Sapanca INFO

Sapanca Tenezzüh Trenleri

Yıl 1934. Hafta sonları Tenezzüh Trenleri ile Sapanca’ya gelen 1100 misafiri Nahiye Müdürü Hakkı Bey ve 200 Sapanca ‘lı karşılardı. Gelen misafirler Sapanca’yı gezer, çevreyi keşfeder ve eğlenirlerdi, hem de sadece 110 kuruşa.



Cumhuriyetin ilk yıllarında, özellikle yaz ayları ve hafta sonlarında halkın demiryolu tutkusunu artırarak, doğa ve seyahat imkanını birlikte sunmak amacı ile TCDD tüm bölge müdürlükleri bünyesinde “Tenezzüh (Gezi) Trenleri” çalıştırmış.

Güzergahların en meşhuru Haydarpaşa-Sapanca arası. 18 Mayıs 1934 tarihinde yapılan ilk seferde biletler %80 indirimli. 16 vagonda 1.100 yolcu, ayaktakiler hariç.

Tenezzüh Trenlerine yoğun ilgi Sapanca’da ticareti, yatırımları ve meyve yetiştiriciliğini arttırmış. Hem yöre kalkınmış hem de yöre halkı bu durumdan oldukça memnun kalmış.

Sapanca gezisi yapan dönemin muhabirlerinden Selahattin GÜNGÖR, kendi gözünden durumu şöyle özetlemiş: 

“Sapanca istasyonunda bizi hac yolcusu gibi karşıladılar. Köylüler, ellerinde küçük yemiş sepetleriyle önümüzü kesiyorlardı. Şu sepetteki kayısının bir eşini İstanbul’da hiçbir manav dükkanında bulamazsın. Hele Sapanca armudunun lezzeti anlatmakla bitirilemez. İstanbul’un hangi mesiresine gitseniz, altınıza bir hasır sandalye uzatınca, en aşağı yirmi kuruşunuzu alırlar. Burada öyle değil. Beş kuruşa bir kahve, yüz paraya bir ayran. Hem de buzlu tarafından.” (1936)

Sapanca’ya gezi yapan başka bir muhabir ise şunları söylemiş: 

“İzmit-Adapazarı arasında, etrafı zümrüt tepelerle çevrilmiş, tatlı, durgun ve berrak bir göl vardır ki gece-gündüz kenarından geçen trenlerin taşıdığı binlerce yolcunun gözlerini kamaştırır, içlerini çeker. Yazın, sık ve yüksek ağaçların koyu gölgelerinde, bu gölün nabzını dinleyenler, yeryüzünde başka Cennet aramazlar. Onun mavi semadan aldığı güzel rengi, en bulanık ve durgun gönüllere akseder, rüzgar bile orada usludur. Sapanca Yeşilyurt Spor Kulübünden on beş gencin ziyaretçileri karşılama ve gezdirme vazifesini üstlendiği gezilerin yapıldığı bu göl, tenezzüh trenleriyle, güzelliğiyle ve su sporlarına elverişli olmasından bir gün turizm merkezi olacak.” (1937) 

Dönemin en meşhur gazetecilerinden Yekta RAGIP’ta “Sapanca’da hiç olmazsa sekiz saat kalınması temin edilse …..” adlı yazısının bir bölümünde şöyle diyordu:

“Sapancalıların kadınları ve erkekleri İstanbullulara çok misafirperverlik gösterdiler. Bir aralık hafif yağmur serpeledi. Fakat kendilerini göl kenarına, korulara atmış olanlar bu yağmura ehemmiyet bile vermediler. Kuzular pişti, kirazlar yendi, buz gibi sular içildi. İstanbul’luIarın geleceklerini işitebilen iki yüz kadar kadın ve erkek köylüler Sapanca’ya inmişler göl kenarında ufak bir pazar kurmuşlardı. Köylülerin bakraçlarla getirdikleri temiz yoğurtları çok nefisti. Bu yoğurtları yemeyen kalmadı gibi .. Karınlarını doyuranlar gölde sandal ve motorlarla gezdiler.

Nahiye müdürü Hakkı Bey’in çok çalıştığı görülüyordu. Yolların muhtelif yerlerine,  bahçelerin mevkilerini gösteren siyah levhalar koydurmuştu. Tüccardan Ahmet Şükrü Bey de büyük bir koruluğu tanzim ettirmiş, İstanbulluIarın takdirini kazanmıştı. Saat altıya kadar Sapanca’yı benim gibi bütün gelenler gezdi, eğlendi, pazardan taze yumurta, peynir, yağ, yoğurt aldı. Saat 17.30 da trene binilmeye başlandı.

Sapancalılar gösterdikleri misafirperverlik kafi gelmiyormuş gibi akşamüstü gene istasyonda toplandılar. Altıya kadar milli oyunlar oynadılar. Oynayan gençler; -İstanbulluların şerefine- diye haykırıyor, içten gelen heyecanla oyunun cazibesini arttırıyorlardı.

Nahiye müdürü Hakkı Beyle tanıştım: dedi ki: -Biz Sapanca’ya bu kadar rağbet olacağını tahmin etmemiştik. Trenden inince şaşırdık. Gelecek hafta Sapanca’yı daha değişmiş bulacaksınız. Koruların hepsini hazırlayamadık. Göl kenarında banyolar ve istirahat pavyonları yapacağız. Korulara giden yolları açacağız. Gölde yüzme, kayık yarışları tertip edeceğiz. On güne kadar meyvelerimiz da bollanacağı için yeşil Sapanca’mız cidden gezilecek, görülecek bir sayfiye olacak. Sapanca’yı İstanbul’un sayfiyesi yapacağız.

Saat altıyı geçiyordu. Kampana çaldı. Vagonlar gene doldu. Biraz sonra da ağır ağır hareket etti. Altı saat kalınan Sapanca’da İstanbullular, Sapancalılar o kadar ahbap olmuşlardı ki, herkes birbiri ile veda ediyor,

– Gene buyurunuz, diye çağırılıyordu. 

Tren yeşillikler arasından ilerlerken bir günlük gezintinin bilançosunu yaptım:

– 110 kuruşa Sapanca’ya gitmiş, güzel bir nahiye merkezi görmüş, gezmiş, yemiş, eğlenmiştim. Sapancalılar ve köylüler de alışverişten kazanmışlardı. İstanbul’da kalsam 110 kuruşla ne yapabilirdim. Buna verecek cevap bulamadım.

Kaynak
Kent ve Demiryolu
Akademi Arşiv Koleksiyon Araştırma

1 Yorum

Vedat Sevgigör 6 Mayıs 2024 at 07:50

O günlere dair keşke daha fazla görsel olsaydı.. Güzel yazı..

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...