Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünden Melike Tuğrul DEMİR’in hazırladığı “Sapanca’da Kırsal Yerleşme Özellikleri” Yüksek Lisans Tezinde Sapanca’nın Jeomorfolojik Özellikleri aşağıdaki şekilde anlatılır.
Samanlı Dağları
Doğu-batı istikametinde umumi morfolojik görünümü ile batıdaki Bozburun’dan, doğuda Sakarya nehrinin açtığı Geyve Boğazına kadar 130 km. lik bir alan kaplar. Batı-doğu istikametlerinde iyi bir şekilde tayin edilen Samanlı Dağları kuzey ve güney kenarlar boyunca yer alan büyük çaptaki depresyonların ve alçak sahaların mevcudiyeti ile çok bariz bir şekilde ayırt edilir ve morfolojik uzanışı ile kütlevi bir görünüm arz eder. Samanlı Dağlarının bu şekilde sınırlanışı, kuzey ve güney kenarlarının birçok kısımlarında dik yamaçlar meydana getiren büyük faylara tekabül eden devamlı tektonik hatlarla barizleştirilmiştir.
Samanlı Dağları, Marmara Bölgesi’nin doğu kısmını meydana getiren topografyada, doğu-batı istikametinde ana hatlarıyla temayüz eden ve kuzeyden güneye doğru birbirini takiben sıralanan depresyonlar dizisi ile bunları ayıran yüksek rölyefin en hâkim unsuru olarak müşahede edilir. Marmara Denizinin doğuya sokulan derin çanağı, İzmit Körfezi, İzmit-Sapanca Oluğu, Sapanca Gölü Çanağı ve Adapazarı depresyonu bu kütleyi kuzeyden sınırlayan devamlı bir çukur saha meydana getirirler. Güneyde ise Gemlik Körfezi, Garsak Eşiği, İznik depresyonu, Karadin Eşiği ve Pamukova Depresyonu da bu kütlenin doğu kısmını dik yamaçlarla hudutlandırır.
Samanlı Dağlarının sahamızın da içinde bulunduğu Geyve Boğazına doğru gittikçe daralan doğu bölümü, kuzeyden dik bir şekilde yükselen yamaçlarla tahdit edilir. Bu yamaçların üzerinde uzanan hafif dalgalı satıhlar batıda Serindere, doğuda Akçay, kuzey kenarı yaran birbirine paralel vadiler ve nihayet güney yamaçların kısa boylu akarsularıyla oldukça parçalanmış olmasına rağmen daha ziyade yüksek bir plato karakteri gösterir. En yüksek kısımları 1.100-1.200 m. irtifalarda uzanan plato yüzeyleri yer yer vadiler arasında su bölümü teşkil eden sırtlar halindedir. Büyük Derbent ile Sapanca arasında bir takım birikinti konileri sıralanır ve nihayet Sapanca doğusunda neojen tepeleri başlar. Kuzey kenarın doğu parçasında birdenbire yükselen dik yamaçlar önündeki bu alçak kısımlar ayrı birer küçük ünite teşkil eder. Netice olarak görülmektedir ki Samanlı Dağlarının doğu bölümü esas itibariyle yüksek platolar ve dağlardan müteşekkil olarak kuzey ve güneydeki alçak sahalardan dik yamaçlarla yükselen kütlevi kısımlar meydana getirir. Bu yüksek sahanın olgun şekilleri, yer yer derin bir surette yarılmakla beraber, eski topografyanın mükemmel örneklerini ihtiva etmektedir.
Morfolojik uzanışı ve jeolojik tekâmülün bazı hususiyetleriyle Samanlı dağları, Kuzey Anadolu silsilelerinin batıda Marmara Bölgesine sokulan bir devamı olarak bilinir. Bununla beraber bu dağlık kütle, adı geçen silsilelerinin nispeten daha sade olan yapılarına nazaran farklı ve daha karışık bir yapıya sahiptir. Tektonik hadiselerin en mühim rolü oynadığı morfolojik tekâmül, bu dağlık kütlenin çevresine nazaran çok daha bariz olarak ortaya çıkmasına, yani bu sahadaki topografyada heyeti umumiyesiyle başlı başına bir ünite halinde gelişmesine sebep olacak bir tarzda devam etmiştir.
