Sapanca INFO

Sapanca Gölü Kurursa …

Gözlerinizi kapatın ve bir anlığına hayal edin; Sapanca Gölü ’nün kuruduğunu… Bir zamanlar kıyıya usulca vuran dalgaların yerini, çaresizce çatlayan toprak ve kaybolan canlıların sessiz çığlıklarının aldığını. Gölün maviliğinin söndüğünü, suyun şefkatinin çekildiğini, geriye ise suskun ve kimsesiz bir boşluğun kaldığını. Bu yazımızda o sessizliği hissetmenizi, gölün kaybının ne anlama gelebileceğini birlikte düşünmek istiyoruz.



Her yaz olduğu gibi, son zamanlarda da Sapanca Gölü ‘ndeki su çekilmesi hep gündemde. Gölümüz, adeta yaralı bir kalp gibi, derinliklerinden bir şeyler kaybediyor. ‘Sapanca Gölü kurursa’ düşüncesi, içimizi ürpertip duruyor, sanki bir kabus gerçek olacakmış gibi. Sapanca INFO olarak bu durumu sadece ‘biz demiştik’ diyerek geçiştirmeyi değil, daha derin bir şekilde ele alıp, üzerine hayaller kurmayı istiyoruz. Çünkü hayal kurmak, geleceği şekillendiren en güçlü silahımız.

Sapanca Gölü, sadece bir doğal güzellik değil, yaşamın ta kendisidir. Suları, etrafındaki köylerin ve insanların hayatını besler, geçmişin ve bugünün izlerini taşır. Her dalgası, bir hikaye anlatır ve göl, bölgedeki herkes için hem huzur kaynağı hem de hafızadır. Doğanın kalbi gibi atar, suyu ve çevresiyle insanlara geçmişi hatırlatır, geleceği şekillendirir. Bu göl, Sapanca halkının ortak geçmişinin ve bağlarının da simgesidir.



Sapanca Gölü kurursa, sadece suyu değil, ruhumuzu da kaybederiz. O derinliklerdeki hayatlar, anılar ve umutlar silinir. Geride yalnızca hüzün, sessizlik ve kaybolan anıların boşluğu kalır. Hayal edelim, umudumuzu kaybetmeden; belki de bu görüntü, bizi daha çok düşünmeye ve korumaya yöneltir.

Kuruyan Göl, Kuruyan Canlar; Önce bir düşünelim hele: Göl kurursa ne olur? Gökyüzünde ne kuşlar kanat çırpar, ne balıklar sularında süzülür. O heybetli çınarlar, göl kenarındaki yemyeşil ağaçlar, göçmen kuşların konup dinlendiği sazlıklar… Hepsi birden suskun kalır. Sapanca Gölü, yalnızca bir su kütlesi değil; o, doğanın atar damarıdır. Kalp durursa, doğa da durur. Sular çekildikçe kuşların yuvaları kaybolur, balıkçılar teknelerini karaya çeker. Belki torunlara anlatılacak masallar bile buhar olur gider. Göl çekildikçe, yaşam da eksilir; geriye yalnızca suskun bir boşluk kalır.

Sapanca’nın Ruhu Silinir; Şimdi hepimizin bayıldığı o serin rüzgarlar esmez, yazın sıcağı iyice ciğere işler. Gölün o serin havası, kuş cıvıltısı, suyun tatlı şıpırtısı yok olur gider. Bir sabah uyanıp da gölün yerinde çatlamış topraklar görürseniz, işte o zaman anlarsınız ki sadece su çekilmemiş; sevdalar, umutlar, çocukların neşesi de gitmiş. O göl var ya, yazları serinletir, kışları insanın içini yumuşatır. Bir gün kurursa, yazın sıcağı iyice yakar, kışın soğuğu daha bir keskin vurur. Göl gittiyse, geriye bir hüzün, bir eksiklik kalır.

Turizmden Geriye Ne Kalır?; Sapanca Gölü demek, turizm demek. Her yıl binlerce insan gelir Sapanca’ya, göl kenarında yürüyüş yapar, doğanın tadını çıkarır. Ama göl bir gün olmazsa, turist neden gelsin ki? Bungalov evler, göl manzaralı restoranlar… Hepsi bir anda boş kalır. Çalışanlar işsiz, esnaf perişan olur. Bir zamanlar coşkulu, neşeyle dolu sokaklar sessizliğe gömülür. Sapanca’nın esnafı, turizmden kazandığıyla ekmeğini bölüşürken, bir sabah kepenklerin bir bir kapanışını izlemek… İşte en acısı bu olur, değil mi?

İçme Suyu Kıtlığı Kapıda; Sapanca Gölü sadece güzel bir manzara değil, Sakarya ve Kocaeli’nin can damarıdır. İçme suyu ihtiyacını karşılayan bu göl kurursa, şehirler susuz kalır. O zaman, bir bardak suyun kıymetini çok daha iyi anlarız. “Meğer bir damlası bile ne kadar değerliymiş,” deriz ama iş işten geçmiş olur. Su tankerleriyle taşınan su, ne o eski tadı verir ne de rahatlığı sağlar. Göl kurursa, hayatın akışı da durur; o bir damla su, hepimiz için paha biçilmez hale gelir.

Göç ve Yıkım; Ve en acısı… İnsanlar göç etmek zorunda kalır. Turizm biter, tarım biter. Peki ya sonra? Büyük şehirlere göç başlar, insanlar doğup büyüdüğü toprakları terk eder. Sapanca’nın boşalan köyleri, terk edilmiş evleri… Bir zamanlar kahkahaların yankılandığı köy meydanları sessizleşir. Oysa bu göl, nesilden nesile Sapanca’nın can damarı, hayat kaynağıydı. Göl giderse, Sapanca’nın yarısı da gider; yalnızca su değil, hayatın ta kendisi çekilir buradan.

Bir Çözüm var mı?; Bu karamsar tabloyu tersine çevirmek bizim elimizde. Gölümüzü korumak için doğru adımlar atmamız gerek. Su kullanımını doğru planlamak, sürdürülebilir tarım yapmak, sanayi ve turizmi dengelemek… Hepsi mümkün. Ama ilk adım, bu gölün kıymetini bilmekten geçiyor. Hep birlikte el ele verirsek, Sapanca Gölü’nü gelecek nesillere miras bırakabiliriz. Unutmayalım, Sapanca Gölü yalnızca bir su kaynağı değil; o, bu toprakların kalbi, ruhu ve yaşam kaynağıdır.

Sonuç olarak; Sapanca Gölü’nün kuruması demek, yalnızca suyun değil, hayatın da çekilmesi demektir. Göl kurursa doğa susar, insanlar göç eder, umutlar solar. Ama hâlâ vakit var. Gölümüzü koruyabilir, bu güzel coğrafyanın su dolu geleceğini hep birlikte inşa edebiliriz. Gelin, gölümüze sahip çıkalım; bu suyun hayat verdiği tüm canlılara nefes olalım.

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...