Biyoloji öğrencisi olarak, ne zaman “Ata Tohumu” ifadesini duysam, aklıma hemen Sapanca Ovası’nın bereketli toprakları gelir. Atalarımızdan miras kalan bu topraklar ve tohumlar, geleceğin en büyük hazinesi olma potansiyeline sahip. Ancak bu umudu gerçeğe dönüştürmek için hep birlikte adım atmamız gerekiyor. Düşüncelerimi Sapanca INFO okuyucularıyla da paylaştım.
Atalarım Sapancalı diye mi bilmem ama doğanın her mucizesi içimde başka bir heyecanın oluşmasına sebep oluyor. Doğayı korumak, hem insana hem geleceğe sahip çıkmak demek. Şimdi diyeceksiniz, bunun ata tohumuyla ne ilgisi var? Gelin, beraber kafa yoralım!
Annemle babam, fırsat buldukça çocukluklarındaki Sapanca’yı anlatıp dururlar. Bereketli topraklardan, pırıl pırıl sulardan, bahçelerinde yetiştirdikleri sebze ve meyvelerden bahsederler. İlk başta biraz abartıyorlar gibi gelirdi bana ama Vedat dayımın Mahmudiye’deki bahçesine her gidişimde anlarım ki, söyledikleri her şey gerçek!
O bahçede, toprağa her dokunduğumda, anlatılan hatıraların ne kadar canlı olduğunu hissederim. Her ağaç, her sebze, her meyve, onların çocukluklarının emeği ve neşesiyle dolup taşıyor gibi. Her anlatılan hikâye, tohumun toprağa düşüp ağaca dönüşme yolculuğunu düşündürüyor bana.
Sapanca Ovası’na dair birçok mucize dinledim. Ama bence doğanın en büyük mucizelerinden biri, ata tohumları. O tohumlar sadece bitkilerin köklerini değil, insanın toprağa duyduğu güveni, doğa ile kurduğu bağı da içinde taşıyor. Her tohum, geçmişin hatırasını ve geleceğin umudunu barındırıyor.
Bizler, ata tohumlarına sahip çıkarak geleceğimize sahip çıkabiliriz. Hele bir de Sapanca gibi bereketli topraklarda yaşıyorsak, boynumuzun borcu gibi! Atalarımızdan kalan tohumları koruyarak hem geçmişimizi hem de geleceğimizi yeşertebiliriz. Bu, sadece toprağımıza değil, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras olur.
Sapanca’da ata tohumu izi!
Ata tohumları, doğanın gerçek hazineleri. Her tohum, yüzyıllar boyu gelen genetik çeşitliliği koruyor ve bize doğal, sağlıklı ürünler sunuyor. Bu tohumlar sadece bitki değil; geçmişimizi temsil eden, geleceğimize de ışık tutan umut ışıkları.
Roma dönemine ait Geoponika adlı eserde, “Bithynos Aminaios” adıyla geniş çapta pazarlanan bir üzüm çeşidinden bahsedilir. Bu üzümün, Boane (Sapanca) ve Tarseia (Adapazarı Ovası) bölgelerinde yetiştirildiği belirtilir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Sapanca hakkında demiş ki; “Gölün kenarında bir tür kavun ve karpuz olur ki, ancak ikisini bir eşek çekebilir.“
Yani Sapanca’nın bereketli topraklarında, yüzlerce yıl boyunca nesilden nesile aktarılmış, kendi hikâyesini taşıyan ata tohumlarının izlerini takip etmek mümkün olabilir.
Peki, biz, neler yapabiliriz?
Sapanca’nın mahalleleri dediğimde, babamın üzüldüğünü hissettiği için köy ifadesini kullanacağım. İşte bu köylerde, belki de sandıklarda hala saklanan tohumlar varsa, biz onları tekrar ortaya çıkarıp toprağa ekebiliriz. O tohumlarla hem sağlığımızı koruruz hem de bu değerli mirası yaşatırız. Ama bunu yapabilmek için önce ata tohumları hakkında doğru bilgiye sahip olmamız gerekir.
