93 Harbi nedir? Ne zaman, neden oldu? Sapanca bölgesine etkisi nasıl oldu? Geleceği bilemiyoruz peki geçmişi yeteri kadar biliyor muyuz?
24 Nisan 1877 – 3 Mart 1878 yıllarında Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit ve Rus Çarı II. Alexander döneminde Kafkaslarda yapılan savaşın adı “Osmanlı-Rus Savaşı” olarak geçer. Bu tarih, Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiği için halk arasında 93 Harbi olarak bilinir.
93 harbinde Osmanlının aldığı ağır yenilgi sonrası Kafkaslar’dan ve Doğu Karadeniz’den Sapanca’ya gelen göçmenler, Sapanca’nın son dönemlerdeki tarihini hafızalarımızda belirgin kılar. Ancak Balkanlardan gelen göçmenlerin hafızamızda ki yeri pek belirgin değildir. Oysa, 93 Harbi hem Balkanlarda hem de Kafkaslarda iki ayrı cephede cereyan etti. Yaşanan göçlerin etkisini hem Anadolu hem de Sapanca bölgesinde yoğun olarak yaşandı. Bölgenin bilinen tarihinin MÖ 1200 lerden başladığı, idari yapısının 18 yy dan bu yana çok değiştiği göz önüne alındığında (örneğin 1701’de Adapazarı, Sapanca’ya bağlı bir köymüş) 93 Harbinin bölgenin kaderi üzerinde ki (Bolu-Adapazarı-Sapanca-Kocaeli) etkisini daha iyi anlayabiliriz.
An’ı yaşayan insan, geleceği bilemez ama geçmişi bildiğini düşünür. SUBÜ, Sapanca MYO tarafından yürütülen “Sapanca’nın Çınarları” Bilimsel Araştırma Projesi, gerçek hayat hikayeleri sayesinde Sapanca özelinde 93 Harbinden günümüze yaşananların bilinmesi ve ibret alınması için oldukça önem arz ediyor.
93 Harbinden Önce Sapanca
Osmanlının fethinden önce Adapazarı’nın içinde bulunduğu bölgede Rumlar oturmaktaymış. Selçuklu Devleti, Osmanlı ve bazı Türk Beylikleri, Bizans topraklarını fetih için mücadele ettikleri sırada bu topraklarda küçük yerleşim merkezleri kurdukları gibi buradaki Hıristiyan halkla birlikte yaşamaya da başlamışlar. Nüfus arttıkça bölgenin orman ve otlak kaynaklarından yararlanma yoluna giden halk, yöre ormanlarını açmak suretiyle de köyler kurmuşlar.
Fetihlerden sonra Türk boy, oymak ve aşiretleri Sakarya Havzasında yerleşmişler. Ayrıca bir kısım Yahudi ve Şah Abbas döneminde İran’dan kovulan Ermeniler XVII. yüzyıl başlarından itibaren koloniler kurmuşlar.
Adapazarı ve civarının ilk Türk sakinleri arasında göçebeliği terk ederek yerleşik düzene geçen Türkmen-Yörük cemaatleri de olmuş. Bugünkü Adapazarı’nın bulunduğu bölgede kurulan pazar yerine civar köylerin ve göçer cemaatlerin gelmesiyle ekonomik ilişkinin yanı sıra sosyal ve kültürel etkileşimler de gerçekleşirmiş. Bu suretle bugünkü şehre adını veren Ada Karyesi, bir sosyal ve idarî merkez olarak gelişim göstermiş. ”Manav” adıyla anılan ve kökleri ilk Türk fetihlerine kadar inen yerliler, yüzyıllar boyunca Oğuz-Selçuklu gelenek görenek ve hayat tarzları ile kültürlerini bozmadan yaşamayı sürdürmüşler.
Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra 12 Ocak 1840 tarihli bir talimatname ile her yerde muhassıllar gözetiminde ahalinin isim, şöhret, emlak, arazi ve hayvanlarının miktarı ile esnaf ve tüccarın yıllık kazançlarının yazıldığı defterler tutulması emredilmiş, bu defterlere de Temettuat Defterleri denmiş. Temettuat kayıtlarına göre yüzyılın ortasında İzmit Sancağına bağlı bir kasaba durumunda olan Sapanca’da iki mahalle varmış, Müslüman ve Ermeni Mahalleleri.
