Maneviyatın derinliklerinden yükselen bir ses, gönüllere huzur taşıyan nakış nakış işlenmiş kelimeler… Sedat KARAKAŞ, “Ahmed-i Mahmud-u Mustafa” sevgisini ve “Kudüs” e duyduğu özlemi, yürekten kopup gelen mısralara döküyor. Aşkı, özlemi ve inancı işleyen bu mısralar herkesi kalpten kalbe bir yolculuğa davet ediyor ve Sapanca INFO okurlarıyla buluşuyor.
Ahmed-i Mahmud-u Mustafa
Susuz kalanlara ab-ı kevserdir bu!
Öksüz canlara bab-ı rahmettir bu!
Dostsuz olanlara erbab-ı dildir bu!
Kâinatın medar-ı iftiharı Mustafâdır bu!
Sîneler kalpler Onsuz hayat bulamaz.
Yerler gökler nursuz imdat bulamaz.
Bedevîler göçerler rehbersiz sırat bulamaz.
Cihâr-ı Yâr-ı Güzînin Muhammedîdir bu!
Uyan ey nefsim! Kalk eyle sadâ!
Câna can kat! Duysun âlem-i kevn-ü fena!
Getir selam-ü salat! Müştak olur zîhayat sana!
Çünkü O Ahmed-i Mahmud-u Mustafa!
Kudüs benim
Sen ki bir ulu mâbed orda Kâbe burda Aksa,
Adn cennetinde pınar olsa oluk oluk aksa,
Kehkeşanın en yüce yıldızı O gönüllere çakılsa,
Furkan nazenin elini açsa ne dur ne duraksa,
Öp onu koy başına işte İsra işte ayet-ül Kübra!
Garip değil yetim hiç değil her ne kadar uzaksa,
Hilal-i savmdır müjdedir ümmete eğer onu kucaklasa,
Gül-ü Muhammeddir reyhan kokar tutsa baksa,
Nerdesin Ey Salahaddin! Korkma utanma sıkılma!
Yeşert bahçende goncalar açsın, uzansın değsin başı arşa.
Kubbesini tekbirler çınlatsın sadasıyla sütunları kuvvet bulsun,
Coşsun onun damlasıyla denizler taşsın, Nuh’un tufanı olsun,
Onsuz zaman dursun! Güneş dönmesin, mihveri bozulsun,
Neyleyeyim ben dünyayı ister zelzele ister kıyameti kopsun,
Bu kalp dayanmaz yeter ki O yar olsun. Yeter ki O benim olsun!
4 Yorum
İnsanlığın vicdan, sevgi ve şefkat damarlarının kuruduğu buhranlı bir çağda gönüllerimizi uzak evrenlere taşıyan dizeleri için Sedat Beye teşekkür ederim. Şiir harika seslendirilmiş…
Sedat hocam, yemin ediyorum çağımızın kıskandığım ilk şairi oldun benim için
Şiiri dinlerken uhudda mekkede bir çeşme gibi hissettim
Sevgili Sedat Hocam kabine dolan nur nasılda nakşi saadet olmuş, kalemine yüreğine, insanlığına, vicdanına rahmet olsun. Ömür boyu bu şiir sadakan olur inşallah.
Bu mısralar, gönül bahçelerinden derilmiş hakikat gülleri gibi. Ahmed-i Mahmud-u Mustafa’yı anmak, O’nun nurundan nasiplenmek; sözlerin en latifi, nefeslerin en derinidir. Bu şiir, hakikatin aynasına yansıyan bir vuslat çağrısı gibi. Kelimeler, sadece harf değil; sanki manevi bir yolculuğa davet…
Her dize, âlemleri var eden hakikatin kalbimize dokunuşu gibi.. Bu sözler, sadece mısra değil; hakikatin perde arkasındaki nefesi. Şair dost, bu şiiri kalpten kaleme, kalemden ruha bir aşk mektubu gibi işlemiş.
Ve dostun sesi… Seslendirdiği her kelime, adeta bir ney gibi, O’ndan O’na uzanan bir zikir. Her harfte Muhammedî nurun yansıması var. Sanki asırlar öncesinden gelen bir yankı, bir vuslat çağrısı…
Ey şair! Sen kalemi sadece kağıda değil, hakikatin özüne dokundurmuşsun. Bu sözler, nefsi uyandıran bir nida, gönülleri mest eden bir aşk bestesi. Senin sesinde, Muhammedî nefesin yankısını duydum. Rabbim kalemine hikmet, sesine kudret versin.
Bu mısralar, kalpleri dirilten hakikat damlaları… Ne mutlu sana, Ey aşkı dile getiren şair!