Sapanca Ovası
Sapanca Gölü kıyıları kuzeyde yüksek kısımlara dayanırken, güneyde kristalen bir kütleden ibaret dik yamaçlarla göl arasında genişliği 1 km.’yi bulan hatta batıda 2 km.’ye ulaşan alüvyal dolgu halinde olan Sapanca Ovasına dayanmaktadır. Aslında bu genişlik meyilli satha aittir. Bu dolgunun alt kısmında yerli kaya dik yamaç halinde göle doğru sokulmaktadır. Diğer bir ifade ile oluk sahasının bu kısmında dik fay yamaçları doğrudan göl kıyısını meydana getirmez. Maşukiye ve Sapanca arasında bu dik kenar dört büyükçe ve derin vadi ile yarılmıştır. Bu vadiler Karaçay (Yanık), Kuruçay (Kurtköy), Mahmudiye ve Karanlık (İstanbul) dereleridir. Bu dereler, Samanlı Dağlarının yüksek plato ve dağlık kısımlarından ibaret doğu bölümünde yüksek yüzeyleri yararak iç kısımlara kadar sokulmuşlardır.
Maşukiye doğusundaki bu vadiler, fay dikliğinde açılmış V profilli derin vadiler olup, aralarındaki sırtların cephelerinde façeta şekilleri görülür. Ağız kısımları ise tepeleri vadi içine sokulan birikinti konileri teşekkül etmiştir. Bunların eğimleri %o30-40 kadardır. Topografya haritaları üzerinde de çok bariz olarak görülen bu konilerin üzerinden eski İzmit-Sapanca veya eski İstanbul-Eskişehir yolu geçmektedir. Böylece buradaki yüksek fay dikliklerinin önünde tipik bir “piedmont ovası” gelişmiştir. Birikinti konileri daha sonra yarılmıştır. Bu yarılmış kısımlarda mecralar sel yatağı halinde uzanır. Konilerin malzemesi çok iri unsurlar, hatta birkaç metrekarelik bloklardan, kum ve çakıllardan meydana gelir. Maşukiye’nin hemen batısından başlayan ve Sapanca’nın 1 km. doğusunda neojen tepelerine dayanan bu dağ eteği 14 km. kadar devamlıdır. Yer yer çalılıklarla kaplı olmasına rağmen meyve bahçeleri de görülür. Daha kuzeyde göl kıyısı ile bu koniler arasında, daha ince unsurlu ve daha az meyilli bir kıyı ovası gelişmektedir. Bölgedeki demiryolu da bu kıyı ovası üzerinde uzanmaktadır. Bununla beraber batıda Karaçay ve doğuda Mahmudiye dereleri göle doğru küçük deltalar halinde çıkıntılar meydana getirmiştir.
Sapanca Gölü
İzmit körfezinin doğu nihayeti ile Adapazarı depresyonu arasında deniz seviyesine oldukça yakın bir şekilde uzanan oluk sahasının doğu kısmını işgal eden Sapanca Gölü morfometrik yayılışı ile tepesi batıya doğru uzanmış armut biçimi arz eder. Sapanca gölünün bir kısım suyu kuzeydoğu ucundan çıkarak Beşköprü vadisini takip eden Çarksuyu tarafından nakledilir. Göl kuzeyindeki tepelik sahadan ve güneydeki dağlık kütleden gelen akarsularla (Gölü besleyen önemli derelerin büyük bölümü güney yakasındadır. Güneyden göle ulaşan en önemli dereler; Kurtköy, Yanık, Mahmudiye, İstanbul ve Balıkhane dereleridir. Kuzey kıyısında ise Eşme deresi bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi Kurtköy deresidir. Ancak bunların tamamı yazın kurumaktadır. Gölü besleyen en önemli kaynaklar göl dibindeki yer altı sularıdır.) beslenmektedir. Göl suları mart ve nisanda azamiye ulaşmaktadır. Suların tatlı olması, batıda İzmit hatta İstanbul gibi büyük şehir ve sanayi bölgelerinin su ihtiyacını karşılamak bakımından Sapanca Gölüne önem kazandırmıştır.