Sapanca kasabası, 1844 yılında 162 hane ve yaklaşık 810 kişilik nüfusu ile Adapazarı kazasının en büyük kasabasıymış. Müslüman Mahallesi 142 hâne ve 710 kişilik nüfusla toplam nüfusun %88,2’sini oluştururken; Ermeni Mahallesi 20 hâne ve 100 kişilik nüfusla toplam nüfusa % 11,8’lik bir katkısı olmuş.
Yine 1844-1845 Temettuat defterlerine göre Adapazarı maa Sapanca’da Böcekler, Bulgular, Tekeler ve Gedikoğlu isminde 4 mahalle var iken Söğüdlü, Tepe, İçeller, Yahşiler, Budaklı, kayazlar maa Güneşler, Süleymanbey, Derebozanlar, Çaybaşı, Çaykışla, Taşkıkı, Poyrazlar isminde 9 adet köy varmış.
93 Harbinin Ayak Sesleri
Osmanlı, fethettikleri topraklarda yaşayan farklı dinlere mensup insanların İslâm dinine girmeleri yönünde baskı uygulamak bir tarafa bu insanların inanç ve vicdan hürriyetlerini koruma altına almış, üstelik birinin diğerine baskısına da müsamaha etmemiş. Ülkenin egemenlik sahası içerisinde Müslümanların dışında Latinler, Katolik Ermeniler, Katolik Gürcüler, Katolik Süryaniler, Kildaniler, Marunîler, Kıptiler, Katolik Rumlar, Ortodokslar, Gregoryenler, Nasturiler, Yakubiler, Melkitler, Mandeiler, Rabbaniler, Karailer, Samiriler ve ayrıca Sabiiler de bulunurmuş.
1789 Fransız İhtilalinden sonra imparatorlukların dağılma sürecine girmesi, milliyetçilik akımları, Fransa-İngiltere ve Rusya’nın Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslim tebaayı kendi menfaatleri yönünde ayaklandırmaları, Rusya’nın Balkanlardaki genişleme siyaseti, Osmanlı Devleti’nde baş gösteren azınlık isyanları, Romanya ve Bulgaristan’ın bağımsızlık istekleri ve Panslavizmi 93 Harbinin temel sebepleri olarak sayabiliriz.
Avrupa’nın büyük güçleri savaşı önlemek için İstanbul’da Tersane Konferansı‘nı toplamışlar ancak Osmanlı Devleti alınmak istenen ağır kararları reddedince savaş patlak vermiş.
ve Savaş Başlar
Aslında oynanan tüm oyunlar Osmanlı’yı parçalamaya yönelik olduğu aşikâr. Özellikle Rusya’nın Balkanlar üzerindeki amelleri, Osmanlı Devletini zor durumda bırakmış. İçeride gelişen muhtelif siyasi hareketler, milliyetçilik fikirleri ve Avrupalı devletlerin desteklemeleri ile artan çetecilik faaliyetleri Balkanları yangın yerine çevirmiş.
24 Nisan 1877’de Rusların taarruzu ile başlayan savaş Tuna ve Kafkaslar olmak üzere iki cephede 10 ay kadar devam etmiş.
Rus orduları, dirençle karşılaşmadan İstanbul (Yeşilköy)’e kadar ilerlemiş ve Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmış. Ancak Batı Avrupa ülkeleri bu antlaşmanın koşullarından hoşnut olmadığı için Berlin Antlaşması imzalamış. Sonuç olarak Osmanlı Devleti çok fazla toprak kaybetmiş.
ve Savaş Biter
Osmanlı orduları Ruslar karşısında Tuna ve Kafkas cephelerinde ağır yenilgi almış. Bu durum Anadolu dışında yaşayan Osmanlı vatandaşlarını derinden etkilemiş. Kafkaslardan ve Rumeli’den bin bir sıkıntı içinde büyük göçler cereyan etmiş. (J. McCarthy, 93 Osmanlı-Rus harbi sonrası göç etmek zorunda kalan muhacir miktarını 1.253.500 kişi olarak söyler. Bu konuyla alakalı eseri bulunan Nedim İpek ise savaş sonrası değişik sebeplerden ötürü yurtlarını terk ederek, göç etmek zorunda kalan muhacir sayısını 1.230.000 olarak verir.)
