Sapanca INFO

Sapanca’da Yapılı Fiziksel Çevrenin Oluşumu

Zaman en çok gerekçeleri değiştirir, gerekçeler ise hayatımızı. Osmanlı’nın Son Dönemlerinde Sapanca’da Yapılı Fiziksel Çevre neden/nasıl oluştu?



Yapılı fiziksel çevre, karmaşık bir sürecin sonucunda oluşan ve insanların yaşamını sürdürdüğü mekânları içerir. Planlama, tasarım, inşa, düzenleme ve sürdürülebilirlik gibi unsurlar, yapılı çevrenin oluşma aşamalarını yönlendirir. Topografya ve Arazi Şartları, İklim ve Hava Koşulları, Kullanım Amaçları, Çevresel Etkiler, Trafik ve Ulaşım, Kültürel ve Tarihsel Değerler, Mülkiyet ve İnşaat Yasaları, Ekonomik Durum, Sürdürülebilirlik ve Yeşil Bina İlkeleri, Teknolojik Gelişmeler gibi gerekçeler yaşam alanlarını oluşturan fiziksel çevrenin değişimi için temel sebepler olarak gösterilebilir.

Son yıllarda Sapanca ovasındaki olağan üstü bir hızla değişen fiziksel çevre Osmanlı’nın son dönemlerinde hangi gerekçeler ile neden ve nasıl değişime uğramış?

Yıllar boyu süren Kafkasya göçleri sonucunda, Osmanlı’nın son dönemlerinde Sapanca’da belirli bazı yerleşim alanlarının oluşturulduğu görülmüş. 1872 yılında Kırkpınar’da Çerkes muhacirlerin 60 hanelik bir yerleşiminin var olduğu anlaşılmaktadır.

19. yüzyılın sonlarında Sapanca nahiyesine bağlı Mahmudiye köyünde Gürcü, Kırkpınar (Şadiye) köyünde Çerkes muhacirlerin yerleşmesi iki köydeki farklı yaşam ve adetlerin biçimlenmesini sağladığı gibi, köy kültürünün köken ve kavim esasına bağlı olarak çizilmesini kararlı olarak sağlamış. Bugün ise Sapanca’nın bazı köylerinde (mahallelerinde) Çerkesler, Abhazlar ve Gürcüler karışık olarak ikamet etmektedir.

Geçmişteki kavimler arası anlaşmazlıkların köy sınırlarının çizilmesi ve bazı mevkilerin oluşmasında itici gücü olmakla birlikte, bugün bazı köylerdeki karışık yerleşimler, geçmişteki anlaşmazlıklara rağmen, sosyal yaşamdaki sınırların aşıldığını göstermektedir.

Sapanca ve çevresinde, geçmişte var olduğu bilinen ancak bugün isimlerine rastlanmayan bazı köyler de bulunmakta. 1889 yılında Adapazarı Karasu nahiyesinin Kuzluk mevkiinde yerleştiği tahmin edilen Batum muhacirlerinin nüfusa kayıtları yapılarak teşkil ettikleri 37 haneden oluşan Fahriye köyünün adı günümüz kaynaklarında geçmemekte.

Adına bugün ulaşılamayan köyler olmakla birlikte, o dönemde muhacir köylerinin isimlendirilmesinde bazı yönelimler; Anadolu’nun farklı noktalarında aynı köy isimlerinin kullanılmasıyla sonuçlanmış.

Yeni kurulan göçmen köyleri ya padişah adlarına atıfta bulunan Mahmudiye, Hamidiye, Reşadiye, Aziziye, Mecidiye gibi adlar ya da rahata ve huzura kavuşmaları umuduyla Refahiye, Kemaliye, İhsaniye gibi adlar almışlar.

Muhacirlerin geldikleri yerlerin fiziki çevre şartları ile iskân mahallerinin fiziki çevre şartları bazı yörelerde birbirinden tamamen farklılık göstermiş. Kafkas muhacirlerin geldikleri bölgeler yüksek yaylalar ve derin vadilerden oluşuyordu. Bölgenin karakteristiği olan yüksek dağ silsilesi insanların yaşayışlarını ve kültürel yapılarını başkalarından farklı kılmış.

Bu bağlamda, “Kafkasyalıları düşmanlarına karşı koruyan engebeli ve yüksek dağlar, dik ve derin vadiler ve ilk çağlardan kalan gür ormanların onların hayatlarını da şekillendirdiği” düşünülmektedir.

Tüm bu yaşam biçimlerini şekillendiren çevresel faktörler, Sapanca Gölü ve çevresinde yüksek kesimlerde benzer bir yaşam ortamını sağlarken, göl kıyısı, bataklık alanların zaman zaman su taşmaları nedeniyle yaşanmayacak hale gelmesine sebep olmuş.

Kitleler halinde gelen göçmenlerin bir an önce yerleştirilmesi endişesi ile iskâna ve tarıma uygun olmayan araziler de yerleşime açılmış.

Değirmen bendleri sebebiyle Sapanca’da sık sık tarım alanlarını ve ikamet edilen yerleri su bastığı tespit edilmiş. Sapanca’da değirmen bendlerinden dolayı Sapanca Gölü mecrasının kapanıp ziraat alanlarının su altında kaldığı ve şimendifer kumpanyasınca şose geçitlerinde bekçi ikame edilmemesi sebebiyle ahalinin can ve mal kaybına uğramakta olduğu hususlarında Sapanca ahalisinin şikâyetleri bulunmakta.

Arzuhallerle merkeze bildirilen şikâyetlerde, su baskınına İzmit mebusu Anastas Efendi’nin kayınpederinin Sapanca Gölü kenarında bulunan değirmen bendinin sebep olduğu ifade edilmekte.

