Sapanca INFO

Sapanca’ya Uyanık Varın: Otoyol Hipnozu Tuzağı

Kendi aracınızla Sapanca’ya doğru yola çıktınız… Radyo açık, yol düz, manzara güzel. Her şey yolunda gibi… derken, göz kapaklarınız ağırlaşıyor. Farkında bile olmadan dalıyorsunuz. İşte bu: Otoyol Hipnozu.



Sapanca…
Yeşilin binbir tonu, gölün masmavi huzuru, kuş sesleri, mis gibi orman kokusu…
Bir yanıyla tarih, bir yanıyla doğa…
Her yıl binlerce kişi bu güzelliğe geliyor; kimi trenle, kimi turlarla…
Ama çoğu kendi arabasıyla, D100’den, TEM’den geçip geliyor.

Uzun yola çıkıyorsunuz…

Direksiyonun başındasınız, eliniz vitesin üstünde.
Radyoda tanıdık bir şarkı çalıyor, hafif hafif mırıldanıyorsunuz.
Yol dümdüz, beyaz şeritler gözünüzün önünden akıp gidiyor.
Ara sıra sağınızdan koca bir kamyon homurdanarak geçiyor, sol şeritten hızlı bir otomobil kayboluyor.
Tabelalar birer gölge gibi yanınızdan geçip gidiyor.

Sonra bir anda fark ediyorsunuz:
“En son hangi köprüyü geçtim? O dinlenme tesisinin önünden ne zaman geçtim? Hiç hatırlamıyorum.”
Ne bir fren anı, ne viraj, ne sollama… Hepsi silinmiş.
Sanki biri size “otomatik pilot”u açmış, siz de sadece direksiyonun başında oturuyormuşsunuz gibi.

İşte bu durumun adı otoyol hipnozu.

Uzun, dümdüz yollar… Aynı manzara tekrar tekrar gözünüzün önünden geçiyor.
Ağaçlar, direkler, beyaz şeritler… Zihin farkında olmadan “yarı uyku” moduna giriyor.

Gözleriniz açık, hızınız sabit, direksiyon ellerinizde ama aklınız bambaşka yerde; belki işteki sorunları düşünüyorsunuz, belki de hafta sonu planlarını…

O an fark etmiyorsunuz ama beyniniz, önünüzde olup biteni kaydetmeyi bırakıyor.

Ve işin en tehlikeli yanı:
Bir virajı, ani bir fren ihtiyacını, hatta önünüze aniden çıkan bir aracı fark etme süreniz uzuyor. Saniyeler içinde büyük bir tehlikenin ortasında kalabiliyorsunuz.

Hipnozdan Kurtulmanın Yolları

Uzun yola çıkarken yanınızda uyanık bir yol arkadaşınız olsun; konuşmak, dikkatinizin dağılmasını önler.

Moralin bozuksa ya da kafan başka yerdeyse direksiyona oturma, çünkü dalgın bir zihin yola odaklanamaz.

Müzik dinleyecekseniz, tekdüze ritimli şarkılar yerine temposu ara ara değişen parçaları seçin ki beyniniz uyanık kalsın. Ağır yemeklerden uzak durun, alkol ise asla almayın.

Uykunuz varsa kendinizi zorlamayın; gerekirse bir tesiste durup uyuyun.

Ara sıra çay-kahve molası verin, camı açıp temiz havayı içinize çekin.

Aynaları kullanarak çevrede olup biteni izleyin, böylece dikkatiniz hep diri kalır.

Sık sık su için ya da sakız çiğneyin; bu küçük hareketler zihninizi canlandırır.

Eğer göz kapaklarınız ağırlaşmaya başladıysa hemen kenara çekip uyuyun, çünkü bu noktadan sonrası risk demektir.

Bakışlarınızı tek bir noktaya sabitlemeyin, çevredeki manzarayı takip edin.

Bedeninizde bir ağırlık hissederseniz klimayı serin moda alarak kendinizi toparlayabilirsiniz.

Son Söz

Sapanca’ya gelmek için tek şart sağ salim varmak.

Çünkü buraya bir kez adım attığında, göl kenarındaki rüzgâr bütün yorgunluğunu alıp götürecek…

Ve o an, iyi ki yola çıkmışım diyeceksin.

1 Yorum

Mehmet DAL 13 Ağustos 2025 at 21:02

Sapanca – Ankara arası sık sık seyahat eden bir Sapancalıyım. Dikkat çekilen konular o kadar önemli ki bazen vakitsizde olsa yola çıkabiliyoruz ve bu zorluklarla da karşılaşabiliyoruz.

Otoyol sürücüyü oyalayabilen bir yol olmadığı için yol hipnozuna maruz kalmamak neredeyse imkansız. Bu yüzden bazen eski yol dediğimiz D100 karayolunu kullanmak bir değişiklik olarak tercih etmek mantıklı gelmektedir. Şehir merkezlerinden geçmek yöresel ve mevsimsel ürünlerden alışveriş yaparken satış yapanlara olan diyaloglar da yolculuğu eğlenceli hale getiren faktörler olabiliyor.

Ankara’ya gitmenin en güzel yanı nedir? diye sorarsanız , sağ salim Sapanca’ya geri dönmesi derim.

Sağlıcakla, kazasız belasız yolculuklar …

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...