Rusların Tuna’yı geçip de İstanbul önlerine kadar vardıkları güne kadar 600.000 Türk, yerini yurdunu bırakarak göç etmek zorunda kalmış. (Bu göçmenlerden 100.000 kadarının Anadolu’ya geçtiği, 150.000 göçmenin İstanbul’a ve 150.000 göçmenin de Rodop Dağlarına sığındıkları bilinir. Kalanı da Rumeli’nin muhtelif yerlerine dağılır.)
Anadolu’ya geçenler, Orta ve Batı Anadolu vilayetlerine yerleştirilmiş. (Selanik ve Kosova vilayetlerine sığınan 300.000 göçmenle, Şumnu çevresinde toplanan 200.000 göçmen bunlara dâhil edilirse bir milyon insanın yerinden oynadığını görürüz ki, halk arasında buna “Koca Bozgun” denir. )
Kafkasya coğrafyasında ise Türkler, Çerkezler, Çeçenler, Abazalar, Dağıstanlılar ve Acara çevresinde bulunan Müslüman Gürcüler aktif olarak Osmanlı Devleti’nin yanında savaşa katılmışlar. Savaş Osmanlı aleyhine sonuçlanıp Kafkaslar yine Rusya’nın hâkimiyetinde kalınca Müslüman Kafkas toplumları da bunun acı neticesi ile karşılaşmışlar.
93 Harbinden Sonra Sapanca
Bölgeye ilk göçlerin Kırım’ın kaybedilmesinden sonra olduğu anlaşılıyor. 1806, 1812 ve 1828/29 Osmanlı-Rus Savaşları sonunda bölgeye yapılan göçlerden sonra 1851 yılında Kırım’dan göçen Tatarlar 1855-64 yılları arasında Rumeli’den; Kafkas mücahidi Şeyh Şamil’in yenilgisi ve Rusların sürgünü ile 1864-66 yılları arasında Kafkasya’dan gelen Çerkezler, Gürcüler ve Abhazlar; 1877/78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sırası ve sonrasında Rumeli ve Balkanlardan, doğuda ise Kafkaslardan göç etmek zorunda kalan muhacirlerden bir kısmı İzmit ve İzmit’in bir kazası olan Adapazarı ve civarına yerleştirilmiş.
1783-1922 yılları arasında göç eden Kırım Türklerinin sayısı tahminen 1.800.000 kadar olduğu söylenir. Bunu XX. yüzyılda Balkan Savaşları neticesinde dalgalar halinde gelen mülteci yığılmaları izler. Osmanlı ülkesinin muhtelif bölgelerinde yerleştirilen Kırım, Kafkas ve Balkan göçmenlerinin büyük bir bölümü de kendilerini Marmara Bölgesi’nde Biga Yarımadası ile Bursa’ dan başka Adapazarı yöresinde sığınak bulmuşlar.
Kırım (1853-56), Osmanlı Rus (1877-78), Balkan Savaşları (1912-13) ve onları takiben Birinci Dünya Savaşı (1914-18) ve İstiklal Savaşı (1919-1923) yılları arasındaki devrede ve ayrıca Cumhuriyet’ten bu yana Samanlı Dağları’nın beşeri çehresinde büyük değişiklikler meydana getirmiş.
Sapanca bölgesine, özellikle Kafkaslar’dan ve Doğu Karadeniz’den gelen göçmenler yerleşmiş. (Balkanlardan gelen göçmenlere bugün ki idari sınırlara sahip Sapanca bölgesinde pek fazla rastlanmamaktadır.)
Sapanca’nın kırsal kesiminde büyük ölçüde Doğu Karadenizliler, Çerkezler, Gürcüler ve Abazalar yer almış. Sapanca’daki köyler içerisinde Mahmudiye, Akçay, Nailiye, İlmiye, İstanbuldere, Muradiye, Yanık ve Uzunkum Köyleri Kafkasya’dan gelen göçmenlerce kurulmuş köylerdir.
