Sapanca’da tüketim açısından en çok tercih edilen balık çeşitleri arasında eti fazla kılçıklı ama çok lezzetli olan Sazan Balığı gelir. Aynı zamanda ismi üzerinden de çok fazla merak edilen bir balık olduğunu söylemek gerekir.
Sapanca Gölü‘ nün çeşitli sahil kesimlerinde, gölün korunması bağlamında da örnek bir etkinlik olan “Ulusal ve Uluslararası Sazan Balığı Tutma Yarışması” ile en fazla ve en büyük Sazan Balığını tutabilmek için yarışmalar yapılmıştır. 2021 yılında yakalanan 23 kg. 100 gr. ağırlığında ki Sazan Balığı sezonun rekoru idi. Bu sene ki yarışma için;
Sapanca Gölü, İzmit körfezi ile Sakarya Nehri arasında Marmara Bölgesinin kuzeydoğusunda yer almaktadır. Muhtemelen Neojen veya Kuaterner başlarında oluşan bir tektonik depresyon içinde bulunmaktadır. Yüzölçümü, havzasına giren suyun miktarına bağlı olarak 46 km² ile 60 km² arasında değişir. Sapanca gölünün su toplama alanı 311 km² kadardır. Uzunluğu 16 km, en geniş yeri 6 km olan gölün kuzeyi ve güneyi dağlarla çevrili olmakla birlikte doğusunda Sakarya ovası ile sınırlı olup batısında 18 km kadar uzanan düz bir kara şeridi ile İzmit körfezinden ayrılır. Bu özellikler göl zemininde de kendini gösterir, kuzey ve güney zemini aniden derinleşirken, doğu ve batısı oldukça geniş bir alanda sığ olarak uzanır.
Sapanca Gölü’nde bulunan balık türleri arasındaki Sazan Balığı, iç su balıkları yetiştiriciliğinde alabalıktan sonra dünyada ikinci derecede önemli balık türlerini kapsayan ve Cypriniformes takımına ait olan Sazangiller (Cyprinidae) familyasına aittir. Adını en tanınmış üyesi olan sazan balığından alan sazangiller familyası yaklaşık 2000 balık türü ile en büyük balık familyasından biridir. Bu familyaya ait balıklar Kuzey Amerika, Avrupa, Afrika ve Asya’da bulunurlar.
Sazan balığının, vücudu yanlardan basık olup, kalın ve iri pullarla örtülüdür ve pullarının üzerinde çok fazla mukus maddesi bulunmaktadır. Sırt yüzgeci tek ve uzundur. Baş vücuda oranla küçük, sırtı biraz kamburcadır. Ağız ortada olup, keratinimsi bir örtüyle kaplı, kalın dudaklara sahiptir. Ağzın her iki yanında bir çift önde, diğer çifti arkada olmak üzere 2 çift kısa, ince bıyığı vardır. Bıyıkları dokunma organı olarak görev yapmaktadır. Ağızda, çeneleri üzerinde diş yoktur. Vücut rengi, sırt koyu siyahımsı, yanlar kahverengi yeşil, anüs ve kuyruk yüzgeçleri kısmına doğru gidildikçe koyu sarımsı bir renk almaktadır. Arka karın ve kuyruk yüzgeçleri, özellikle üremeye yakın zamanlarda, portakal sarısı renge bürünürler. Kış koşullarında özellikle su sıcaklığının 10ºC derecenin altına indiği durumlarda gelişmesi hemen hemen durmaktadır. Gelişme hızı bulunduğu ortam 8 koşullarına göre değişir. Boyları 1 m. ağırlıkları 30 kg kadar olabilmektedir.
Cinsi olgunluk yaşı 1-4 yaşlar arasında değişir. Erkekler dişilere göre 1 yıl daha erken cinsi olgunluğa ulaşabilir. Üreme ilkbahar mevsiminde, su sıcaklığı 18-20ºC arasındayken olmaktadır. Üreme alanları bulunduğu gölün veya akarsuyun az akıntılı, durgun ve su bitkilerinin bulunduğu sığ bölgelerdir. Erkek ve dişi ayrımı olgun olmayan bireylerde saptamak güçtür. Üreme zamanına yakın erkek bireylerin üst kafa bölgesinde küçük, yuvarlak çıkıntılar oluşur. Ayrıca dişilerin karınları oldukça şişkin ve gergindir. Bu özellikleriyle üremeye yakın zamanlarda erkek ve dişi bireyleri ayırt etme olanağı vardır.
Sazan hem bitkisel, hem de hayvansal kökenli besinlerle beslenen bir dip balığıdır. En iyi beslendiği dönem su sıcaklığının 22-28 ºC arasında olduğu yaz mevsimidir. 39 ºC su sıcaklığına dayanabildiği saptanmıştır. Ancak beslenmesi 10 ºC’nin altında ve 35 ºC’ nin üstünde yok denecek kadar azdır.
Suyun oksijen düzeyi konusunda fazla duyarlı değildir. Sazan için en uygun oksijen düzeyi, 6-8 mg/l’dir. Oksijen düzeyi 3 ppm’nin altına indiğinde iştahı oldukça düşer. En uygun pH değeri 6-9 arasıdır. pH değeri 10,5’u aştığında ve 3,5’un altına indiğinde yaşamını sürdürmekte güçlük çeker. Sazan balığında kan, kan hücreleriyle plazmadan oluşur. Kapalı bir dolaşım sistemi vardır. Kalpten çıkan kan, arter (atardamar)’lerle solungaçlara gider, orada gaz değişimi olduktan sonra, gene arterlerle diğer dokulara dağılır ve kapiler (kılcaldamar)’lerden geçip, vena (toplardamar)’lar yoluyla kalbe döner. Kalpten pompalandığı için dokulara basınçla giden kan sıvısı tümü, dolaşım sistemine osmosla geri çekilemez. Dokulardaki bu sıvının kaldırılması, venalarla bağlantılı olan lenf sistemiyle sağlanır.