30 yıldır Sapanca’da öğretmenlik yapan, binlerce gencimize düşünmeyi, sorgulamayı ve doğruyu aramayı öğreten; yazdığı kitaplarla eğitime ışık tutan Yusuf YAVUZYILMAZ, geçtiğimiz günlerde hiç hak etmediği bir şekilde gündeme geldi. Oysa sorgulamak tanımakla başlar. Tanımak ise şiddetin panzehiridir. Bu nedenle Yusuf Hoca’yı yalnızca yaşadığı olayla değil, düşünceleriyle, mesleğine olan bağlılığıyla ve öğrencilerine kattıklarıyla tanımak için bir röportaj yaptık. Bugün onun nezdinde tüm öğretmenlerimize saygıyla…
24 Kasım…
Milyonlarca öğretmenin emeğine duyulan minnetin dile geldiği özel bir gün.
Bu yıl, Sapanca’da yaşanan menfur bir olay bu anlamı daha da anlamlı bir yere taşıdı. Felsefe öğretmeni Yusuf YAVUZILMAZ, bir veli tarafından darp edildi.
Bu saldırı yalnızca bir öğretmene değil; bilgiye, emeğe ve eğitim hakkına yönelmiş bir şiddetti.
Yusuf YAVUZILMAZ, yıllardır Sapanca’daki genç zihinlere sadece bilgi değil; anlam arayışı, sorgulama cesareti ve insan olma sorumluluğu kazandırıyor. Felsefenin soyut ama yaşamsal gücünü, gençlerin dünyasında gerçek bir pusulaya dönüştürüyor.
Bu röportajı, Sokrates’in şu sözünden yola çıkarak gerçekleştirdik: “Sorgulanmamış hayat, yaşanmaya değmez.”
İnanıyoruz ki: Sorgulamak, tanımaktır. Tanımak ise şiddetin panzehiridir.
Bu inançla, Yusuf YAVUZILMAZ ’ı daha yakından tanımak ve tanıtmak istedik.
…
Yusuf YAVUZYILMAZ Kimdir?
1966 yılında Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamladıktan sonra, Erzurum’da Atatürk Üniversitesi Felsefe Bölümünde üniversite eğitimini aldı.
Öğretmenlik serüveni Adıyaman Kahta’da başladı. 1996 yılında Sapanca Anadolu Lisesi’ne atandı ve o günden bu yana Sapanca’da felsefe öğretmenliği yapıyor.
Yusuf Hoca, yalnızca ders anlatan bir öğretmen değil; düşünmeyi, sorgulamayı ve doğruyu aramayı öğreten bir yol gösterici. Bugüne dek kaleme aldığı 23 basılı kitabıyla, eğitimci kimliğinin yanı sıra yazar olarak da tanınıyor.
Evli ve iki çocuk babası olan Yusuf YAVUZYILMAZ, hayatını genç zihinlere anlam arayışını, insan olma sorumluluğunu ve felsefenin dönüştürücü gücünü kazandırmaya adamış bir eğitim gönüllüsü.
Röportajımıza tam da buradan başlamak istiyoruz…
Hocam merhaba!
Öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
İlk sorumuz şu olsun:
Soru: Nasılsınız?
Teşekkür ederim. Çok iyiyim. Allah’a şükür. Ayrıca konuya gösterdiğiniz duyarlılıktan dolayı da saygı ve hürmetlerimi sunarım.
…
Soru: Çok velüd bir insansınız. Bu sebeple biyografinize ulaşmak zor olmadı. Ama öğretmenliğe başlama hikâyenizi merak ediyoruz, bizimle paylaşır mısınız?
Doğrusu başlangıçta felsefe öğretmenliğini seçmek rastlantısal oldu. Ancak şimdi bu seçimin son derece doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlik mesleği okumaya, araştırmaya ve entelektüel faaliyette bulunmaya en elverişli meslektir.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun olduktan kısa bir süre sonra Adıyaman’ın Kahta ilçesinde öğretmenliğe başladım. Orada sekiz yıl çalıştıktan sonra halen çalıştığım Sapanca ilçesine tayin oldum. Sapanca’da bir taraftan öğrenci yetiştirirken, diğer taraftan kendimi de fazlasıyla geliştirdim.
…
Soru: Felsefe sizin için ne ifade ediyor, sizi ona çeken neydi?
Felsefe düşünceyi, düşünmeyi, sorgulamayı konu alan bir alandır. Dolayısıyla temel konusu insanı, hayatı, varlığı anlamaktır. Felsefe okumak insanı insana daha çok yaklaştıran bir etkinliktir. Felsefe eğitimini eleştirel, sorgulayıcı bir kimlik kazandırır. Çünkü felsefe varlık, bilgi, değer ve ahlak üzerine derinlemesine düşünmektir; hakikat sevgisidir. Zaten felsefe terimi bilgi ve sevmek kelimelerinden oluşur ve bilgiyi sevmek anlamına gelir. Bu anlamda felsefe insanın en temel ihtiyacı olan bilme duygusunu doyurur.