Gölün kuzeydoğu köşesindeki Çarksuyu başlangıcı ile batı ucundaki Acısu ağzı arasında azami uzunluğu 17 km. kadardır. Azami genişliğe Sapanca’nın 1 km. kadar doğusunda erişilir ki bu da 5.5 km. kadardır. Gölün en derin yeri 61 metre olup, ortalama derinlik 36 m. dir. Gölün hacmi 1.7 km3. dür. Deniz seviyesinden yüksekliği ise 33 m. dir.
Sapanca Gölünün oluşumuna da değinecek olursak: Marmara Bölgesi’nin doğu kısmında İzmit Körfezi çukurluğunun karadaki devamı olarak görülen bir oluk sahasında teşekkül etmiş bulunan Sapanca Gölü Çanağı, doğuya doğru derinleşen tektonik menşeli eski bir “krypto depresyon”a tekabül eder. Bu çanak İzmit-Sapanca oluğunu teşkil eden graben sahasına son şeklini veren ve İzmit Körfezi’nin bugünkü kıyı hatlarını ortaya koyan genç tektonik hareketlerin neden olduğu faylanmalara bağlı olarak meydana gelmiştir. Ancak bugünkü Sapanca Gölü, bu krypto depresyona bağlı olmakla birlikle doğusunda, Sakarya’nın getirdiği malzemenin birikmesiyle Adapazarı depresyonunu dolduran büyük alüvyal dolgunun gelişmesi sonucu meydana gelen bir ” alüvyal setlerime” ile teşekkül etmiştir. Bu suretle Sapanca Gölü burada bir “set gölü” veya “alüvyal baraj gölü” teşkil etmektedir.
İklim Özellikleri
Sapanca ilçesi konumu itibariyle karakteristik Karadeniz iklimi ile Akdeniz ikliminin geçiş sahasında ve kısmen Marmara Havzasına kadar sokulan kontinental Akdeniz iklimi bölgesinde bulunur. Yaz kuraklığının devamlı olmaması onu Karadeniz iklimine yaklaştırırken, yağışların bazı yıllarda çok azalması geçiş alanında bulunduğunu gösterir. Kuzey ve kuzeybatı rüzgârları Sapanca Gölü üzerinden yağış getirir. Kış mevsimi dondurucu olmaktan ziyade, soğuk ve nemlidir. Göl havzası Doğu Marmara Yöresinde yağışlı bir iklim kuşağındadır. Yağışlar genellikle yağmur halinde olup, yaz ayları hariç diğer mevsimlerde oldukça fazladır.
En sıcak ayın (Temmuz) ortalama sıcaklığı 22.8 C° iken, en soğuk ayın (Ocak) ayı ortalama sıcaklığı 5,7 C° dir. Yıllık ortalama sıcaklığı 14,2 C°, amplitüd ise 17 C° civarındadır.
İzmit-Sapanca Oluğu güneyinde Samanlı Dağlarının devamlı ve yüksek bir duvar teşkil etmesi bilhassa kuzeyden gelen hava kütlelerinin hareketleri üzerinde etkili olmaktadır. Buna karşın sahada zaman zaman güney sektörlü hava kütleleri de etkili olmaktadır. Samanlı Dağlarının her tarafı aynı miktarda yağış almamaktadır. Kuzey yamaçları güneye nazaran daha çok yağış almakta bu değer Sapanca’da yaklaşık 800 mm.’yi bulmaktadır. Kuzeydeki yamaçlar bu istikametten gelen hava kütlelerinin yükselmesini sağlayarak, bu kısımda bol yağış bırakmalarına neden olmaktadır. Sapanca ve çevresinde barizleşen dik yamaçların tesiri ile hava kütleleri süratle yükselmekte ve bu bölgeye bol yağış bırakmaktadır. Kuzey yamaçlarda yükseltinin yağış üzerindeki etkisi oldukça fazladır.
