Sapanca INFO

Sapanca’nın Kokuları ve Mekânları

Nostalji, şerefli bir geçmiş ile şanlı bir şimdi ve umut dolu bir gelecek arasında manevî bir alt geçit gibidir. Bahadır OZAN, Sapanca INFO okurları için paylaştı.



Geçmişe özlem (nostalji) bize Hz. Âdem’den yadigârdır. İnsanlığın başlangıcında dahi geçmişe özlem vardır. Geçmiş, şimdinin (ânın) ve geleceğin inşasındaki vazgeçilemez hareket noktasıdır. Nostalji, bu inşayı gerçekleştirecek manevî enerji yüklü bir alt geçit gibidir ki, şanlı bir şimdi ve gelecek inşa edemeyenlerin belki de en büyük eksiği geçmişe duyulan özlemden mahrum olmaları/bırakılmalarıdır.

Bahadır OZAN, bizleri geçmiş ile şimdi ve gelecek arasında ki bu alt geçitten geçiren “Sapanca’nın Kokuları ve Mekânları” adlı nostalji yazısını Sapanca INFO okurları için paylaştı.

İnsan zihninde çocukluk itibari ile kayda geçmeye başlayan bir takım kodlar vardır. Bu kodlar içlerinde bulunan kriptoları öyle bir kamufle eder ki; zamanın bile bu kilitleri açmaya gücü yetmez.

Bazen de kendiliğinden çözülür verir bu kodların dili. Örneğin çocukluğumuzun geçtiği evin kokusu her daim burnumuzun ucundadır. Ayrılalı yıllar da olsa bir şekilde denk geldiğimiz o koku nerde karşılaştığımızın hiçbir önemi olmadan çocukluk evimize götürüverir bizi.

Çok hızlı bir şekilde gerçekleşen bu yolculuğun cismi bir tarafı yoktur bizim için. Sadece gözümüzün önünde beliriveren hatıraların etki alanı içine giriveririz hızla. 

Mesela ilkokuldayken kullandığımız elma kokulu, üzerinde kelebeğe benzeyen bir resmin olduğu, yeşil silgileri hatırlayın. Nerde alsak bu kokuyu tanımaz mıyız? Cevabını bilmediğiniz bir soruyla boğuşurken yazıp yazıp sildiğimiz satırları hatırlatmaz mı bize?

Herhangi bir yerde bir tentürdiyot kokusu gelse burnumuza, Kestanelik‘ deki Sağlık Ocağının koridorları gelmez mi gözümüzün önüne?

Çarşıda yürürken fırından yeni çıkmış gevrek mi gevrek simit kokusunu alınca Bilgen Dayının fırınını görür gibi olanlar eminim vardır benim gibi.

Eker Lokantasının önünde durduğumda burnuma gelen o leziz sulu yemek kokuları Ali Baba Lokantasını ve kasada duran Rahmetli Ali Amcayı hatırlatır bana. 

Ne zaman bir lastikçiye gitsem oradaki sıfır lastiklerin kokusu Necmi Bakır Amca‘ nın yıkılan Sinema Pasajındaki dükkanına götürüverir. Patlak lastiği yamalarken çıkan yanık plastik kokusu sanki, yalnız Türker’le (Özbahçe) birlikte çalıştığımız rahmetli babası Fethi Amca’nın (Özbahçe) lastik tamiri dükkanından yayılır ve onun tatlı sert halini hatırlatır.

Yılda bir kez ayakkabı alma hakkımızın olduğunu hatırlatan koku, rahmetli Şakir Amcanın Yıldız Kundurasında ki yeni kundura kokusudur. Peki kahkahanın kokusunu almak için nereye giderdik? Tabii ki ayakkabı tamircisi rahmetli Takoz Selahattin amcanın (Selahattin KÜÇÜKBALKAYA) yanına. Çünkü o, kahkaha attığı zaman bütün çarşı mutluluk kokardı.

Kavrulmuş leblebinin ve kuru kahvenin keskin kokusu çarşının en sevimli köşesindeki İmamoğlu Kuruyemişle özdeştir benim için.

Peki güne erken başlamakta ki hayrı hatırlatan koku nerede gizlidir? Tabiki de çarşının en güzel köşelerinden olan Muarrem Abinin (Deli) berber dükkanı önüne sabahın sakinliğinde Osman Abi (Ürkmez) tarafından sıralanmış mis kokulu havlularda.