Aliya İzzetbegoviç’in şu ifadeleri eleştirel düşüncenin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor:
“Ben olsam, Müslüman Doğu’daki bütün mekteplere eleştirel düşünce dersleri koyardım. Batı’nın aksine Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur…Felsefe, insanın alemi kavrama veya en azından anlamaya yönelik tabii çabasından ortaya çıkmıştır ve bu yüzden var olmayı sürdürecektir. Bu çaba var olduğu sürece felsefe de var olacaktır.”
…
Soru: “Sapanca’yla yolunuz nasıl kesişti, özel bir hikâyesi var mı?”
Kahta’dan ayrılırken, entelektüel faaliyetlerden dolayı İstanbul’a yakın, ulaşımı kolay, çalışmalarımı rahat yapabileceğim bir yer arayışına girdik. Üç il öne çıktı. Bursa , Kocaeli ve Sakarya. Her üçüne de gidebiliyordum. Ancak Sakarya’yı seçtik. Sonra da Sapanca Lisesi’ne atandık.
Geriye dönüp baktığımda bu tercihin hayatımın en iyi tercihlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü 30 yıl boyunca buradaki insanların her daim yardımını gördüm. Zaten saldırı da bulunan kişi de Sapancalı değildi.
…
Soru: Başınıza gelen menfur olayı tekrar hatırlatmak istemiyoruz ama merak ettiğimiz bir şey var. Yaşadıklarınızdan sonra mesleğe, öğrencilere hatta Sapanca’ya bakışınızda bir değişiklik oldu mu?
Elbette değişti. Onları daha çok seviyor ve daha çok ilgileniyorum. Çünkü onlar hata yapacak biz düzelteceğiz. Üstelik olaydan sonra Sapanca halkının verdiği desteği gördükten sonra, onlara karşı borçlu olduğumu hissettim. Bu yaşadığım en güzel deneyimdi. Sapanca halkının hep özel ilgisini gördüm; görmeye de devam ediyorum.
…
Soru: Bu süreçte Sapanca’nın size yeteri kadar destek olduğunu düşünüyor musunuz?
Sapanca halkının desteği beklediğimden çok daha fazla oldu. Belirli nedenlerden dolayı, olaydan önce sendikadan ayrılmıştım. Ancak ayrıldığım sendikada dahil tüm sendikalar, Sapanca kaymakamı, Milli Eğitim Müdürü, Öğretmen arkadaşlar, partilerin temsilcileri, Belediye Başkanı destek verdiler.
Ancak bazı kişilerin davranışları çok daha özeldi. Okul müdürüm ve öğretmen arkadaşların yanında özellikle Sapanca halkının, eski ve yeni öğrencilerimin desteği unutulmazdı.
Özellikle Sapanca halkına saygılarımı sunuyorum. Bir öğretmen arkadaşım anlattı. Çocuklar ve öğretmen arkadaşlar bana sahip çıkmak ve destek olmak için parka doğru ilerlerken bir esnaf şöyle demiş: “Keşke hepsini dövselerdi de, Yusuf Hoca’ya dokunmasalardı.” Öğretmen arkadaş, “sana gösterilen desteğe imrendim” demişti. Her şerde bir hayır vardır denen gerçeklik buna işaret ediyor olsa gerek.
…
Soru: Yaklaşık 30 senedir Sapancalı gençlerimize Felsefe eğitimi veriyorsunuz. Gençlerimizin düşünsel gelişimini, sorgulama ve düşünme alışkanlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mezun olan öğrenci arkadaşlarla sohbet ettiğimizde bir takım özellikleri kazandırdığımızın mutluluğunu yaşıyorum. Pek çoğu Türkiye’nin dört bir yanında ülkesine hizmet ediyor.
Birinci planda bilgiden önce değer kazandırmaya odaklandık. Çünkü günümüzde bilgiye ulaşmak çok zor değil. Ancak kişilik gelişimi ve ahlak çok daha önemlidir.
Öte yandan genelde felsefeye karşı bir kuşku var. Ancak eleştirel düşüncenin değeri gün geçtikçe daha çok anlaşılacaktır. Öğrencilere tartışmada uyacakları kuralları ve kendine güvenmelerini öğretiyorum. Bu anlamda haftada iki saat olan dersin bir saatini kitap okumak ve sohbet ile geçiriyoruz. İlk defa ateist olduğunu söyleyen bir öğrenci ile karşılaşmıştım. Doğrusu çok şaşırmıştım. Ama bana güvenip konuşması da beni memnun etmişti.
…
Soru: Son olarak, bu röportajı okuyacak velilere, öğrencilere ve eğitim camiasına iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Sapanca halkına karşı hiçbir kırgınlığımın olmadığını bilmelerini isterim. Çok sayıda veli, “Hocam kusura bakma seni koruyamadık.” dedi. Onlara sonsuz teşekkür ediyorum.
Allah hepsinden razı olsun.