Tohum takası düzenlemek gerçekten de güzel bir fikir olabilir. Sapanca’nın çevre köyleriyle bir araya gelip, elimizdeki tohumları paylaşabiliriz. Her tohum, farklı bir toprağa, farklı bir iklime gidip orada yeniden hayat bulur. Böylece sadece Sapanca’da değil, tüm Türkiye’de ata tohumları yeniden canlanmış olur. Bu tür etkinlikler, sadece tohum takasından ibaret olmaz, aynı zamanda bilgi ve deneyimlerin paylaşıldığı buluşmalar da olur. Köylüler, şehirdeki insanlar, gençler ve yaşlılar bir araya gelir, toprağın dilini birlikte öğreniriz. Bu tür etkinliklerle hem doğamıza hem de birbirimize değer katmış oluruz.
Hepimizin küçük bir bahçesi olabilir, balkonda birkaç saksı da olsa fark etmez. Ata tohumlarından yetişen domatesleri, biberleri kendi ellerimizle yetiştirebiliriz. Küçük bir adım, büyük değişimlerin kapısını aralar. Çünkü toprağa ata tohumu ekmek, sadece bir bitki yetiştirmek değil, geçmişle geleceği birleştiren bir köprü kurmaktır. Bu, hem doğayla bağ kurmak hem de geleceğimize değerli bir miras bırakmak demektir.
Sonuç olarak,
Genetik çeşitlilik ve doğal denge, yaşamın temel taşlarıdır. Bu denge bozulduğunda yalnızca doğa değil, insanlığın geleceği de tehlikeye girer. Ata tohumları ise bu dengeyi korumanın anahtarıdır; onlar geçmişin emaneti, geleceğin güvencesidir.
Sapanca’nın yemyeşil doğasını, berrak sularını ve eşsiz havasını korumak, sadece bir sorumluluk değil, gelecek kuşaklara olan borcumuzdur.
Önümüz bahar… Doğanın uyanışı, toprağın bereketi ve ata tohumlarının filizlenme vaktidir. Hadi, baharı karşılayalım; elimizde tohumlarımız, gönlümüzde yeşeren umutlarla!
4 Yorum
Ata toprağına bundan daha büyük miras bırakamazsın abicim. Fikir zikirle, tohum toprakla yeşerir filiz verir. Senin filizin kaplasın Sapanca’mı.
Sevgili kızım eline diline sağlık evet ata tohumu dediğinden ne varsa ki sen bilirsin o tohumu ekebileceğin bir toprak sunuyorum yeni evin kışbahçesi emrindedir bilesin,ne zaman istersen bahçeyi Ekim kıvamına getirebiliriz.
Yeğenim ne güzel anlatmışsın, benim ekilecek bir toprağım olmadığı halde ödemişte bir öğretmenle tanıştım. Ata tohumu takası yapıyorlardı. Bende işim gereği bir çok köyden ata tohumu bulup ödemişe yolladım. Orada, mevsimine göre tohumları paylaşıp, kişilere sayılı olarak yollayıp ürün aldıktan sonra, onlardan tohumluk olarak yollamalarını istedik. Ufacık bir kıvılcım büyüdü ve ata tohumunu önemini anlattık. Böyle bir oluşumu senin nezdinde yapılan ağından sapancamızda bunu başaralım.
Çocukluğumuzda damağımıza sindiğinden midir bilmiyorum, ata tohumundan üretilen her ürünün bambaşka bir lezzeti var. çocuklarımızı ne yazık ki bu lezzetlerle tanıştırıp büyütemedik. evrensel kötülük, tohumlarımıza kadar uzandı.
Diğer taraftan ihraç ettiğimiz bir çok tarımsal ürün çeşitli kimyasallar tespit edilmesi nedeniyle avrupadan iade ediliyor. hangi tarımsal üründe ne ölçüde tarımsal ilaç kullanılmış, bilmiyoruz. artan kanser vakaları çeşitli sağlık sorunları toplumda yaygınlaşıyor. gıda güvenliği en önemli milli güvenlik sorunlarından biridir. Başka bir yazıda da bu konu işlenebilir.