Söz konusu su baskınlarından önceki dönemlerde de Sapanca Kırkpınar köyüne yerleştirilen 60 hanelik Çerkes muhacirlerinin, köyü su basması nedeniyle, başka bir yere nakledilmesi talebi olmuş.

Anlaşılan, bölgede özellikle değirmen bendleri nedeniyle, su baskınları çok yoğun yaşanmaktaydı. Bununla birlikte, toprak kaymalarına da rastlanmış. Sapanca İrşadiye köyünün ahalisi, köyün kayması sebebiyle yardımda bulunulmasına dair merkeze telgraf göndermişler.

Su basması gibi felaketler ile doğal ortamdan kaynaklanan toprak kaymaları dışında, Sapanca’da göçmenlerin kamuya ait binaları inşa etme çabaları için merkeze yazdıkları bazı istekleri ve izin taleplerini içeren belgeler de bulunmakta.

1888’de Sapanca’da rüşdiyye (ortaokul) açılmasının nizama göre mümkün olmaması nedeniyle, inşa edilen mektebin ibtidâî (ilkokul) olarak açılması ve öğretmenin Sapanca çevresinden temin edilmesi söylenmektedir. Hane sayısının yetersiz olması nedeniyle, yapının ilkokul olarak işlev görmesi merkezden uygun görülmüş.

1892 yılında, Sapanca’da Mümtaz köyünde cami ile mektep bulunmadığından bu yapıların ahali tarafından yapılmasının uygun olup olmadığının bildirilmesi için başvuruda bulunulmuş.

Osmanlı, manevî kültürün yeni yetişen nesillere aktarılmasında büyük çabalar sarf etmiştir. Her yeni göçmen köyünde cami ve okullar kurmuş veya kurdurmuş olması bu düşünce biçiminin sonucudur. Her yeni kurulan göçmen köyüne devletin bir cami ve okul yaptırmaya teşebbüs etmesini konu alan çok sayıda belge vardır.

Sapanca nahiyesine bağlı Şöhretiye ve Kuruçeşme köylerinde ilkokulların 1904 yılında var oldukları anlaşılmakta.

1905’te Sapanca nahiyesine bağlı Hacı Mercan karyesinde inşa edilen mekteb-i ibtidâî’nin (ilkokul) padişahın doğum gününde açılışı yapılmış.

1907’de Sapanca Kırkpınar köyünde Hazine-i Hassa tarafından yaptırılan Hamidiye Camii’nin resmi açılışının kurbanlar kesilip, dualar ve mevlit okunarak yapıldığı bilgisine ulaşılmakta.

Açılan cami ve okullara sultanın isminin verilmesi de Sapanca’daki göçmen ahali için vefa borcunun ödenmesinde simgeselleşmiş.

1903’de Sapanca nahiyesi merkezinde ve Naile köyünde ahalinin ianesi ile inşa edilen iki medrese, bir camiye ve 1904 yılında Sapanca’da açılan İnâs Mektebi’ne sultanın adının verilmesi ahali tarafından gündeme getirilmiş.

Kimi zaman, devletin mali sorunlarının olduğu dönemlerde bazı kamusal yapıların inşasının köy halkı tarafından toplanan paralardan karşılanması, yönetim tarafından istenmiş.

1906’da Sapanca nahiyesine bağlı Arifiye köyünde bir mekteb-i ibtidâî (ilkokul) inşası köy ahalisi tarafından talep edilmiştir. Ancak, Maarif Nezareti’nin bütçesi bu masrafı karşılamaya uygun olmadığından mektebin mahallince inşa ve idaresi için devamlı karşılık tedarik edilerek açılması önerilmiş.

1907 yılında Sapanca İhsaniye köyünde ahalinin ianesiyle inşasına başlanan caminin eksikliklerinin tamamlanması ve masraflarının ödenmesi isteği 1910 yılında Sapanca nahiyesine bağlı Yanıkşarkiye (Yanık köyü olmalı) köyünde cami ve mektep inşaatlarına hazine tarafından yardımda bulunulamayacağının ifade edilmesi, 1911’de harap halde olan Sapanca Mekteb-i Rüşdiyyesi’nin halkın verdiği ianelerle yapılması, yoğun biçimde Sapanca ve çevresinde halkın maddi destekleriyle cami ve okul inşaatlarının yürütüldüğünü gösteren diğer belgeler.

Sonuç olarak, Osmanlının son dönemlerindeki Yapılı Fiziksel Çevrenin oluşmasına, İmparatorluğun toprak kayıpları sebebi ile göç eden insanlarımızın ‘yaşamak’ gibi bir gerekçe ile Sapanca Ovasının ve Samanlı Dağlarının gerek zirai gerekse ikamet alanı olarak düzenlenmesine, “köy” denilen yerleşim birimlerinin oluşmasına sebep olmuş.

Küresel dünya tutum ve ahlakımız üzerinde baskı yaratıyor olabilir, piyasanın görünmez eli kendi iradesini dayatıyor olabilir. Yerli yersiz bilgi yağmuruna da tutuluyor olabiliriz. Ama yaşamak için ‘köy’ kurmak, yüzyıl içinde lüks yaşamak için ‘tatil köyü’ kurmaya evrilebiliyor ise gerekçelerimizi gözden geçirmenin vakti geldi geçiyor demektir.

İnsan tercihidir!

Kaynak
Doç. Dr. Oya ŞENYURT – Osmanlı’nın Son Dönemlerinde Kartepe ve Çevresi

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...