Sapanca INFO

Sapanca’da Ramazan: Birlik, Bereket ve Hatıralar

Sapanca’da Ramazan, sadece oruç ve ibadetten ibaret değildir; aynı zamanda birlik, paylaşım ve manevi huzurun en güzel şekilde yaşandığı özel bir zaman dilimidir. Eski Ramazanların tatlı telaşı, iftar sofralarının bereketi, sahur davulcularının neşesi ve çocukları sevindiren gelenekler. Değişen zamana rağmen, Ramazan’ın Sapanca’ya getirdiği huzur ve dayanışma duygusu hiç eksilmemiştir.



Ramazan hangi mevsimde gelirse gelsin, kendine has bir havası vardır. Ne yazın yakıcı sıcağına benzer ne de kışın dondurucu soğuğuna. Onu hissetmemek mümkün değildir. Ramazan, oluk oluk huzur, rahmet ve insanlıktır. Gönülden dökülen gözyaşlarının, samimi duaların adıdır. Merhametle sevginin, bağışlanma ile mağfiretin buluştuğu kutlu bir vakittir.

Kur’an-ı Kerîm’de değeri vurgulanan tek ay Ramazan ayıdır. Bu mübarek ay, doğruyu yanlıştan ayıran bir kılavuz, insanlığa sunulmuş en büyük lütuftur. Ramazan, sadece aç kalmak değil, gönülleri doyurmak, ruhu arındırmak ve insan olmanın kıymetini bilmektir.

Sapanca’da Ramazan ayı denince akla gelen pek çok güzel gelenek vardır. Eskiden beri yaşatılan bu gelenekler, nesilden nesile aktarılmış ve bugüne kadar varlığını sürdürmüş, birlik ve bereketin simgesi olmuştur.

Örneğin; Pazartesi 28 Mart 1932 yılında ki Milliyet gazetesinin “Muhabir” köşesinde gazeteci Ragıp Kemal Cantürk, Sapancalı Bakkal Hafız Ahmet Efendi hakkında ki gözlemini şöyle anlatır;

“Sapanca’da herkesin itimat ve muhabbetini kazanmış olan bu zat, ramazan bayramının arifesinde bütün mallarını tartar ve tutar bedelleri üzerinden fitre ve zekâtlarını hesap ederek tayyare şubesine teslim eyler. Birisi beş kuruşluk bir şey alsa güzelce tartar ve dirheme girmeyen kısmının parasını beş para on para dahi olsa müşteriye iade eyler. Bunun için bu doğru bakkalın dükkânı karınca gibi işlemektedir.”

Bizim şahit olduğumuz dönemlerde ki Ramazan geleneklerini ise şöyle özetleyebiliriz;

Ramazan Heyecanı Günler Öncesinden Başlardı

Ramazan ayı yaklaştıkça evlerde tatlı bir telaş başlardı. Nasıl başlamasın ki? Bin aydan hayırlı Kadir Gecesi’ni içinde barındıran bu mübarek ay, sanki yılda bir kez gelen kıymetli bir misafir gibiydi. Onu en güzel şekilde karşılamak için hazırlıklara aylar öncesinden başlanırdı. Hem maddi hem manevi anlamda bir arınma süreci yaşanır, Recep ve Şaban aylarında ibadetler artırılır, Ramazan’a daha temiz bir kalple girmek için günahlardan sakınılırdı.

Evler pırıl pırıl temizlenir, camiler, mescitler elden geçirilir, iftar ve sahur sofraları için alışverişler yapılır, ihtiyaç sahipleri unutulmaz, zekât ve fitreler için hazırlıklar tamamlanırdı. En önemlisi de çocukların bu heyecanın içine çekilmesi için özen gösterilirdi. Çünkü geleneklerin yaşaması, onları yeni nesillere aktarmaktan geçerdi.

Tekne Orucu ve Küçüklere Hediyeler

Ramazan hazırlıklarının belki de en sevimli tarafı “Tekne Orucu” idi. Çocuklar oruca alışsın diye, onlara yarım gün oruç tutturulurdu. Sabah sahura kalkar, öğlene kadar dayanırlardı. İki yarım gün, bir tam gün ederdi. Böylece sabrın, paylaşmanın, aç olanın halini anlamanın ne demek olduğunu küçük yaşta öğrenirlerdi. İlk defa oruç tutan çocuklara ise iftardan sonra meyve, yemiş ve şekerlemeler hediye edilir idi.

Ramazan Pidesi Kuyruğu

Sapanca çarşısındaki Kara fırından yayılan sıcacık pide kokusu, Ramazan’ın en güzel işaretlerinden biriydi. İftar saatine yaklaşırken mahalle fırınlarının önünde uzun kuyruklar oluşur, herkes iftar sofrasına yetişebilmek için sıcacık pidelerle koştururdu. O pide kokusu öyle akıllara kazınmıştı ki, yılın herhangi bir zamanında fırından böyle bir koku gelse bile akla hemen Ramazan gelirdi.