Dakik olmanın kokusunu o zamanlar Türk Ticaret Bankası olan binada görev yapan Semiha Abla‘nın (Kiliç) her sabah saat tam 10:15’ de masasında istediği orta şekerli bol köpüklü kahvesinden bilirim. (Çocukken yazları amcamın kahvesinde çalışırdım.)

Müşteriyi gülen bir yüzle karşılamanın bir kokusu varsa o, Mustafa Medet Amca‘nın bakkaliyesinin kokusudur. 

Cümbür cemaat gidilen pikniklerde yakılan mangalın kokusunu duyunca kendimi çocukluğumun Pigal‘inde buluveririm.

Yağda kızartılan lokmanın kokusu, Kandil Günü kokusudur benim nazarımda. Yılda birkaç kez alınabilen yeni kıyafet kokusunun yapıştığı duvarlar Butik Adnan‘ın dükkanındadır ve bana hep kanaat etmeyi hatırlatır.

Limon kolonyasının ferah kokusu, fısfısla şişelendiği zamanları anımsatır ve Nur Eczanesinde aldırır soluğu.

Un kokusundaki bereket Şevket Özen Amcanın zahirecesine özgü gibi gelirken, top top kumaşların şıkır şıkır kokusu da rahmetli Hayri Şirin Amcanın terzi dükkanına hastır benim için.

Yeni alınmış günlük gazete sayfalarından yayılan koku, kupon biriktirmeye aittir ve çarşının bir diğer güzel köşesinde olan Erdoğan Abinin (Bostancı) büfesini Babaali yokuşuna çeviriverir.

Belediyenin Sapanca-Adapazarı hattında çalışan Büyük Man otobüslerinin kokusunu hatırlamayan yoktur her halde. Motoru çalışınca içeri boca olan toz bulutunun burna yapışan o kesif kokusu. Onu bile özlüyor olduğumu fark ediyorum şu aralar.

Benim için bahar kokusu demek kastarca erik ağaçlarının çiçeklenip püfür püfür etrafa yaydığı koku demektir. Dünyanın neresinde olsam bu koku çalınınca burnuma Sapanca’nın o eşsiz baharına dönmem saniyenin dörtte birini alır.

Peki Ben-Gay isimli kremin kokusu neyin hatırlatıcısı olabilir dersiniz? Akranlarımın ve birçok kişinin Kestanelik stadının soyunma odalarında kramponlarını bağladıkları ana gittiklerini duyar gibi oluyorum.

Çocukluğumun unutulmaz kokularından biri de o zamanlar Muammer Amcamın işlettiği Bostancının Kahvesinin eskimesin diye ziftlenmiş zemin tahtalarının kokusuna karışan ıhlamur çiçeklerinin kokusudur.

Bir soru ve bir cevapla bitirelim yazıyı.

Eski şarkılar neden hep daha iyidir?

Çünkü kötüler zaten unutulur. Aynı Sapanca’nın yok olmaya yüz tutan yeşiline ve kurumasına ramak kalmış mavisine özgü o güzel kokuları gibi.

4 Yorum

Mehmet DAL 16 Aralık 2022 at 21:07

Bizleri çocukluğumuzda götüren Bahadır kardeşime teşekkür ederek selamlarımı gönderiyorum vay bee geçmiş zaman odur ki…

Cevapla
Yusuf KONCA 17 Aralık 2022 at 15:17

Yazıyı sonuna kadar okudum. Çocukluğum geldi aklıma, Güzel ve akıcı bir yazı. Tebrik ederim. Bu vesile ile Çınçın kuaför rahmetli Şevketi,Kaptanın çay ocağını, bostancının kahvesini, Rauf abinin çay ocağını, dedemin gençağa fırınını, Ersin sinemasını, arkadaşım komşum Salih ve Osman Badışı, boyacı Kadriyi, abili Recepi, Yılmaz, İlyas kardeşleri, orbayları, çelikoğulları, çömlekçiler, Balkayalar bircumle bütün Sapanca eşrafını gönülden selamlarım, Baki selam olsun.

Cevapla
Hasan KAÇMAZ 17 Aralık 2022 at 16:21

Hey gidi çocukluğum. Bilyeli arabalarımızla kayardık. İyi rampa idi, fazla geçen olmadığı için güvenli idi. Jandarma komutanı sesten rahatsız olurdu da askerler bizi kovardı 🙂

Cevapla
İhsan Erdoğan 17 Aralık 2022 at 21:33

Teşekkürler Bahadır kardeşim gençliğime geri getirdin bizi güzel günlerdi.aynı zamanda rahmetli babamı (Alibaba) yad ettik Allah rahmet eylesin mekanı cennet olur inşaallah

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...