Sapanca INFO

Sapanca’da Trafik Sorunu: Herkes Yolda, Kimse Birlikte Değil

Sapanca, son yıllarda artan araç yoğunluğu ve günübirlik ziyaretçi akınıyla ciddi bir trafik sorunu yaşıyor. Oysa eskiden yollar sakindi ama insanlar birbirine yakındı. Bir minibüs hepimize yeterdi. Şimdi yollar dolu ama kimse kimseye yaklaşamıyor. Bu yazımız ile Sapanca’daki trafik meselesini sadece asfalt ve altyapı üzerinden değil, insan ilişkileri ve birlikte yaşama kültürü üzerinden ele almaya, biraz geçmişe biraz bugüne bakmaya çalıştık. Hem hatırlamak hem düşünmek için.



“Araba yoktu o zamanlar” diyordu Osman Nuri Erdoğan, Sapanca’nın Çınarları programında çocukluğunu anlatırken ve şöyle devam ediyordu; “Bir minibüs vardı. 25’er kuruş verirdik, Sapanca’nın belli yerlerini dolaştırır, sonra geri getirirdi.”
1950’lerden usulca bir ders verir gibiydi; sanki şaşırmayı bile unutmuş bizlere.

1960’lar, 70’ler… Ulaşım bir minibüs rotası kadardı. Yol kısa, sohbet uzundu. Herkesin birbirine selamı vardı; herkesin birbirine vakti.

80’lere geldiğimizde bile hâlâ bir ölçü, bir özen vardı.
Pazar sabahları kırmızı bir kamyon, Güldibi köyünün çocuklarını alıp Kurtköy’deki at yarışlarına götürürdü.
Heyecana, birlikte olmanın neşesine.
Direksiyon başında rahmetli Rizeli Hasan Amca…
Kamyonu eskiydi ama Hasan Amca’nın yüzünde yorgunluk olmazdı.
Her pazar: aynı çocuklar, aynı yol, aynı kasadaki titreşim…
Ama her seferinde yepyeni bir gülümseme olurdu yüzlerde.

Bugün bu satırları yazarken düşünüyorum:
O kadar yakın bir geçmişte, bu kadar başka bir hayat mı yaşadık biz?
Yoksa zaman sadece geçmekle kalmadı, bizi biz yapan şeyleri de beraberinde mi götürdü?

Sakarya’da trafiğe kayıtlı araç sayısı 400 bine dayandı.
Sapanca’daki günübirlik araçları saymaya bile gerek yok; zaten mesele sayı değil.
Bu kalabalık, elimizden kayıp giden bir hayatın yüksek sesli çığlığı gibi.

Eskiden minibüs yolculuğu bir nevi mahalle toplantısıydı.
Şimdi herkes kendi kabuğunda.
Camlar kapalı, müzik yüksek, yol verme neredeyse lüks olmuş.
Trafik sadece yolları değil, kalpleri, bakışları, selamları da daralttı.

Sapanca’nın göl kıyısındaki o dingin hali bile artık korunamıyor.
Korna sesleri sokaklara yankı, egzoz gazı ıhlamur kokusuna gölge…
Bir zamanlar çocuk çığlıklarıyla dolup taşan sokaklar, şimdi araç alarmlarıyla uyanıyor.

Turizmin adı var ama ruhu yok.
Doğaya sığınıp doğayı tüketen kalabalıklar:
“Sessizlik arıyoruz” deyip en yüksek sesi onlar çıkarıyor.
Göl manzarasına karşı kahvaltı ederken çöplerini geride bırakıyorlar.
Mahalle aralarında açılan apart otellerde artık komşu değil, müşteri var.
Yerli çocukların top oynadığı arsalar, şimdi otopark.

Trafik bir ulaşım sorunu değil sadece.
Bu, bir hafıza kaybı.
Birlikte yaşama kültürünün erozyonu.

Ve hâlâ diyoruz ki “yolları genişletelim.”
Yok dostum… Yol genişlese ne olur, insan daraldıktan sonra?
Asıl genişlemesi gereken; sabrımız, saygımız, anlayışımız.

Zaman ilerliyor ama her ilerleme gelişme olmuyor.
Trafik sadece bir mesafe değil, bir yüzleşme.
Ne kadar uzaklaştığımızın aynası.

O kırmızı kamyonun titreşimindeki çocuk sevinci şimdi;
korna öfkesine, park kavgalarına, kazalara gömülmüş.
O kamyon yalnızca çocukları değil; bir yaşam biçimini taşıyordu.

Şimdi yollar dolu ama hatıralar bomboş.
Belki de önce biraz yavaşlamalıyız.
Sadece frene değil, geçmişin izlerine de basmalıyız.
Direksiyonumuzu asfaltın değil, vicdanın rotasına çevirmeliyiz.

Çünkü hem geçmişin ekmeğini yiyip hem de geçmişe sırt çevirirsek;
geleceğin laneti, korna sesi gibi çalar durur kulağımızda.

Ve biz… ne olduğunu bile fark etmeden hayat tüketiriz.

1 Yorum

Aziz soylu 19 Temmuz 2025 at 17:59

Kalabalıkla birlikte dostluklar bile kalmadı sapancada eski günler eski neseler yok artık selam vermek için kimseyi bulamazsınız dağlar tepeler hep bina yığını dereler desen akmıyor yakında gölümüz kurumazsa iyi bu kadar yükü kaldıramaz oldu şu fabrikaları bütün suları kendi çıkarları için toplamış akcay deresi,istanbul dere kurucay Akmaz oldu

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...