Bunlardan Yanık ve Uzunkum ilk kuruluşlarında Çerkez köyleri iken daha sonra Gürcü ve Doğu Karadenizlilerin gelişiyle Çerkezlerin azınlıkta olduğu köyler durumuna geçmişlerdir. Bunların dışında Mahmudiye, Akçay, Nailiye, İlmiye, İstanbuldere, Muradiye köyleri ise Gürcü köyleri olarak anılmaktadır.
Kafkasya’dan gelen göçmenlerin Anadolu’da yeni iskân yerini seçerken göç etmiş oldukları bölge ile olan benzerlikler önemli rol oynamış. Kafkasya’nın dağlık bölgelerinden gelen Çerkez ve Abazalar özellikle dağlık ve ormanlık sahaları iskân mahalli olarak tercih etmişler. Bu faktör, göçmenlerin belirli bölgelerde toplanmalarına yol açmış. Örneğin Doğu Karadeniz’den gelenler, Sapanca doğusundaki tepelik sahayı da içine alacak şekilde geniş bir şerit boyunca yerleşmişler, derin vadiler boyunca doğu bölümünün iç kısımlarına kadar sokulmuşlar. Memnuniye, Fevziye, Şükriye, Kuruçeşme, Hacımercan, Balkaya ve İkramiye Köylerinde yaşayan nüfusun büyük çoğunluğunu Artvin’den göç edenler oluşturmuş. İkramiye köyünde Artvin göçmenlerinin yanı sıra büyük oranda Gümüşhane’den göçenler de olmuş. Burada yaşayan halkın da tıpkı Kafkas göçmenleri gibi geliş tarihleri aynı olup 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı sonrasına denk düşmektedir.
Sonuç
19 ncu asrın ortalarından itibaren vuku bulan tarihi hadiseler Sapanca’nın demografik yapısında birçok değişikliklere neden olmuş. Rakamlar kesin olmamakla birlikte Anadolu’ya balkanlardan gelenlerin 2.500.000, Kafkaslardan gelenlerin 1.500.000 kişi olduğu söylenir. Araştırmacılar Türkiye’de en az 20 milyon kişinin bizzat kendisinin yada annesi/babası tarafından Balkan yada Kafkas kökenli olduğunu tahmin ediyor.
Anlaşılan o ki, 19. yüzyıl da devletlerarası sömürge yarışı ve güç mücadelesi en yoğun şekilde, zamanında Osmanlının kuzey topraklarında yaşanmış. Yine anlaşılan o ki, sömürge yarışı ve güç mücadelesi bugünlerde, Osmanlı zamanın güney topraklarında yaşanıyor.
Osmanlının kuzey topraklarından göç etmek zorunda kalan göçmenler, devlet perspektifiyle vatanseverlik duygusu yüksek, milli ve dini hassasiyetleri ileri, sorumluluk duygusuyla hareket eden, sorun yaratmayan topluluklardır. Aynı durum Osmanlının güney topraklarından göç etmek zorunda bırakılan göçmenler içinde geçerli olduğunu görüyoruz.
Belki de aynı sebeplerle göçmenlerin daha önce hiç sorgulanmayan aidiyetleri, İslam’ı ve Türklüğü merkeze alan muhafazakar bir millilik anlayışı yerleştikçe sorgulanmaya başlandı, hatta ırkçı saldırılara varıncaya kadar taşındı.
Sapanca, tarih boyunca birçok milletin bir arada huzur ve güven ortamında yaşadığı, bu özelliği ile de insanlığa sunduğu örneklerle dolu bir ilçedir. Tıpkı Tolstoy’un dediği gibi “Acı duyabiliyorsan, CANLISIN. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, İNSANSIN.”
Kaynak
Osmanlı – Rus Savaşı
93 Harbi Sonrasında Yaşanan Göçler ve Neticeleri
93 Harbi’nde Büyük Güçlerin Politikaları ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri
Kafkaslardan Anadolu’ya Göçler (1877-1900)
Sapanca Köylerinde Kırsal Yapının Değişimi
Ada’dan Pazar’a Sakarya Resül Narin
Temettuat Defterleri Kayıtlarına Göre Sapanca Kasabası
Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyılda Sapanca’nın Sosyal ve Ekonomik Tarihi
Cumhuriyet’in göçmenleri: Balkan ve Kafkas göçmeni olmak