İnsan, bir bahçe gibidir. Bahçeleri bazen güneş kavururken, bazen de yağmur sular toprağını, için için. Dışarıdaki her gürültü toprakta kalabalığa kök salar. Yazılanların değil de, okuyucuların nasibine düşenlerin önemli olduğunu düşünen Lâedri, Sapanca INFO okurlarına bahçesini anlattı.
İçimde bir kalabalık,
Sesler yükselmiş, içimdekiler bağır çağır,
Dışımda bir sessizlik, etrafta bir sükûnet,
Benliğimde kalabalık…
İnsanın dışındaki sessizliğe çaresi çok. Kulağını kapatırsın, yerini değiştirirsin, gider rica edersin… İçimizdeki kalabalığın çözümü hem çok zor hem de bir o kadar kolay. Çok zor içimizdeki kalabalığı susturmak; kulağını kapatsan olmaz, kaçıp gitsen durmaz… Sus desen söz dinlemez, duymayayım desen sözü bitmez… Geceleri uyutmaz, gündüzleri konuşturmaz.
İçindeki kalabalığı susturmak çok kolaydır diğer taraftan… Önce bir arkadaş edinirsin bu dünyada. Sohbet ettiğin, beraber sokaklarda yürüdüğün biridir bu arkadaş. Arkadaşlar çoktur, çok olmasına ama dostların sayısı öyle abartılı değildir. Bir elin parmakları kadar ya vardır ya da yoktur.
Bu arkadaşların bir kısmıyla beraber sınavlara girersin, aynı sıralarda ders dinlersin, hatta öğretmene yaptığı şakalar yüzünden paylamalarda bile beraber olursun. Geceleri aynı odayı paylaşır, yatakta yaptığın sohbetler ise sabah namazına kadar uzanır gider. Gece yolda kalırsın, sabah uzun uzun yürürsün. Beraber yürümek, sebepsiz gülmek, arkasını düşünmeden her şeyini anlatabilmektir dostluk. Güldüğünde gülen, ağladığında ağlayan, hem mutluluk hem üzüntünde yanı başında oluverendir dost…
Yıllar geçer, yollar uzar. Yapılan seyahatler, doğan çocuklar, ölen büyükler derken, geriye baktığın koca bir zaman oluşuverir. Kucağına aldığı çocuğuyla mutluluğu gözlerinde okunan anne-babaların yerini, anne-babasını kaybeden gözü yaşlı evlatlar almaya başlar. Bu da olur mu diyeceklerimizi ya biz yaşarız ya da dostlarımız…
Yaşlar ilerler, gözler görmemeye, ayaklar gitmemeye başlar. Hastalıklar artar, artık hayat evde ya da çevresinde geçmeye başlar. İnsanın en çok görmeye başladığı insan doktor olur. Sonra son safhaya geçer insan, dostlar da ayrılır artık bu dönemde. İçimizde bir kalabalık kalmaz artık. Dinleyecek bir ses de yoktur. Gözlerimizde eskinin yapılan yanlışları hakkında bir muhasebe, dizimizde kalmayan derman, dilimiz dönmediğinden söyleyemediklerimiz ve her daim bir hüzün…
Yıllar evveli Rahmetli dedemin ajans dinlediği radyoda duyduğum türkü ise sanki bu konuda söylenecek son söz gibi geliyor bana:
Dost, dost diye nicesine sarıldım,
Benim sadık yârim kara topraktır.
1 Yorum
bu yazı ile sonsuz evrene hoş bir sada bırakmışsınız..