Sapanca INFO

Turgut ARAPOĞLU

Turgut Arapoğlu… “Efsane Başkan.” Su cenneti Sapanca’da, halkın suya ücretsiz ulaşması için “Su sayaçlarını söktüreceğim!” diyecek kadar cesur ve yürekli bir liderdi. Sapanca’ya duyduğu karşılıksız sevgi, attığı her adımda kendini gösterdi. O, yalnızca bir belediye başkanı değil, aynı zamanda halkının dostu, dert ortağı, Turgut ağabeyiydi.



Evvelden bir zaman, Mahmudiye köyünde sessiz sedasız bir bebek dünyaya gelir. Ne bilsin köy ahalisi, bu çocuğun bir gün Sapanca’nın belleğine kazınacak bir isim olacağını?

Yıl 1936… Adapazarı’nda Tekel Müdürlüğü’nde çalışan bir baba, Kâzım Bey ve fedakâr bir anne, Hatice Hanım, dünyaya gelen bu çocuğa Turgut adını koyarlar.  Beş kardeşten biri olan Turgut, daha küçücükken hayatın sert yüzünü görmeye başlar. Toprağın dilinden, alın terinin kıymetinden anlar.  Çocukluğu Mahmudiye ’nin eteklerinde, gençliği İzmit Meslek Lisesi’nin sıralarında geçer.

Turgut, daha 17 yaşında, Adapazarı Vagon Fabrikasında işçi olarak hayata karışır. O gün, onun için hayat dediğin hikâyenin gerçek satırları yazılmaya başlamıştır. Alın teriyle yoğrulan bu yolculuk, sıradan bir işçinin hikâyesi olmaktan çok öteye geçecektir.

Nereye gitse, bir ışık gibi toplardı insanları çevresine. Dertlerini dinler, çözüm arar, akıl verir, bazen sadece bir omuz olurdu. Çalıştığı her yerde bir Turgut izi kalırdı. O, sadece çalışmadı. İnsanı dinledi, anladı, dertlere çare oldu. 

1954’te daha genç bir delikanlıyken İşçi Sendikası Başkanı seçildi Turgut. Bir yıl sonra da Sendikalar Birliği Başkanı oldu. O vakitlerde daha adı anılmaya başlamıştı: “Emeğin ve Adaletin Adamı.” Genç yaşta yüreğiyle, sözüyle kazandı bu unvanı.

1959 yılına gelindiğinde, Türkiye Demiryolları İşçi Sendikaları Federasyonu Genel Başkan Yardımcılığına ve TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu Üyeliği ’ne seçildi. Ama onun içindeki ses hep aynı şeyi söylerdi: “Bu topraklarda bir şeyler değişmeli!”

İşte o değişimin ilk tohumu, 1961’de Sakarya Sigortalı İşçiler Yapı Kooperatifi ’ni kurmasıyla atıldı. Sapanca’da Yüzevler Mahallesi’nin temellerini attı. Ama öyle lafla değil; söz verdi, yaptı. İnsanların hayalini kurduğu bahçeli, sıcak yuvaları birer birer inşa etti ve o evlere umut taşıdı.

Turgut ARAPOĞLU, emeği yüreğinin pusulası yapmıştı bir kere. Yolunu halktan, derdini emekten hiç ayırmadı. 1964’te Ereğli Demir Çelik Fabrikalarının inşasında, Amerikan şirketinde Emniyet Şefliği yaptı. 1965-1966 yıllarında ise Adapazarı Abalı Grubu ve Akyazı Kanlıçay Grubu’nun içme suyu projelerinde çalıştı. 105 köye su taşıdı, şantiye şefi yardımcısı olarak köylere can götürdü.

Gittiği her yerde izi kaldı Turgut’un. Ereğli’de demir çeliğin içinde mi dersin, köy yollarında su peşinde mi? Hep aynı söz yankılandı insanların dilinde: “Turgut ağabey!”. O sadece çalışmazdı. İnsanların hakkını savunur, doğru bildiğini söyler, vicdanıyla hareket ederdi. Her daim omuz veren, çözüm bulan, yaraları saran bir yürekti. İnsanlar ona güvenirdi, çünkü o halkın içinden çıkıp halkın yanında kalan biriydi. Turgut ARAPOĞLU, her zaman emekle yazılan bir hikâyenin başkahramanı idi.

