Arıların uğramadığı her bahçede bir güzellik eksik kalır. Küçücük bir çiçek, minik bir su kabı, bir saksı lavanta… Hepsi bir arı için yuva, doğa için nefes, Sapanca için umuttur. Bu yazı; sadece vitrin gibi süslenmiş bahçelere değil, doğayla dost, yaşamla uyumlu alanlara geçmenin çağrısıdır. “Arı dostu bahçeler”, Sapanca’nın renklerini korur; sessizliğine ses, geleceğine nefes olur.
Bugün “Sapanca’nın hafızasında en eski iz kime aittir?” diye sorsak…
Ne nüfus kayıtları bilir cevabı, ne tapu defterleri.
O cevap, kayaların içinden süzülen bir damla balda gizlidir.
Eskiler bilir, anlatır…
Büyük Kafkas göçüyle beş Laz kardeşin yolu Sapanca’ya düşmüş.
Biri kazancı ustası, biri çuhacı, biri çömlekçi…
Biri mahalle abisi; sözü dinlenir cinsten, gönlü de geniş.
En küçükleri ise arıcı; doğanın dilinden iyi anlayan biri.
İskân için bir dağ gösterilmiş onlara — kayası bol, havası serin.
Adına Ballıkaya dermişler; çünkü kayaların bağrına arılar yuva kurar,
taşların arasından bal süzülürmüş sessizce.
Arıcı kardeş ilk önce toprağı dinlemiş,
sonra ormanı, kayanın sesini dinlemiş,
balın kokusunu içine çekmiş.
Ve demiş ki:
“Biz arıcıyız, burası bundan sonra bizim yuvamız.”
Zamanla o dağın adı da değişmiş;
Ballıkaya olmuş Balkaya.
Bugün hâlâ o kayalardan bal damlar mı, bilinmez…
Ama o gün bugündür, Sapanca’nın nefesi …
arıların kanadında taşınır olmuş.
Bal festivali yapılmasa da,
adı duyulmasa duyurulmasa da,
Sapanca hâlâ balıyla anılır, sessizce,
ama özle dolu bir ünle…
Sapanca…
Gölüyle bir ayna, ormanlarıyla sır gibidir.
Kıymetini unutanlara inat,
doğanın vicdanlara seslendiği bir çağrı gibidir.
Biz de bu çağrının sesi olsak mı, dedik kendi kendimize…
Bahçelerimiz vitrin gibi…
Balkonlarımızda saksılar dizilmiş,
her biri betonun gri yüzüne meydan okurcasına renkli.
Ama ne yazık ki çoğu çiçek, toprağın sesine değil,
sosyal medyanın filtresine açmakta.
Arılar için değil, algoritmalar için seçilmiş renkler…
Doğa değil, beğeni sayısı beslenir olmuş bahçelerde.
Oysa en büyük kahramanlarımız: Arılar!
Sadece bal yapmıyorlar; Sapanca’nın nefesini,
rengini, geleceğini taşıyorlar.
Küçücük kanatlarıyla koca bir düzeni ayakta tutuyorlar.
Ya olmasalardı?
Çiçekler solar, meyveler azalır,
bahçeler yalnızca fotoğraflarda güzel kalır.
Bir sabah Sapanca sessizleşse…
Göl kıpırdamasa, kuşlar ötmekten vazgeçse,
çiçekler açsa ama birbirine bile bakmasa…
Bilesin ki kaybolan, arıların sesidir.
O sabah, rüzgâr bile yönünü şaşırır.
Sazlıklar fısıldamaz, göl çiçekleri açmaz, kestane ağaçları meyveye durmaz.
Ihlamur kokusu unutulur, fındık dalları boyun eğer, dağ çileği toprağa küs olur.
Bahçeler hâlâ güzel görünür belki ama doğa artık sadece dekor olur.
Çünkü arı yoksa hayat sadece bir sahne…
ve biz, seyircisiz bir tiyatro oynarız.
biz ne yapıyoruz, gerçekten?
Yabancı süs bitkileriyle sofralarını boş bırakıyoruz arıların.
Kendi ellerimizle açlığa mahkûm ediyoruz onları.
Kimyasal ilaçlarla zehir sunuyoruz—
bal yerine ölüm damlatıyoruz peteklerine.
Gece ışıklarıyla yollarını şaşırtıyor,
yuvalarına dönmelerini engelliyoruz.
Romantik bahçeler kuralım derken,
fark etmeden en sessiz dostumuzu kırıyoruz.
O kırılınca, doğa susuyor.
Doğa sustukça, biz de eksiliyoruz fark etmeden.
Oysa işin sırrı basit. Peki biz ne yapabiliriz?
Biraz ıhlamur, biraz kestane çiçeği, biraz da dağ çileği ve yabani nane…
Arıların sevdiği ne varsa, toprağa onu sun.
Biraz lavanta, kekik, biraz da adaçayı ve papatya…
Kimyasalı unut—doğal yolları dene.
Bahçeye küçük bir su kabı bırak;
belki de bir arının ömrünü kurtarırsın.
Tek tip çim yerine renkli çiçekler açtırın, bahçelerinizde;
Sapanca’nın sessizliğine renk katın,
gece ışığını biraz kısın—bırakın arılar yıldızları takip etsin.
Romantik bahçeler değil, yaşama alanları kurun.
Çünkü bir arının yaşaması, bin çiçeğin açması demek.
Ve bin çiçek, bir ekosistemin nefesi demek.
Ve son söz:
Sapanca’yı renkli tutmak istiyorsan, bahçene bir demet lavanta ek.
Hem kokusu mest eder hem arılar bayram eder.
Unutma…
Arı yoksa renk yok.
Renk yoksa Sapanca’nın ruhu yok.
Küçücük bir dokunuş,
Sapanca’ya kocaman bir hayat verir.
Bahçen, arılar ve doğa bir olur;
hem sen mutlu olursun hem de minik Sapancalılar.