Sapanca INFO

Kızgın Güneş

Hatice Saadet Şerbetçi’nin satırlarında hissettirdiği gibi, yolculuk bazen kızgın güneş altında bir valizle değil, kalbin yüküyle başlar. Hüzünle umut arasında sallanan adımlarla bir yuva, bir sığınak aranır. Kahve kokulu kitapların huzurunda düşler büyütülür, hayallerin peşine düşülür. Çünkü hayat, beklemek için değil, cesaretle yaşamak içindir.



Elimde valizim, zihnimde fikir yerine hüzünlü zikirler, kulağımda hiç bitmeyen melankolik şarkılar ve içimin susmayan huzursuz masalları; yürüyorum öylece. Gitmeye mecalim kalmamış fakat koşmam gereken noktadaymışım ama koşamıyorum. Biliyorum ki koşarsam telaşımdan yanılırım. Binaenaleyh, yalnızca emin adımlarla yürüyorum. Öyle yeniyetmeler misali atlayamıyorum, kaybederim. Kaybı öğrenip güçlenenler daha iyi bilirler kaybetmemeleri gerektiğini. Her şu cümlenin ardından da bir gözyaşı kaybolur ya, denize damlar gibi. Hoş, onun derdi okyanus. Sizin derdiniz nedir?

Benim derdim, dert midir bilemem ama elimdeki valizle kayıplara karışmamak için sığınacak bir yuva bulmalıyım, yuvamı. Belki, bir belki ile yola çıkmak kulağa delice geliyor fakat bu benim hikayem. Ben buyum. Ne diyorduk efendim, yuva…

Aradığım sokaklarda bir müstakil görüyorum ve bir işaret bulup oraya koyuyorum valizimi. İçindekileri yerleştiriyorum tek tek, ben yerleştirmiyorum da onlar kendileri yerlerini buluyorlar tam manasıyla. Öyle tek tek dediğime de bakmayın, kitaplarımdır hepsi, daha doğrusu “ben” onların okuruyum. Ben dediğime de aldırmayın zamir işte, basitçe.

Bir kahve koyuyorum, bir müzik çalıyor kulağıma ama nasıl hoş, nasıl hoş? Tarifsiz bir ses, yalnızca huşu içinde dinlemekle yetinmiyor, kahvemin yudumlarıyla dans ediyorum. Elime alıyorum kalemi ve bir başlık atıyorum. Uzun uzun yazıyorum, durmadan. Nefes alıyorum yalnızlığımla. Mutlu bir son için bekliyorum veya hazırlık yapıyorum. Bilmiyorum, tek bildiğim korkusuzca yaşadığım.

Namütenahiye koşan nefesim, baharı getirsin istiyorum, kucağımda dolu dolu çiçekler ve sevdiklerimin tebessümlü yüzleri… “Yanındayım, geliyorum, kahve yapıyorum ister misin?” cümlelerini duymak istiyorum. İnanmak istiyorum. Güvendiğim kişiye inanmak ve hiç güvenim boşa çıkmasın istiyorum. Hayal kırıklıklarım geride kalmış olsun, hayallerim gerçek olsun istiyorum.

— Kahve yapıyorum.

— Bana da!

Dalgaların serin rüzgarları tenimi okşarken okuyorum: “Yolculuğu yapacak tren gelmeden Alpler’i aşacak tren yolunu yaptıkları söylenir. Yine de yapmışlar. Trenin bir gün geleceğini biliyorlarmış. Hayat bir noktada farklı bir yola sapsa şu anda farklı bir yerde olurdum. Farklı bir insan olurdum. Dört duvar dediğin nedir ki, onu içindekiler tanımlar. Ev, hayal kuranı korur. Akıl almaz derecede iyi şeyler çok geç yaşta gerçekleşebilir.”

Düşünüyorum da yaşama beklemek yakışmıyor sanki. İnsanoğlu diyorum babadan oğula hep çalışmalı, hep yürümeli. Yürüyelim ki ilerideki bahar çiçeklerini görelim. Batının ışıklarında bir doğuşu arayamayız ne de olsa. Düşünüyorum ve fikirlerimle yüzüyorum dalga boyu.

Ben, bahçeli evim ve kahvem aradıklarımızı buluyoruz teker teker. Seviyoruz yaşamayı, çiçekleri, kuşları ve insanları. Ne kadar acısa da canımız, bir tebessümün belki de bir kuşun hatırına seviliyor anılarımız. Sevin efendim, sevin. Kitapları, kahveleri ve şarkıları en çok da şarkılı kahve kokan kitapları…

Şarkılı kahve kokan kitapları bulmanız dileğiyle; kulaklığınız, termosunuz ve kitabınız eksik olmasın, sağlıcakla.

2 Yorum

Nurefşan Baykul 4 Nisan 2025 at 07:08

Okurken kendimi yazının içinde hissedip satırları yaşıyormuş gibi duygulandım.
Kalemine sağlık bitanem ♥️ çok beğendim ✨ gerçekten çok güzel yazmışsın kral

Cevapla
Hatice Saadet Şerbetci 4 Nisan 2025 at 20:44

Çok teşekkür ederim balım, senin beğenin benim için kıymetli.. 🎀💗

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...