İzmit, Sapanca ve Adapazan’nda yağış kış, ilkbahar ve sonbahar aylarında fazla olmakla birlikte yaz aylarında da normale yakın bir seyir göstermektedir. Kışın 272 mm. sonbaharda 202 mm., ilkbaharda 186 mm. ve yazın 139 mm. yağış almaktadır.
Sapanca’da yıllık ortalama 112,5 gün yağışlı geçmektedir. Yağışlı gün sayısı Ocak ve Şubat aylarında en fazla, Ağustos ayında ez azdır. Kar yağışlı gün sayısı Sapanca’da oldukça kısadır. Yıllık ortalama 5,1 gün kar yağışı görülmekle birlikte karın yerde kalma süresi çok kısadır. Aralık, Ocak, Şubat, Mart, Nisan kar yağışının görüldüğü aylardır. Ancak Ocak ve Şubat aylarında daha çok kar görülür.
Nispi nem miktarı da en fazla Şubat, en az sıcaklık artışına bağlı olarak Temmuz ayındadır. % 73 ile nispi nem miktarı flora ve faunaya da olumlu yönde tesir etmekte, Sapanca’nın çok zengin tür çeşidine sahip olmasını sağlamaktadır.
Donlu günler sayısına baktığımızda yılın 25,3 günü donlu geçmekte. Donlu günler sayısının en fazla olduğu ay 9,3 ile Ocak, ardından 6,4 gün ile Şubat ayıdır.
Sapanca’da yıllık ortalama rüzgâr hızı 1,5 m/sn.dir. Şubat ayında rüzgâr hızı 2 m/sn. ile en yüksek değere ulaşıp yıllık ortalama rüzgar hızının üzerine çıkarken; Ekim ayında 0.8 m/sn. ile rüzgar hızı yıl içindeki en düşük değerine ulaşır.
Rüzgârın çevre kirliliği bakımında farklı yönlerde etkisi vardır. Özellikle kış aylarında çevre kalorifer bacalarıyla sanayi kuruluşlarının çıkardığı gaz bulutunu dağıtmada önemli rolü vardır. Ancak sanayi kuruluşlarının bölgemizde hakim olanların yönü dikkate alınmadan yapılması, özelikle kış aylarında önemli ölçüde hava kirliliğine neden olmaktadır.
Bitki Örtüsü
Sapanca ve köyleri sahip oldukları nemli iklim koşullarıyla oldukça gür bir bitki örtüsüne sahiptirler. Nemli ormanlar çalışma sahamızda önemli bir yer kaplarlar. Araştırdığımız köylerden beşi Balkaya, Erdemli, İkramiye. İlmiye ve Memnuniye Köyleri Sapanca Orman İşletme Şefliği tarafından orman içi köy; kalan diğer köyler ise orman bitişiği köyler olarak kabul edilmiştir.1 Fakat son yıllarda hızlı yapılaşma ve kaçak kesimler dolayısıyla orman örtüsü giderek azalmaktadır.
Çalışma sahamızın büyük bir kısmını kaplayan Samanlı Dağlarının coğrafi peyzajının tayininde, bölgenin en canlı unsuru olan tabii bitki örtüsünün dağılış tarzı mühim rol oynamıştır. Bu yüksek kütle üzerinde bilhassa yağış bakımından müsait şartlar arz eden yüksek plato ve dağlık sahalar, yer yer çok geniş bir orman örtüsünün gelişmiş bulunduğu kısımları teşkil ederler. Ayrıca bu dağılışın bugünkü manzarayı almasında oldukça uzun bir devrede vuku bulan devamlı tahribin payı büyüktür. Hiç şüphe yok ki Samanlı Dağlarının orman örtüsü, evvelce bu yüksek kütleyi tamamen kaplar bir şekilde yayılmış bulunmaktaydı. Daha yağışlı kuzey yamaçlarda tahribe rağmen bitki örtüsünün tekrar yetişme ve gelişme şartları daha müsait bulunmaktadır. Doğu bölümünde olduğu gibi, fazla yağış alan kuzey yamaçlarda orman örtüsü daha sık bir durum arz etmekte aynı zamanda zengin bir orman altı bitki topluluğu bu sıklığa ilave olmaktadır. Buna mukabil daha az yağışlı güney kısımlara doğru yoğunluk çok azaldığı gibi orman allı da ortadan kalkmakladır.
