NATO boru hattından sızan akaryakıt gölümüze karıştı. Bu durum Sapanca Gölü ve bölge halkının yaşamsal sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Bahadır OZAN, Sapanca Gölü ‘nün ilçe halkı için ne kadar hayati önem taşıdığını anlatan yazısını Sapanca INFO okuyucularıyla paylaştı.
Kartepe ilçesinde yol çalışması sırasında delinen NATO boru hattından sızan akaryakıt önce Maşukiye Deresine oradan da Sapanca Gölü ’ne karıştı. Önlemler alındı, müdahaleler yapıldı, konu ulusal kamuoyunda gündem oldu, bir dizi açıklamalar bile yapıldı.
Ama konunun Sapanca halkı için ne kadar önemli olduğu hakkında yetkililerin yeteri kadar empati yapmadığını düşünüyoruz.
Bilinmeli ki yaşanan ve yaşanacak her çevresel tehdit, gölümüzün ve halkımızın yaşamsal sürdürülebilirliği açısından büyük bir risk oluşturduğunu ve toplumsal değişimin istenmedik sonuçlarına karşı ise en etkili panzehirin yaşanmışlıklar olduğunu düşünüyoruz.
Blog yazarlarımızda Bahadır OZAN, Sapanca Gölü ’nün ilçe halkı için ne kadar önemli olduğunu hatırlatan yazısını Sapanca INFO okurları için paylaştı.
“
Ben,
Sapanca Gölü‘nde yüzmeyi öğrenmiş,
derinliğini efsane bir ölçüm metodu olan boy vermeyle ölçmüş,
hayatta önemli olanın düşmek değil tekrar ayağa kalkmak olduğunu gölün içinde deve güreşi yaparak deneyimlemiş,
açıklarından Sapanca’ya bakarken “yaşamak ne güzel şey” diye iç çekmiş,
çocukluğunda hem yüzmeye götürsün hem de 25 kuruşluk dondurma ısmarlasın diye tüm mahalle arkadaşlarıyla beraber komşunun 3 ton odununu Ağustos’un sıcağında öğlen vakti taşımış,
sabahtan Sapanca Göl” üne girip dalga çıkana kadar sudan çıkmamaktan kızarmış gözlerim ve morarmış dudaklarımla eve dönerken mahalle çocukların babaannesi olan gül yüzlü Güler Teyzenin ikram ettiği kurabiyeleriyle sırtına yapışmış midesi eski yerine geri gelmiş,
tatlı su yılanlarından ve yosunlardan kurtarmak isteyenlerden korktuğu kadar kimseden korkmamış,
yüzerek eşmeye geçmeye niyetlenip dalga çıkınca cesaret edemeyince ani bir “u” dönüşüyle geri dönmüş,
taş kaydırma konusundaki ustalığın nasıl çocuksu bir kendini bulma çabası olduğunu gölün kıyısında yaşamış,
Ocak ayının 20’ sinde elbiseler ile göle girme konusunda 5 liraya iddiaya tutuşmuş, bu iddiayı kazanmış ve donma tehlikesi ile zatürre olmanın kıyısından son anda kurtulmuş,
iskelelerinden suya atlamayı “Çay 1, Çay 2…” diye oyun olarak oynayan bir jenerasyonda büyümüş,
en çok da ‘Çay 1 bomba’ deyip “ahi hi hi” diye bağırarak suya atlamaktan zevk almış,
“Lale’nin” bir çiçek ismi değil de gazino olduğu yıllarda girişinin hemen solunda bulunan camları yosunlaşmış havuzun içindeki yayın balıklarının bir metreden küçük olanlarını balık sıfatına koymamış,
tuttuğu kızılkanatları bilek boyunda değilse balık tuttum diye poşetine atmamış,
sularında ki bereketi çocuk gözleriyle içinden çıkan kova kova ıstakozlarla görüp hayrete düşmüş,
orta okul zamanlarımızdaki atlasta böylesi bereketli ve çocukluğumuzun oyun bahçesi olmuş gölünü mini minnacık bir şey olarak görünce şaşırıp sinirlenmiş daha da bir kez sayfasını açmamış ama ömrü boyunca gördüğü diğer hiçbir gölde ondaki güzelliği bulamamış,
o zamanlar daha ilkokul beş bebesiyken “Lale’deki düğünlerde dağıtılan gazoz ve bira şişelerini arkadaşları ile birlikte iskelenin sol tarafından 10 metre açıktaki yosun öbeğinin dibine çaktırmadan atıp ertesi gün aynı arkadaşlarla yüzmeye gelmiş gibi yaparak sinsi sinsi aynı yerden dalarak çıkartıp tekel bayisine depozitosunu almak için götürüp elde edilen kazançla futbol topu almış,
aldığımız topun dikişleri daha sağlam olsun diye iç yağı sürüp iki gün bekletmiş, beklerken etrafa yayılan köpek ölüsü gibi kokuya duyarsız hale gelmiş,
çocukken Sapanca mahallelerinde oynadığı misket oyunlarında haneye dizilen baş ve başaltı misketin ne tarafta olduğunu belirtmek için sağ mı sol mu demek yerine “Çarşı mı göl mü?” diye çocuksu bir belirtme yöntemini kullanmış,
kıyısında sünnet olmuş ve evlenmiş,
üniversiteyi kazanıp uzak bir şehre uğurlanırken sabaha kadar sönmeyen bir ateş eşliğinde arkadaşlarıyla 15 milyon bi kafayla dalga saymış ve her birimizin ayrı bir sayı bulduğunu görünce nedenini fazla sorgulamamış,
sahiline inip de çerini çöpünü bo..nu püsürünü atıp defolup gidenlere midesinden çekerek sıyırdığı sinkaflar bir ucundan diğerine yol olmuş,
bu anlamda sövüp söylenmekle kalmayıp önüne gelen çeri çöpü biraz da etrafındakiler görsünler ve bir tarafından da kendileri tutsunlar diye daha belirgin şekilde alıp çöpe atmış,
hayatının hiçbir döneminde kurduğu hiçbir cümlede Sapanca Gölü ’nün varlığını sahip olduğu bir şeyin değerini arttırmak niyetiyle kullanmamış biriyim.
Ve bu yüzden gölün durumuna üzüntümün büyüklüğünü bir cümleyle ve bir solukta anlatmak ancak bu kadar mümkün olabildi.
Lakin bir cümleyle de bayağı bir şey anlatılabiliyormuş galiba!
Anlayana …
3 Yorum
Tebrikler Bahadır… Yazını büyük bir özlemle ve nostalji duygularıyla haz duyarak okudum. İmgelemine sağlık.
Sevgili Cemal Abicim; senin gibi Sapanca aşığı bir büyüğümden böyle bir yorum almış olmak şu bayram gününde benim için bir bayram armağanı gibi oldu. Çok teşekkür ederim, eksik olma iyi ki varsın….
Geçmişe yolculuk yaptıran Bahadır kardeşim kalemine yüreğine sağlık çocukluğum gözümün önünden Gazze şeridi gibi geçti.