Değer üretimi veya tüketimi, sistem açığı karşısında ki seçim ve tercihlerimiz ile şekillenir, eylemlerimiz ile belirlenir.
2004 yılında yapımcılığını ve yönetmenliğini Steven Spielberg’in üstlendiği ve Tom Hanks’in oynadığı “The Terminal” adında Amerikan komedi-drama filmi gösterime girmişti.
Film, ABD’ye girişi engellendiği için New York John F. Kennedy Havalimanı terminalinde mahsur kalan ve aynı zamanda ülkesine de dönemeyen geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden İranlı Mehran Karimi Nasseri’nin hikâyesini anlatır.
Hikâyeye göre Kurgusal Krakozhia ülkesinden bir gezgin olan Viktor Navorski, New York’taki John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı’na gelir ve uçağı henüz havada iken memleketinde bir darbenin gerçekleştiğini öğrenir. Bu sebeple ABD, Krakozhia’nın yeni hükümetini tanımaz. Viktor, havalimanında pasaportunun artık geçerli olmadığı öğrenir. Ne ABD’ye girmesine ne de evine geri dönmesine izin verilmez.
Victor, bunun nedenini Havaalanının Saha Komiseri Vekili Frank Dixon’a sorar. Cevap efsanedir “Sistem Açığı”. Bu durum Victor’un 9 ay havaalanı terminalinde yaşamasını sebep olur.
Hayat bütün unsurları ile hızla akıp giderken, bireysel ve toplumsal olarak hayata ayak uydurmak için yazılı ve yazısız birçok kural ve kaide üretse de insan, hayat karşısında her zaman bir kaç adım geride kalıyor. Dixon’un “Sistem Açığı” dediği de aslında hayatının akışı karşısında insani gereksinimlerin yetersizliği ve çaresizliği olsa gerek.
Sistem Açığı ile karşılaştığımız her durum ya değer üretimine yada değer tüketimine yol açıyor. İnsanın, bütün unsurlarıyla nasıl bir yaşam tarzını benimseyeceği, çoğunlukla onun sistem açığı karşısında ki seçim ve tercihleriyle şekilleniyor, eylemleri ile de belirleniyor. Aristoteles’e göre, insanda üç temel faaliyet bulur: “bilme”, “eylemde bulunma” ve “yaratma” etkinliğidir. İnsan neyi, nasıl bilir ve eyler. Aynı zamanda bu bilme ve eyleme etkinliğini hangi amaçla kullanır?
Sapanca INFO olarak üzerinde Hasbihal etmek istediğimiz husus, sistem açıkları sebebi ile yaptığımız tercihler sonucunda ortaya çıkan yaratma etkinliği yada DEĞER olgusudur.
Değerler, insanların rehberidir. Karanlıklarda onlara ışık sağlayan fener, karşı kıyıya geçmelerini sağlayan bir köprüdür. Bu sayede bireyin kişisel ve sosyal gelişimi sağlanır. Birey ise değerler sayesinde hayatında doğruyu yanlıştan ayırabilir.
Değerler, toplumun üyeleri tarafından izlenen ve benimsenen genel amaçlardır. Toplumdaki sosyal kontrol mekanizmalarının kaynağıdır. Kişiler arası ilişkileri düzenler. Toplumun varlık, birlik ve devamının sebebidir. Toplumsal birlik ve beraberliğin temel koşullarıdır. İnsanların hem kendi yaşantılarında hem de toplumsal hayatında yaşamsal nitelikte öneme sahiptir. Toplum içerisinde benzer değerlere sahip bireyler, birlikte yaşama bağı ile birbirlerine bağlanır. Bu bakımından değerlerin toplum bireylerine ömürleri süresince aktarılması bir zorunluluktur. Bu, hem bireyin hem de toplumun geleceği için atacağı en sağlam adımdır.
Değerler, toplumun iç kontrol sisteminin önemli bir unsuru ve bireyin iç huzurunun teminatıdır. Bireyin nerede, nasıl davranması/konuşması gerektiği konusunda toplumsal onayı sağlar. Birey, değerler sayesinde toplum tarafından iyi ve doğru olarak kabul edilen yönde hareket eder.
Değerler, ortak kabulleri oluşturan toplumsal inançlardır. Yardımlaşma, dayanışma, birlik, beraberlik, ortak akıl gibi değerler aynı toplumun bireylerini bir araya getirir; bireyleri ortak sevinç ve üzüntülerde birbirine kenetler. Toplum, bireylerini değerler etrafında birleştirir.
Augustinus’una göre; ruhunu dünya geçiciliğine bağlayan kişiler mutlu olamazlar. Kişi, bedeninin isteklerini izlememeli, bedeni ve ruhuyla tanrısal iyinin, mutluluğun peşine düşmelidir. Yaşamın olduğu her yer tanrıdır.
Kaynak
Wikipedia
Kur’ân-ı Kerim’de Tercih İfade Eden Kavramlar Işığında “Tercihte Bulunma” Olgusunun Eğitici Yönleriyle Analizi
Kültürel Değerlerin Aktarımında Halk Edebiyatı Ürünlerinden Yararlanma
Aristoteles ve Augustinus’un İnsan Anlayışları Üzerine
PosthTruth Dergi