İftar Topu ve “Okundu! Okundu!” Heyecanı

İftar vaktinin geldiğini duyurmak için Gazipaşa Mahallesi’ndeki eski trafonun oradan iftar topu atılırdı. O anı izlemek isteyen yalın ayak çocuklar, top atılır atılmaz “Top atıldı! Top atıldı!” diye bağırarak evlerine doğru koşmaya başlardı. Evlerde ise iftar sofrasının başına geçen aileler, en küçük çocuğu akşam ezanını dinlemekle görevlendirirdi. Ezan okunur okunmaz “Okundu! Okundu!” diye haber verir, ardından dualarla iftar açılırdı. Sofrada mis gibi Ramazan pidesi, bayat pide doğranmış tarhana çorbası olsa da iftar önce su ya da zeytinle açılırdı.

Kalabalık İftar Sofraları

Ramazan ayında “Bu akşam ailecek iftar yapalım” demek neredeyse imkânsızdı. Çünkü iftar sofraları mutlaka kalabalık olurdu. Eş, dost, akraba ya misafirliğe gelir ya da bir davete icabet edilirdi. Mahallede hayır sahipleri, ihtiyacı olanlar için toplu iftarlar düzenler, böylece sofralar bereketlenirdi. Ramazan’ın getirdiği birlik ve beraberlik, en güzel şekilde bu iftar sofralarında yaşanırdı.

Ramazan Davulcuları ve Maniler

Sapanca’da Ramazan gecelerinin en neşeli geleneği sahur davulcularıydı. Hele ki sahur vakti geldiğinde sahne Davulcu Kör Abidin ve Klarnetçi Zekeriya’ya kalırdı. Kıydan Ali‘de çarşıda Şambali satardı. Onlar, sokak sokak gezip söyledikleri manilerle herkesi sahura kaldırırdı. Davulun sesi, Ramazan boyunca adeta bir güven hissi verir, “Orucumuz onlara emanet” dedirtirdi.

Teravih Namazları ve Camilerde Buluşma

Orucu birey olarak tutsak da, teravih namazlarında toplum olarak bir araya gelirdik. Camii Cedid Camii, Rüstem Paşa Camii gibi tarihî camiler, teravih namazlarında dolup taşar, cemaatle birlikte eda edilen namazlar Ramazan’ın manevi iklimini en güçlü şekilde hissettirirdi. Çocuklar için camiye gitmek hem bir ibadet hem de arkadaşlarıyla buluşup o güzel atmosferi yaşamak anlamına gelirdi.

Gelenekler Yaşarsa Ramazan Hep Aynı Kalır

Gelenekler, tıpkı canlı bir organizma gibi yaşar, değişir, ama özü hep aynı kalır. Zamanla bazıları unutulsa da, bazıları yeniden şekillenerek varlığını sürdürür. Teknoloji ve internet hayatımızı kolaylaştırmış olsa da, büyüklerimizin bizlere aktardığı bu kıymetli hatıralar olmadan Ramazan tam anlamıyla Ramazan olmaz.

Bizler de geçmişten gelen bu güzel Ramazan adetlerini yeni nesillere aktararak, çocuklarımızın Ramazan coşkusunu doyasıya yaşamasını sağlamalıyız. Çünkü geleneğin yaşaması, onu yaşamak ve yaşatmakla mümkündür.

Yüce Allah bizleri Ramazan’ın bereketinden, orucun sabrından, zekâtın paylaşımından ve duaların rahmetinden mahrum bırakmasın. Tuttuğumuz oruçları, kıldığımız namazları ve yaptığımız hayırları kabul eylesin.

Amin!

3 Yorum

Mehmet DAL 25 Mart 2023 at 19:18

Çok güzeldi çocukluğumun Ramazan günleri iftardan sonra mahallece toplanıp eski pazar yerinde teravih namazı vaktine kadar saklambaç oynardık. Mahallede bazen arkadaşlarınızın babalarına ait araçları içinde sahuru bekler tenekelerle komşuları sahura uyandırır, bazen de davulcuları korkuturduk 🙂

Cevapla
Vedat SEVGİGÖR 13 Mart 2024 at 19:30

Çocukluğu anavatanı imiş insanın

Cevapla
Nurittin metin 1 Mart 2025 at 10:41

O top atışını çok kereler bekledim topun patlamasıyla beraber bir çığlık atarak eve yarışır gibi koşmak en büyük zevkimizdi

Cevapla

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...