1966’da Turgut, yeniden Adapazarı Vagon Fabrikası’na döndü. Ama durur mu? Kısa sürede yine Sendika Başkanlığına seçildi. Öyle bir çalıştı, öyle bir mücadele etti ki 1972’ye gelindiğinde emek mücadelesini uluslararası boyuta taşıdı. Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Federasyonu’nun Demiryolları Seksiyonu Yönetim Kurulu Üyesi oldu.

İsviçre, İngiltere, İsrail… Bu ülkelerde düzenlenen uluslararası seminerlerde söz aldı, deneyimlerini paylaştı. Emeğin sadece bu toprakların değil, tüm dünyanın dili olduğunu savundu. Turgut ARAPOĞLU ’nun adı, artık dünya sahnesinde yankılanıyordu.

1976’da emekli oldu desek de durmadı Turgut ağabey. Türk-İş’in teklifiyle Çalışma Bakanlığı tarafından Almanya’nın Stuttgart şehrindeki T.C. Başkonsolosluğu Çalışma Ataşeliğinde Sosyal Yardımcı olarak görevlendirildi. Orada tam 6 yıl boyunca Türk işçilerinin dili, dermanı, umudu oldu. Kim yolda kalsa, kim bir derde düşse ilk kapısını çaldığı kişi Turgut ağabey olurdu. O, her zaman bir çareyle uğurlar, kimseyi eli boş göndermezdi.

1983’te Bakanlık Uzman kadrosuna alındı ama Turgut ağabey için makamın pek bir önemi yoktu. Onun derdi hep aynıydı: İnsanlara hizmet etmek. Çalıştığı her yerde emeği savundu, hakkın yanında durdu, haksızlığın karşısında bir dağ gibi dikildi. Çünkü onun yüreği, insanların yükünü omuzlamaktan asla yorulmadı.

Yıl 1984. 

Memlekette hâlâ 12 Eylül darbesinin gölgesi var. Demokrasi, askerin gölgesinde nefes almaya çalışıyor. Ecevit, Demirel, Erbakan gibi memleketin önde gelenleri siyaset yasak susturulmuş. Özal ise yeni partisiyle ekonomiye reçete yazarken, memlekette “liberalizmin tatlı su balıkları” dolanıyor.

Sapanca’da ise o zamanlar hayat başka türlü. Tren yolunun altına inmeye bile cesaret edemeyen aileler var. Ortaokullarda ‘tarım’ dersi okutuluyor, herkesin kafasında sadece meyvecilik var. Gelecek dediğin, sadece toprağın bereketine bağlı.

İşte böyle bir dönemde, 25 Mart 1984 yerel seçimleri geliyor. Bu seçimler, 12 Eylül’ün ardından yapılan ilk yerel seçimler olmasıyla önemli ama Sapanca için anlamı daha büyük. Çünkü o seçimde bağımsız aday olarak Turgut ARAPOĞLU çıkıyor sahneye. Halkın güveni, sevgisi, Turgut ağabeye %39,70 oyla başkanlığı getiriyor, hem de bağımsız olarak.

Bu zafer, sadece bir seçim kazancı değil. Bu zafer, Sapanca halkının ‘Turgut ağabey bizim yanımızda’ demesiydi. Turgut ARAPOĞLU ’nun bu başarısının sırrı, Sapanca’ya duyduğu derin sevgide gizliydi. Çünkü O, Sapanca’nın toprağını, suyunu, insanını ilmek ilmek tanıyordu. Çünkü O, Sapanca’yı Sapanca için karşılıksız seviyordu. Yanında her daim destekçisi ve yoldaşı olan eşi Türel Hanım’la birlikte, bu sevdayı bir ömür boyu yaşatıyordu.

Halkın arasında, elini taşın altına koymaktan hiç çekinmeden yürüyordu. “Bu memlekette Sapanca gibi bir yer yok” derken, sadece bir sevda değil, bir gelecek hayali taşıyordu. Başkanlık koltuğu, onun için hayallerini gerçekleştireceği bir yerdi. Sapanca ’yı daha güzel, daha güçlü yarınlara taşımak için yola çıktı. Ve halk, onun yüreğindeki ateşi görüp ardına düştü.

Turgut ARAPOĞLU ’nun belediye başkanlığı dönemi, Sapanca’nın makus talihinin değişmeye başladığı yıllar olarak hafızalara kazındı. O dönem, Sapanca’nın kaderini yeniden yazmak için yola çıkan bu yürekli adam, vizyonuyla ilçeyi önce kendi insanına, sonra tüm memlekete tanıtmayı başardı.