Sapanca Gölünün kıyısında: meşe, gürgen, akasya, çınar ve kızılağaç türlerinde oluşan topluluklar bulunmaktadır. Göl çevresinde meşenin hâkim olduğu küçüklü büyüklü orman parçaları batıdan doğuya uzanmakla ve 100-150 metreye kadar yükselmektedir. Sapanca Gölüne bakan Samanlı Dağlarının yamaçlarında Karadeniz’den gelen nemli hava akımlarının etkisiyle, nemli orman tablosu oluşmakta ve yüksekliğin artması ile kompozisyon değişim göstermekledir. Bu elverişli yağış şartları kuzey yüzlerde hâkim elemanı kayın ağacının oluşturduğu, sık ve çeşitli orman altı bakımında zengin olan nemli ormanlara olanak sağlamıştır. Nemli ormanlar Samanlı Dağlarının kuzey eteklerindeki psödomaki sahasında, dağlık kütlelerin zirvelerine kadar yayılış gösterdikleri gibi, güney yüzde zirvelere erişen kabul havzalarını da kapsar. Bu durum Samanlı kütlesinin güney yüzdeki kabul havzalarında da devam ettiğini gösterir.
Kuzey yamaçlarda göl seviyesinden başlayarak 100-250 metreye kadar olan şerit: gürgen, kestane ve meşe ağaçlan ile kaplıdır. Kestane ve gürgen hâkimiyetinde bulunan 250-750 metre arasındaki orman şeridine yer yer az oranda kayın ve ıhlamur türleri de katılmaktadır. Kestane hâkimiyetini 750-1000 arasında kayına bırakmakladır. 1000— 1500 metre arasında yaylalar ve yüksek tepelerin yer aldığı şeritle ise kayın ve köknarın hâkim olduğu ormanlar bulunmaktadır. Karışıma az oranda gürgen ve dağ akçaağacı da katılmaktadır. Orman allını 35(M00 metrelere kadar yoğun taflan hâkimiyetinde muşmula, ayı üzümü, orman gülü, çakal eriği, fındık ve üvez gibi çok çeşitli çalı topluluğu oluşturur.
Toprak Özellikleri
Sapanca genellikle çözünmesi ve taşınması kolay toprak yapısına sahiptir. Toprak kireçsiz kahverengi orman toprağıdır. Bu topraklar genellikle yaprağını döken orman Örtüsü altında oluşur. Ayrıca lokal olarak kırmızı, sarı podzolik topraklar da görülmektedir. Bu toprakların arazi kullanma kabiliyet sınıfı 7 olup tamamı funda bitki örtüsü altındadır. Daha Önce Sapanca Ovasının oluşumunda da bahsettiğimiz gibi Yanık. Kurtköy. Mahmudiye ve İstanbul derelerinin getirdiği alüvyal topraklar vardır ki bunların çok az bir kısmı tarım açısından değerlendirilebilmiştir.
Sapanca’da toprakların karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de erozyondur. Havzada mevcut toprağın yapısı ve direnci, yağmur şiddeti, yamaç uzunluğu ve meyli, toprak kullanım şekli gibi faktörlerin lamamı erozyonun aleyhinedir. Yani araştırma bölgemiz erozyona son derece duyarlıdır. Toprakların %l7’sinde orta. %79.9’unda şiddetli erozyon görülmektedir, ilçede sığ topraklar %80,5 çok sığ topraklar %3,1 oranında bir oran oluşturmaktadır. Kuru tarım arazilerinin %85,6’sı ve orman-funda arazilerinin %95’i sığ topraklarda bulunmaktadır. Toprakların %46,6’sı taşlıdır. Taşlı topraklar sarp eğimde bulunmakladır. Ayrıca topraklarda drenaj problemi olup drenajı bozuk alanlar, kuru tarım, sulu tarım ve bağ-bahçe arazilerine dağılmıştır.