Yeni yıla hazırlanırken sorgulandan kabul görmüş uygulamaları Bahadır OZAN, “Yılbaşı Klişeleri” adlı yazısı ile Sapanca INFO okurları için paylaştı.
Hristiyanlıktan önceki Roma İmparatorluğu’nun puta tapan ve güneşi kutsal sayan tebaası, Aralık ayının sonunda gündüzlerin uzamaya başlamasını “Tanrımız bizimle daha fazla beraber oldu” sevinciyle karşılardı. Zamanla bu kutlamalara içki içmek, domuz ve hindi kesmek, dans ve eğlenceler düzenlemek gibi adetler eklendi. Derken, 313 yılında Hristiyanlığı kabul eden İmparator Konstantin, 325’te Güneş Tanrısı’nın doğum günü olan 25 Aralık ile Hz. İsa’nın doğum gününü birleştiriverdi. Hıristiyan din adamlarının çoğunluğu, aynı yıl İznik Konsülünü toplayarak İncillerin birleştirilmesinde hizmeti geçen ‘mühtedi’ İmparatorun bu icraatı üzerinde uzlaştı. Fakat bu kolay bir uzlaşma olmadı; Hz. İsa’nın gerçek doğum günü olarak 6 Ocak’ı kabul eden din adamlarının birçoğu (başta Aziz Aryüs olmak üzere) ortadan kaldırıldı. Tıpkı, aralarında Barnabas’ın da bulunduğu yüzlerce İncilin ortadan kaldırılışı gibi…
Bahadır OZAN, “Yılbaşı Klişeleri” adlı yazısını Sapanca INFO okurları için paylaştı.
“
Yılbaşı çamı, hindi, piyango bileti, “Ver ordan beş tane çeyrek sıralı olsun” geyikleri, “Bahçekapı’ dan bunlar abi” uydurmaları, bir hafta önceden haberlere konu olmaya başlayan Nimet Abla önündeki kuyruklar, piyango talihlisi açıklandığında hayal kırıklığının hemen ardından gelen “İnşallah ihtiyacı olana çıkmıştır” temennileri.
Kırmızı don, kırmızı mum, kırmızı dilek kesesi. Şans ve bereket getirsin diye tütsülenmiş ada çayları, bayatlamış seneye görüşürüz esprisini takiben “Yılbaşı ne yapıyorsun” sorusuna aynı lüzumsuzlukla verilen esprili bir cevap: “İyiyim sen napıyosun?”
Gece 12’ye 10 saniye kala başlayan hep bir ağızdan geri saymalar, “Evet sayın seyirciler Syndey’ de az önce yeni yıla girildi. Burada inanılmaz bir atmosfer var ve evet şimdi hemen arkamda havai fişek gösterileri başladı.” vıdı vıdılarıyla heyecanlanmış tv spikerleri.
Taksim’de tacize uğrayan turistler, her sene aynı kukuleta ve aynı vıcık vıcık gülümsemeyle sırıtan Fortçu magandalar ve onların Taksim’den Nişantaşı’na yönelen uygun adım marş yürüyüşleri, cadde sokak birbirinin üzerine kusan dağ ayıları. “Hoh ho hoh” diye komiklik yapan yakın arkadaşlar.
Normal zamanda yemeye içmeye gidilen yerlerin yılbaşına özgü olarak 5 kat pahalılanması, buna rağmen yenilen kazıklardan follofoş olunduğu için “Ne olacakmış canım yılda bi sefer bi yılbaşı var hem seneye çıkacağımız belli mi ki” boşvermişlikleri.
“Aman yeni yıla nasıl girilirse öyle gider” diye düşünüp bir garip telaşa düşmeler, “Sakın ha uyuya kalmayalım sonra kime ne deriz” eyvahları. Telefon operatörlerinin yılbaşına da özgü uyarladıkları eşden dostan gelen paket servis mesajlar. Birbirlerine “İyi seneler” dedikten sonra telefonu kapatan uzak mesafe dostları.
Spor kanallarının spora, haber kanallarının habere, magazin programlarının yıl içinde kim kimden ayrılmış kimle birleşmiş konularına dair yaptıkları derleme programlar. Ve “Bari bunları izleyek de bi senemiz boşa gitmesin, ortama Fransız kalmayalım” diye üç buçuk atan ortamcılar.
Hediye almalar, hediye vermeler, daha ilginci hediye beklemeler, alamayınca bozulup tribe girmeler. “Vay be biz eskiden TRT’nin yılbaşı özel programında dansöz çıkacak diye gece saat 12′ yi beklerdik şimdi bakıyorsun etrafa alem dansözlerle dolmuş” diye iğneleyici hicivlerde bulunmalar. İstanbul’daki arkadaşların “abi yılbaşında Sapanca’ da nereye kaçalım” suallerine mihmandarlık etme müşkülati.
Su gibi akıp giden kuruyemiş kabuklarıyla beraber 1 Ocak sabahı için “Alka Seltzer aldık mi abicim” diye panikleyen bir zevat.
Türlü parıltılı ışıklar ile süslenen caddeler, sokaklar, “Yahu normal zamanda niye böyle güzel ışıklandırmalar yapmazsınız be kardeşim” diye isyan eden çevre mühendisleri. Vitrinleri dolduran ve asla uyumayan tüketim canavarını uyandırmaya çalışan allı pullu süslemeler, “Bunlara aldanıp da alışveriş yapan var mı yaa ” derken elindeki poşetleri saklamaya çalışan kendine yabancı bir şark kurnazı tip.
Küresel ısınmadan dem vuran “Vay be eskiden yılbaşında Sapanca’ da diz boyu kar olurdu şimdi nerdeee ” diye iç geçirmeler….Filan fulun.
Uzarda uzar burası.
Günün de yılın da eskisi yenisi olmaz arkadaş. Günün bugün olduğu gerçeği vardır. Her anımızı iyiliklerle doldurabilmek için çalışma çabalama gereği vardır. Bu gerek yerine geldi mi zaten her yeni olan şey iyilikler, güzellikler ile gelmiş olur.
Çetin Altan abimizin “Siz yine de enseyi karartmayın” sözüyle bitirelim yazıyı.
Sapanca’da ve tüm memlekette herkesin, her günü iyiliklerle, güzelliklerle dolu dolu olsun…