Sapanca INFO

Sapanca’da Lokanta mı, Restoran mı Tercih Edilmeli?

Sapanca’ya geldiniz… Rüzgâr yüzünüze hafifçe dokunuyor, göl kıyısında suyun sesi adeta bir fon müziği. Derken içinizden bir ses yükseliyor: “Bir şeyler yesek?” Gözler tabelalara kayıyor—lokanta mı, restoran mı? Ne farkı var?



Sapanca’ya geldiniz…
Göl kenarında ağır ağır yürüyorsunuz.
Hafiften bir rüzgâr dokunur yüzünüze,
kıyıya vuran dalgaların sesi kulağınıza usulca çarpar.
Ağaçlar fısıldaşır, kuşlar ise kendi halinde…
Karnınız da usulca ses veriyor bu senfoniye,
“Hadi, bir şeyler ye”…

Şöyle bir kaldırırsınız başınızı,
etrafınıza bakınırsınız…
“Lokanta” ve “Restoran” tabelaları görürsünüz.
Bir an durup, düşünürsünüz:
Lokanta başka, restoran başka mı?
İkisin de de karnımız doymuyor mu?

Aslında işin aslı şu:
Sapanca’da yemek yemek,
sadece karnını doyurmak değil;
bir hikâyeye ortak olmak,
bir geleneğe dokunmaktır.

O zaman gelin, önce şu kelimelerin köklerine inelim,
sonra soframızı güzelce kuralım…

Lokanta; Dünden Bugüne Doyuran Misafirhane

“Lokanta” kelimesi taa İtalyanca “locanda” sözcüğünden çıkmış yola…
Eskiden hem yemek yenen
hem de konaklanan yer anlamına gelirmiş.
Bir nevi han yani…
Yolcunun karnı da doysun,
başını koyacak bir yeri de olsun diye düşünmüşler.

Ama sonra bu kelime bizim topraklara uğramış,
biraz çay demlemiş, bir iki kaşarlı tost yemiş ve demiş ki:
“Ben artık sadece yemek işine odaklanıyorum!”

Ve o günden sonra lokanta dediğin,
sadece yemek yiyebileceğiniz ama
samimiyetin eksik olmadığı bir yere dönüşmüş.
Kapı girişinde günlük menü yazılı,
içeride ustanın kepçesi havada,
kokular ise burnunuzda…

Restoran; Fransızlardan Gelen Tamirci Ruhlu Yemekhane

“Restoran” kelimesi ise Fransızlardan misafir gelmiş dilimize.
“Restaurant” diyorlar ama kökeni “restaurer”
yani “yenilemek, tazelemek, iyileştirmek” anlamına geliyor.

Eskiler, güzel bir yemek yediklerinde kendilerini daha iyi hissedermiş.
Ee, haksız da değiller hani!
Şöyle bir kuru fasulye – pilav yiyip de
“Oh be, kendime geldim” demeyen var mı?

Ama işin püf noktası şu:
Restoran biraz daha şık, biraz daha Avrupai…

Şimdi diyorsunuz ki:
“Tamam da kardeşim,
Sapanca’da lokanta ya mı gidelim, restorana mı?”

Bakın, Sapanca öyle bir yer ki,
herkes burada kendine göre bir masa mutlaka bulur.

Bana bir esnaf lokantası lazım” diyorsan,
su bardağında ayran içip,
ateş başında köfte ekmek yiyeceğin yerler bile var.
Hani şu usta ile göz göze geldiğinizde sorar ya,
“Kardeş, kuru mu alıyorsun, yoksa mercimek mi?” diye…
İşte tam da orası!
Sıcak, samimi, hesap da uygun…

“Ben şöyle göl kenarında şık bir sofra kurayım” diyorsan,
restoran tabelalarına yönel.
Beyaz masa örtüsü, şık tabaklar ve göl manzarası…
Fonda hafif bir müzik,
garsonun nazikçe yaklaşıp
“Ne alırsınız?” diye sorduğu bir ortam…

Ama şunu unutmayın;
Sapanca’da yediğin yemeğin adı değil, tadı önemlidir.
Sapanca’nın havası zaten seni baştan aşağı tazeler.
Çünkü, Sapanca’nın kendisi bir restaurer
yani ruhu yenileyen bir yerdir!

O yüzden serbest bırakın duygularınızı…
ister göl kenarında lüks bir restoran,
ister çınar gölgesinde bir lokanta,
isterse de ıhlamur kokuları içinde kanlıca mantarı…

Seçim sizin, bir masa bulun, oturun usulca…

Söyleyin bir Islama Köfte, o mis gibi köz kokusu sinsin içinize…

Ardından, isli çaydanlıkta demlenmiş bir çay…
Buharı yüzünüze vururken bir an durun,
Sapanca gölünü izleyin,
Samanlı dağlarını dinleyin.

Sonra, hafifçe esen rüzgârın getirdiği huzuru hissedin…

Gerisi mi?

Heh, onu da Sapanca halleder!

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...