Sapanca INFO

Unutulmamış Unutkanlığımız, Deprem!

17 Ağustos 1999 tarihinde 03:02’de, 45 saniye devam eden 7.4 büyüklüğünde ki deprem mi binlerce insanımızın ölümüne neden oldu?



7 Ağustos 1999 tarihinde, son yüzyılın en büyük felaketlerinden birini yaşadık. O günün sabahı yerel saatle 03:02`de Kocaeli/Gölcük merkezli Richter ölçeğine göre “7.4” büyüklüğünde, yaklaşık olarak 45 saniye devam eden deprem büyük bir afet ortaya çıkardı. Binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına, milyarlarca liralık mal kaybına neden oldu. Depremden sağ kurtulanlara ise ömür boyu unutamayacakları bir acı bıraktı. Marmara Bölgesi’nde, Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi. Ülkemizde yaşayan uzak veya yakın her aileyi bir ölçüde etkiledi.

Resmî raporlara göre; 17.480 ölüm, 23.781 yaralanma oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 işyeri hasar gördü. 2010 yılında yayımlanan Meclis Araştırması Raporu‘na göre; 18.373 kişi hayatını kaybetti. 48 bin 901 kişi ise yaralandı. Resmî olmayan bilgilere göre ise 65.000’den fazla ölü, ağır-hafif 100.000’den fazla yaralı oldu. 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişi evsiz kaldı. Yaklaşık 16.000.000 insan, depremden değişik düzeylerde etkilendi.

Rivayetlerden komple teorilerine, siyasetçilerden bilim adamlarına kadar bir çok kişi bir çok kere deprem hakkında konuştu, konuşuyor ve konuşacak. Hal böyle iken biz sadece “Arife tarif gerekmez ama belki tarife Arif gerekir” bağlamında bir yaşanmışlığı hatırlatmak istiyoruz.


1939 yılında Erzincan “8” büyüklüğünde depremle sarsılır ve neredeyse tüm Erzincan yerle bir olur. 32.962 kişi hayatını kaybeder, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanır. Oluşan deprem neticesinde 116.720 bina yıkılır. Ama sadece depremden önce 1932 yılında inşa edilen Erzincan Gar Binası depremden hasar almaz.

Deprem sonrasında şehir tekrar imar edilir. 1992 yılında Tunceli kökenli “6.8” büyüklüğünde depremde Erzincan’da yapılmış yeni birçok yapı hasar görür. 1939 depreminden sonra yapılan yapılar depreme göre mühendislik hizmeti verilerek yapılmış yapılar olmasına rağmen çok önemli binalar yıkılır. Örneğin, Defterdarlık, hastaneler, belediye binaları, sanayi siteleri, okullar ve daha birçok resmi bina yerle bir olur.

Erzincan Gar Binası 1939 depreminde olduğu gibi 1992 Tunceli depreminden de hasar almadan kurtulur. Depremlerden etkilenmeyen ve hasar almadan depremleri savan Gar binasını yapan Alman mühendislerdir.

Ayrıca 1939 ve 1992 depremlerinden hasar almayan sadece Erzincan Gar Binası değildi. Gar Binası inşaatında çalışan işçiler için yapılan konutlar da depremde hasar görmez.

Grup Yorum’un 1999 depremi için bestelediği eser ile vicdanlara dokunmak istiyoruz!

Çünkü; İNSAN olmak bir hak ediş meselesidir.


Kaynak;

1-Wikipedia (1939 Erzincan Depremi)
2-İnşaat Mühendisleri Odası
3-Wikipedia (1999 Gölcük Depremi)

1 Yorum

Şahin LAKAY 16 Ağustos 2022 at 19:29

Acıyı yaşıyoruz, ders aldığımızı düşünüyor aynı hataları tekrar yapıyoruz.

Ben deprem yaşandığında 9 yaşındaydım Almanya’da yaşayan komşularımız yaz tatili için köyümüze gelmişlerdi. Tesadüf o ki küçük kızlarının doğum günü gecesi de malum gece ye denk geldi. Doğum gününden sonra teleskopları vardı evlerinde ve evlerinin balkonundan yıldızları izleyecektik. 02:30 civarlarıydı. Teleskopa doğru evin içine adım attık. Babam geldi ve saatin geç olduğunu eve gitmemiz gerektiğini söyleyip ev ahalisinden izin isteyerek bizleri eve götürdü. Yatağıma yattığımda 02:45 civarıydı. Gözlerimi yumdum saat 03:02 de deprem olmuştu. Her yerin sallandığını anlıyamıyordum ama o sesi unutamazdım. Az sonra annem ve babamın deprem oluyor dediklerini duydum. Yanımıza gelip bizi aldılar dışarı çıkardılar. Babaannemi dışarı çıkardık. Her yer aydınlığa yakındı ve artçı deprem şeklinde devam ediyordu. Bu durum her yerden sesler duyuyorduk. Babam etrafa bakıyor ve yıkılan bir yapı var mı? diye bakıyordu. Tekrar girdik ve bir şey eksik dedi.

Eksik olan şeyi korku ve panikle o an anlıyamadım. Camimizin minaresi balkonunuzda gözüküyordu ama göremiyorduk ve eksik olan şeyin o olduğunu anladığımızda.

Babam üzerine paltosunu alıp çıktı bizlerde balkonda oturup onu bekledik.

Cami minaresi cami hocamızın evinin balkonuna düşmüştü.

İnsanoğlu başına kötü bir şey geldiğinde çabuk diğer tarafa yoğunlaşıyor.

Ama yine insanoğlu unutunca yine kendi bildiğini okumaya devam ediyor.

Akıllandığımız yok, işimize nasıl geliyor ise o şekilde yaşıyoruz.

Yazarken o günleri tekrar yaşadım

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...