Sapanca INFO

Sapanca ’da Herkes Rolünü Biliyor: Tatilci, İşletmeci, Seyirci

Sapanca; bir zamanlar doğanın kalbinde, kendi ritmiyle akan bir cennetti. Şimdi projelerle “kurtarılmak” istenen bir vitrin. Tatilci başrolde, yatırımcı sahne arkasında. Yerli halk ise sessizce en arka sırada, alkışlamasa da izlemeye mecbur. Eskiden huzur, bedava ve sınırsızdı. Şimdi rezervasyonlu, etiketli ve sezonluk. Doğa satışta. Sessizlik kiralık. Manzara hâlâ güzel ama anlamı artık başka.



Geçenlerde, halkın yararına ve çıkarına kullanım için
Sapanca Gölü Kentsel Tasarım ve Rekreasyon Projesi tanıtıldı.

Her yönüyle “mükemmel” …

Ama biraz da tuhaf değil mi?
Bir zamanlar doğallığıyla anlam bulan, kendi kendine yeten Sapanca’yı,
“projelerle” kurtarmaya çalışıyoruz.

Oysa Sapancaspor bile renklerini bu topraklardan almıştı:
Yeşilini doğasından,
beyazını sade ve samimi ruhundan…

….

Bir Zamanlar…

1930’lu yıllar.
Hafta sonları İstanbul’dan kalkan Tenezzüh Trenleri,
tam on altı vagon dolusu insanı her hafta sonu Sapanca’ya taşırdı.

İstasyonda onları Nahiye Müdürü Hakkı Bey ve
iki yüz kadar Sapancalı karşılardı.
Sapanca mı?
O, her zaman hazırdı…
hiçbir hazırlığa gerek duymadan.

Kuzular pişer, kirazlar dallarından koparılırdı.
Köylü kadınlar bakraçlarla yoğurt getirir,
buz gibi sular kana kana içilirdi.

Karınlar doyunca sıra göle gelirdi:
sandal ve motor turları huzuru derinleştirirdi.

Kayısının, hele o meşhur Sapanca armudunun tadı anlatılmazdı.
Beş kuruşa kahve, yüz paraya buzlu ayran…
Tren yolcularına ise Sapancalı küçük kız Faize elma satardı.

Ve o manzarayı gazeteci Yekta Ragıp, dua eder gibi yazardı:

“Bir gün… Sapanca’da hiç olmazsa sekiz saat kalınabilse…”

Bugünlerde…

İnsanlık garip bir döngü içinde:
Önce bozuyor,
sonra “düzelteceğim” diye projeler yapıyor,
Sonra da pazarlıyor.

Eskiden huzurun bedeli yoktu.
Şimdi sekiz saat bile kalmak için para ödeniyor.

Bir Sahne Olarak Sapanca

Peki, tek kelime ile Sapanca nedir diye sorsak?
Cevap belki de hayatımızın tam ortasına kurulmuş bir “sahne” olurdu…

Doğa, dekor.
İnsan ise oyuncu,
Tatilci başrolde,
İşletmeci “idare ediyorum” rolünde,
Yerli halksa seyirci koltuğunda… sessizce.
Kapitalin sessizliği ise… En travmatik replik.

Perde Arası

Samanlı dağlarında kahvesini yudumlayan tatilci,
“Biraz sessizlik arıyorum” diyor.
Öğlene doğru otoparkta homurdanıyor:
“Yer yok mu kardeşim?”

Akşam olunca dalgalar çekiliyor,
gölün üstüne sessizlik çöküyor.
Ve o sessizlikte
“Buralar ne güzeldi eskiden…”
diyen Sapancalı ’nın iç sesi yankılanıyor.

Oysa bir zamanlar;
Sapancalı gençler gölde yüzme yarışı yapardı,
şimdi göle girmek tehlikeli ve yasak.
Mahalleli iftara çağırırdı,
şimdi rezervasyon listesinde adını arıyor.
Kavakların hışırtısı vardı,
şimdi otoban sesi, motor vızıltısı.

Final

Artık herkes rolünü ezberlemiş:
Tatilci doğayı dinlemeye değil, tüketmeye geliyor.
İşletmeci bugünü kazanıyor ama yarını kaybediyor.

Sapancalı derin derin içini çekiyor,
ve göle dönüp usulca fısıldıyor:

“Bari sen değişme be…”

Oysa Sapanca’nın isteği çok basit:
biraz sessizlik,
biraz samimiyet,
biraz da kendi hâline bırakılmak.

Çünkü bazen en güzel sahneler,
ışıklar kapandığında değil —
kimsenin oynamadığı anlarda başlar.

Belki de Sapanca bizden rol değil,
biraz vicdan istiyor.

Belki de biz susalım da,
Sapanca’nın sesini bu toprağın içinden konuşan bir şair anlatsın.

Alışılmış Çağrışım

övünç şarkılarında direnişler
gece sisleri kıpırtılar sessiz
eller kenetli bir tutargada
yinelenmiş soluklar çözülür
dirimle çoğalır anılar 
yollarda güz sabahları

sesler duyarız
sonra nice kanat

usumuzda yalancı harfler
her söz kuşatır eski bir sözü
çığlıklar bezeli çiçeklerde
alışılmış yoksunluk büyür
çağrışımla süzülür sanılar
yıllarda göz benekleri

günler solar
anlar kalır hep

Cemal KARAAĞAÇ


Kaynakça
Cemal KARAAĞAÇ
Sapanca Tenezzüh Trenleri
Hep Sapancalı Kal…
Sapanca Gölü’nü Halkla Buluşturacak Proje Tanıtıldı

1 Yorum

Vedat Sevgigör 16 Kasım 2025 at 10:37

Oysa bir zamanlar;
Sapancalı gençler gölde yüzme yarışı yapardı,
şimdi göle girmek tehlikeli ve yasak.
Mahalleli iftara çağırırdı,
şimdi rezervasyon listesinde adını arıyor.
Kavakların hışırtısı vardı,
şimdi otoban sesi, motor vızıltısı.
Kapitalin insanı getirip bıraktığı yeri bu satırlar güzel özetlemiş.
Hayli dramatik olan ise; sapanca turizmde büyüdükçe göl milyonlarca ziyaretçiye yakınlaşıyor fakat yerli halkla göl arasına mesafeler giriyor.

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...