.
2-Bursa ilinde; Gemlik (Merkez), Bağlı köyler: Katırlı
3-İstanbul Merkezinde; Beykoz (Merkez) Bağlı köyler : Deresiki, Kaynarca, Üsküdar (Merkez), Reşadiye, Ataköy, Kadiköy, Paşaköy
4- Yalova ilinde (Merkez) ve bağlı köyler; Kaplıca, Çınarcık, Vezpınar, Üvezpınar, Delipazarı, Kurtköy, Samanlı, Akköy, Kadiköy, Yenimahalle, Ortaburun
5-Kocaeli ilinde; İzmit (Merkez) ve bağlı köyler; Çubuklu, Osmaniye, Suadiye, Derbent, Maşukiye, Kestanelik, Altınova, Çamçukur, Güzelyalı, Ereğli, Osmaniye, Safiye, Suludere, Yalakdere, Senaiye, Karamürsel, Gölcük, Kandıra
6-Sakarya ilinde; Adapazarı (Merkez) ve bağlı köyler; Çaybaşı, Yeniköy, Değirmendere, Karataş, Akyazı (Merkez) ve bağlı köyler; Hasanbey, Kazancı, Dokurcun, Kayabaşı, Karapürçek, Hocaköy, Geyve (Merkez) ve bağlı köyler; Doğançay, Maksudiye, Hendek (Merkez) ve Kocadöngel
Sakarya, Marmara bölgesine yerleşen Lazların en yoğun olduğu yerleşim alanıdır. Sakarya’nın içerisinde ise Lazların en yoğun nüfusa sahip olduğu ilçe Sapanca’dır.
Sapanca’daki Laz köyleri şunlardır: Sapanca (Merkez – çoğunluk Laz), bağlı köyler; Akçay (karışık nüfuslu), Balkaya (tamamen Laz), Dibektaş (tamamen Laz), Fevziye (Lazca ismi : Msuca, tamamen Laz), Hacımercan (Lazca ismi : Msicina, tamamen Laz), İkramiye (Lazca ismi : Orç’i, tamamen Laz), Kurtköy (karışık nüfuslu), Memnuniye/Karagöl (tamamen Laz), Şükriye/ Dereköy (tamamen Laz), Kuruçeşme (tamamen Laz), Ünlüce/ Babadayı (tamamen Laz), Dibektaş (tamamen Laz), Uzunkum (karışık nüfuslu), Yanık (karışık nüfuslu), Güldibi (karışık nüfuslu).
Sapanca’da Lazların bulunmadığı sadece iki köy vardır, bunlar Mahmudiye (Gürcü köyü) ve Erdemli (Gürcü köyü) köyleridir.
93 Harbi muhaciri Lazların en yoğun oldukları yerleşim birimi olması dolayısıyla Sapanca’yı bu yazıya konu olarak seçtim. Sapanca, aynı zamanda, Laz dili ve kültürünün yaşatıldığı Marmara bölgesindeki önemli bir merkez olma özelliği taşımaktadır. Ancak, bu yazı detaylı bir alan araştırmasına dayanmadığından dolayı ancak bir giriş yazısı niteliğindedir. 120 yıldan daha uzun bir süredir anayurttan uzakta ve dilsel ve kültürel olarak da kopuk bir gelişim izleyen bu bölge Lazlarının sosyal, kültürel yapılarını ve değişimlerini incelemek şüphesiz daha uzun bir sürede gerçekleşebilecek detaylı bir çalışmayı gerektirmektedir. Ben burada Sapanca’daki Laz kadınlarının durumunu tartışmaya çalışmakla yetineceğim.
93 harbinden sonra bu bölgeye göç eden Lazlar, Kafkasya’nın coğrafi yapısından kaynaklanan yaşam biçimleri ve alışkanlıklarını yeni yurtlarında da devam ettirmişlerdir. Ancak, özellikle son 50-60 yıl içerisinde, Türkiye’nin batı bölgelerinin hızla gelişmesi ve uygulanan asimilasyon politikaları şehir merkezlerindeki Lazları daha çok etkilerken, kırsal alanlarda yaşayanlar bundan daha az nasiplenmişlerdir. Zira, köy isimlerinin değiştirilmesi, kamusal alanlarda ve özellikle okullarda Lazca konuşulmasının yasaklanması ve büyük şehirlere olan yakınlık bu süreci hızlandıran etkenler arasındadır.
