Sapanca INFO

Sapanca’da Etik Dışı Turist Davranışları

Sapanca’ya turist amaçlı gelenlerin etik davranış sergilemeleri, çevresel koruma ve toplumsal refah açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu tür davranışlar, sürdürülebilirlik, huzur ve turizmin uzun vadeli başarısı için kritik rol oynar.



Eskiden bir tek yazın hatırlanan Sapanca, şimdi her mevsim şenlikli bir panayır yeri gibi. Gelen gideni çok mu dersen, ilçe nüfusu dört-beş kat artıyor bazı günler. Cebe para giriyor mu? E giriyor tabii. Ama her şey para mı? Doğanın gözüne bakınca, hiç de öyle görünmüyor. O bakışlarda bir sitem var; ağaçlar küsmüş, kuşlar susmuş. Çünkü işin bir de öteki yüzü var: Sapanca’nın ince ruhu, gelenin gidenin hoyratlığına dayanamıyor.

Bazı turistler, kendi evindeymiş gibi rahat, bazen de başkasının bahçesine dalan çocuk misali haşarı. Her yere çöp bırakıp, ağaçlara basıp geçiyorlar; gölün kuytusuna bir gülümseme bırakmaktansa, gökyüzüne bağıra bağıra müzik açıyorlar. Kuşlar sustu, balıklar suyun dibine çekildi. Hayvanlara abur cubur atanlar var, sanki onlara da insan gibi fast food keyfi yaşatacak! Araçlarını nereye bulsalar park ediyorlar; sokaklar daralıyor, yollar kapanıyor. Yerel halk mı? Onların huzuru suya düşmüş, daireler çizip duruyor.



Sapanca INFO olarak, bu toprakların dertlerini bir kere daha hatırlatalım dedik. Buranın sessizliği, ağaçların hışırtısı, gölün dinginliği, hepsi bir ağızdan “Yeter!” diyor. Biz de içimizi dökelim dedik; hem misafirlerimize bir çift laf edelim, hem de şu işin adabını bir daha hatırlatalım.

Turist misafirlerimizin restoranda bıraktıkları miras: kırıntı dolu masalar, yerlere serilmiş çöpler. Yetmezmiş gibi bir de telefon konuşmaları var ki, restoran değil çağrı merkezi! Garsonlara yukarıdan bakanlar, siparişi yanlış gelince azar çekenler, bir de yemek bitince beğenmeme faslı. Oysa bu insanlar, Sapanca’nın lezzetini tanıtmak için didiniyor. Ama nafile; anlayış eksikliği her sofraya oturmuş.

Bungalovlarda, villalarda konaklayanlar da pek kibar sayılmaz. Çöpü doğaya atıp, yüksek sesle müzik dinleyip, hem doğayı hem komşuyu rahatsız ediyorlar. Mobilyaları hoyratça kullananlar, tesislerin ömrünü tüketiyor. Mangallar ateşe veriliyor, ama iş ateşle oynamaya gelince sonuç ortada: Yangın tehlikesi, çevre kirliliği. Hem de başkalarının özel alanına izinsiz girmeler, güvenliği hiçe saymalar… Suyu, elektriği hunharca tüketmek, hem doğanın kalbini kırıyor hem de sürdürülebilirlik neymiş unutuluyor.

Büyük otellerdeki durum ise ayrı bir dram. Odalarda çöp, yerde sigara izmariti. Personeli küçümseyen davranışlar, gürültü patırtı. Kurallara uyulmaması, sigara yasaklarına meydan okunması, otel çalışanlarının işini iki kat zorlaştırıyor. Misafir memnuniyeti mi? O çoktan kaybolmuş, otoparkta yer kapma telaşıyla sona ermiş!

Ne yapmalıyız? Öncelikle, turistlerin doğayı ve yerel kültürü öğrenmeleri gerekiyor. Çöplerin doğru yerlere atılması, gürültünün minimumda tutulması önemli. Çöp kutuları yetmez; herkesin vicdanında da bir çöp kutusu olmalı! Su, elektrik gibi kaynakları israf etmeyelim, dikkatli kullanalım. Bungalovlarda ve otellerde misafirler, kendilerini ev sahibi gibi hissetsin; dünyaya bir de bu gözle baksınlar.

Bu topraklar bizim. Misafirliğin de bir adabı var. Sapanca’nın güzelliklerini para kazanmak yerine, koruma yollarını bulmalıyız. Doğaya saygı göstermeyen bir turizm sadece gelip geçici olur, tıpkı bir fırtına gibi. Bu cennet köşeyi birlikte koruyalım ve geleceğe umutla devredelim. Aksi takdirde, doğanın bize fısıldadığı o ince ses yakında bir çığlığa dönüşebilir!

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...