İlçeye meslek lisesi kazandırarak gençlere yeni ufuklar açtı. “Gençlerimiz işsiz kalmasın, meslek sahibi olsun,” diyerek onların elinden tuttu. Ulaşım Müdürlüğü’nü kurdu, halkın yollarda çektiği çileye son verdi. Özkum Tesislerini açtı, Sapanca’nın turizm potansiyeline can suyu oldu. Yıllardır atıl kalan Vakıf Otelini hayata döndürdü, ilçeye yeni bir çehre kazandırdı.

Ama belki de en önemlisi, Sapanca Gölü’nün doğal yapısını korumak için attığı cesur adımlar idi. Kanalizasyon projeleriyle gölü korudu, “Bu göl bizim geleceğimiz” diyerek, hem doğayı hem de insanını sahiplenmenin en güzel örneğini sergiledi.

Turgut ARAPOĞLU ’nun en büyük sevdasıydı, Sapanca halkını gölle buluşturmak. O masmavi sular, sadece uzaktan bakıp iç geçirecek bir manzara olmamalıydı. Ama neylersin, göl iki şehir arasında kalmış, içme suyu diye zincire vurulmuştu. Çevresindeki belediyeler gölden kana kana faydalanırken, Sapanca halkına bir yudum nasip etmek bile zorlaştırılmıştı.

“Olmaz böyle şey!” dedi Turgut Başkan, “Bu göl bizim, bu toprak bizim. Halkımın o sudan faydalanması en doğal hakkı!” Öyle bir dertlendi ki, çare olarak Sapanca’yı İzmit’e bağlamayı bile düşündü. Sırf halkı o mavi nimetle daha fazla buluşsun diye her kapıyı çaldı. Sonunda, göl kıyısındaki 16 kilometrelik alanı Sapanca’ya kazandırmayı başardı.

Dahası vardı. Soğucak Yaylası İle Sapanca Gölü arasında bir teleferik hattı kurmayı düşlüyordu. Bu, doğa ile turizmi buluşturan bir hayaldi. Sapanca’yı uluslararası kongrelere ev sahipliği yapan bir merkez yapmayı, bölgenin ekonomisini canlandırmayı planlıyordu. 

İzmit-Sapanca-Adapazarı arasında bir metro hattı hayaliyle, ilçeyi büyükşehirlerin bir parçası yapacak modern bir ulaşım ağı da düşünüyordu.

Ama belki de en büyük hayali, her evin su sayacını söküp atarak Sapanca halkını suya bedava kavuşturmaktı. “Bu su bizim, biz bu suyun bekçisiyiz” diyordu. Bu, sadece suyun değil, yaşamın da adil paylaşılması gerektiğine inanan bir liderin hayaliydi.

Ne var ki, 1989 yerel seçimlerinde başkanlık yetkisini kaybetti. Siyaseti bıraktı ama halkının gönlündeki tahtını hiç kaybetmedi. 2016 yılında aramızdan ayrılan Turgut ARAPOĞLU, Sapanca halkının gönlünde “Efsane Başkan” olarak yaşamaya devam ediyor.

O, sadece bir başkan değildi. O, Sapanca’nın Turgut ağabeyi, her derdin çözümü, her yüreğin dostuydu. Bugün onun adını her anışımızda, gölün mavisinde onun izini, yaylaların serinliğinde onun nefesini hissediyoruz.

Seni rahmetle ve özlemle anıyoruz, Turgut Ağabey.

Kaynak
Bahattin TIKNAZ tarafından gerçekleştirilen Turgut Arapoğlu röportajı
Tarih Tarih Sapanca Yerel Seçimleri
Turgut Arapoğlu Vefat Haberi

2 Yorum

Coşkun BALTA 11 Ocak 2025 at 15:47

Sapanca Info helalin var senin ,bir efsane başkan ancak bu kadar mükemmel anlatılır.kalemine yüreğine sağlık.inşallah bu yazı ufuklarımızı açar.

Cevapla
Mehmet DAL 12 Ocak 2025 at 11:48

Yıl 1988 mahallemizde doğru düzgün oyun alanı bile yoktu, abilerimizle derme çatma kalaslarla yaptığımız kalelerin olduğu top sahasında top oynarken rahmetli Turgut ARAPOĞLU da oraya geldi. Çocuk parkı için yer ayarlaması yapıyorlarmış buraya çok güzel çocuk parkı yapacağız çocuklar dedi. Bizde Turgut amca iki tane de kale yaptırırmısın diye ısrar ettik ve kabul etti. İlave olarak da basket potası yapılmıştı. Çocuk yüreklerimizi fethetmişti Efsane başkan Mekanı cennet olsun inşallah

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...