Batum ve civarından göç eden Lazlar öncelikle Sapanca’nın yüksek yerlerinde ve dere yataklarına yakın olan köylerinde yerleşim yerleri kurmuşlardır. Sapanca’nın düz ve bataklık olması dolayısı ile merkez tercih edilmemiştir. Buradaki Laz yerleşim birimleri ya tamamen Laz köyleridir ya da karışık nüfuslu köylerde ancak ayrı mahalleler halinde yerleşim grupları oluşturmuşlardır. Laz evleri muhakkak içerisinde lahana ve mısır gibi ekinlerin yetiştirildiği bahçeye sahip olurlar. Sapanca’da bahçesi olmayan ve ekin yetiştirmeyen Laz evi yoktur.
Köylere yerleşen Laz ailelerinin bir kısmı daha sonra Sapanca merkeze inmişlerdir. Sapancalı Lazlarda gurbetçilik geleneği yoktur. Yok denecek kadar az sayıda insan Avrupa’ya çıkış yapmıştır. Türkiye’nin büyük şehirlerine dahi ferdi (az sayıda) gidiş olmuştur, fakat bu hiçbir zaman göçe dönüşmemiştir. Buradaki Lazlar, toprakla bağlarını kesmemek için ancak köylerinin bağlı olduğu kasaba merkezlerine gitmişlerdir.
Sapanca’da Laz aile kültürü ataerkildir. Ancak, yaşlı kadınlar aileyi yönlendirirler. Ailedeki iş bölümüne göre kadınlar bahçe işleri ve hayvancılıkla uğraşmakla görevlidirler. Fasülye, lahana, soğan, biber gibi ihtiyaca yönelik çiftçiliği kadınlar yaparlar. Bu tür tuketime yönelik ekinlerin ekiminde ve hasatında erkekler yer almazlar. Hayvanların bakımından, süt almak gibi uğraşlardan da tamamen kadınlar sorumludur. Erkekler sadece ticarete yönelik meyve ve buğday üretimi gibi tarla işleri yaparlar. Bu anlamda, ailenin en fazla çalışan üyeleri muhakkak kadınlardır. Kadınlar yılın on iki ayını bahçe ve hayvan işleriyle geçirirler. İlkbahar, yaz, ve sonbahar aylarında bahçe işleri yoğundur. Çapalama, ekin ekme, ve hasat isleri bu aylarda yapılır. Kış aylarında ise kadınlar kilim ve hasır örmek gibi işler ile meşgul olurlar, fakat bu 35-40 yıl önce bitmiştir. Aynı şekilde günümüzde hayvancılık hala köylerde devam etse de Sapanca içinde yasaklandığından sürmemektedir.
Sapanca Lazları içerisinde çok evlilik (birden fazla kadınla evlilik) yok denecek kadar az olmuştur. Anne ve baba tarafından yakın sülalelerden evlenme kesinlikle kabul görmemektedir. Bu nedenle düğünlerde ve eğlencelerde kızlar ve erkekler birlikte oynarlar, eğlenirler. Laz kızları girişken ve çalışkanlardır. Başka bir köyde olan eğlencelere ya da düğünlere bir erkek bütün köyün kızlarını toplayıp götürebilir. Erkek ve kızların birbirleriyle tanışmaları bayram öncesi yada değerli misafirler geldiklerinde yapılan eğlentiler, düğünler ve imeceler (modi / Noderi) sırasında olurdu.
İmeceler sırasında erkekler ve kızlar birbirlerine karşılıklı “birapa”lar (Lazca şarkılar) söylerlerdi. Bunun dışında bir araya geldiklerinde oynadıkları ‘çapsa’ ismi verilen oyunları da olurdu. Lazlarda dışarıya kız vermemek katı bir kural halinde değildir. Fakat, evlilikler daha çok Lazlar ile ya da Gürcüler ile olurdu. Günümüz dünyasında modernleşme ile birlikte kent kültürünün egemen hale gelmesi bu durumu da değiştirmiştir.
Sapancalı Laz aileleri içerisinde, Laz kültürünün genel muhtevasına uygun olarak miras babadan oğula geçer. Yakın zamana kadar kızlar mal istemez, isteyenler ayıplanırdı. Evli olan kızlar mutlaka kendilerine düşen malları erkek kardeşlerine bırakırlardı. Günümüzde de bu çok değişmemiş ve hala devam etmektedir. Fakat, bazı ailelerde kızlara her ne kadar toprak verilmese de maddi yardım yapılmaktadır.
1950’li yılların sonlarına kadar Sapanca’daki hiç bir köyde ilkokul yoktu. Kız çocukları okula gönderilmezken, erkek çocukları yürüyerek Sapanca’ya gidip gelirlerdi. 1950’li yılların sonlarına doğru köylerde ilkokullar açılmaya başladı. Ancak, fiziksel olarak gelişim gösteren kız çocukları okuldan alınırlardı. Bu sadece köylerde değil, merkez bölgelerde yaşayan Laz ailelerinin geneli için de geçerliydi. 1952 yılında Sapanca’da ortaokul açıldı, 1970’li yılların başında ise lise açıldı. Fakat, 20 yıl öncesine kadar kız çocukları ortaokula gitmek bir yana, artık büyüdükleri gerekçesiyle ev işlerine ya da küçük kardeşlerine bakma amacı ile ilkokulu bile bitirmelerine nadiren izin verilirdi. Son 20 yıl içerisinde tersi bir durum gelişti. Merkez yaklaştıkça ve şehirleşme sağlandıkça Laz kadınları arasındaki eğitime olan ilgi ortalamanın üzerine çıktı. Hatta, bu erkeklerin eğitimine verilen değerin üstüne çıktı. İlkokulu bitirip de ortaokula gidemeyen genç kızlar, dışarıdan ortaokul ve lise sınavlarını vererek eğitimlerini tamamlama yoluna girdiler. Günümüzde ise, özellikle 1980 yılından sonra doğanların içinde, liseyi bitirmeyen Laz kızı Sapanca’da yok gibidir. Yüksek eğitime olan ilgi de, özellikle Sapanca’da bir üniversite kampusu oluştuktan sonra daha da artmıştır.
Lazların genelinde olduğu gibi, Sapanca’daki Lazlar için toprak çok önemlidir. Ne var ki, İstanbul’a yakın olması dolayısıyla Sapanca’nın toprakları çok değerlenmiştir. Ekonomik zorluklardan dolayı birçok Sapancalı topraklarının bir bölümünü ellerinden çıkartmış ya da daire karşılığı müteahhitlere vermişlerdir. Bu gün Sapanca’da çok sayıda yazlık siteler kurulmuştur.
Sapanca’da toprak sahibi olmayan Laz yoktur. Yabancıların gelmeleri sonucu, kasabada daha önce kabul edilmeyen bazı şeylere, giysi ve davranış gibi, gözler alışsa da hala Sapanca insani geleneksel davranış kalıplarını değiştirmemiştir. Yine de, Sapancalı Laz kadınları eskiye göre daha aktif bir sosyal yaşam sürmektedirler. Bunun yanı sıra, az sayıda kadın, geleneklerinde olmadığı halde kapanmıştır. Sapancalı kadının yerel örtüsü tülbent ve başörtüsü iken, 1980’li yılların ortalarından itibaren dini tarikatların yoğun faaliyetleri ve İslam’ın siyasallaşması ile çarşaf giyen kadın sayısı artmıştır.
Üretim tarzlarının değişmesi ve teknolojik gelişmeler kökeni ne olursa olsun bütün kültürel grupları bir değişim sürecine sokmaktadır. Sapanca’da eskiye kıyasla toprakla pek uğraşılmamaktadır. Az sayıda aile ise topraklarını yevmiye karşılığı eleman çalıştırarak işleme yoluna gitmektedir. Topraktan edinilen kazanç düştükçe tarımsal faaliyetler sadece kadınların zaman geçirdikleri aile ziraatına dönüşmektedir. Sapanca’nın sanayi bölgesi olan İzmit’in yakınında olması bir avantajdır. Erkekler İzmit’teki fabrikalarda, daha çok kadrosuz olarak çalışmaktadırlar. Kadınlar ise evlerinde dikiş dikmek ya da başkalarının çeyizlik eşyalarını islemek gibi yollardan para kazanmaya başlamışlardır. 50 yıl öncesine kadar evlerde yapılan dikiş nakış kursları halk eğitim kurslarının açılması ile birlikte evlerden taşınmıştır. Kadınlar bu kurslara gidip meslek edinebiliyor ve bu sayede aile ekonomilerine katkıda bulunabilmektedirler.
Laz kadını Türkiye’deki ve dünyadaki genel gelişmelerden tecrit edilemez. Kapitalistleşme ve küreselleşme süreçlerinin genelde kadınların üzerinde yaptığı etki şüphesiz Laz kadınlarının üzerinde de yapmıştır. Bu değişim, üretim ilişkilerindeki değişimin sosyal hayata aktardığı doğrudan etkidir.