Derler ki; “Hâlâ bir at kadar güzel hiçbir canlının olmadığı izlenimine kapılıyorum”. Bu izlenimi Sapanca’da yaşatmaya çalışan Badomer At Çiftliği’ne teşekkürlerim ile “Sapanca’da AT Sevgisi” çalışmamı sizlerle paylaşmak istedim.
Yabani bir atı kurtarmak için zorlu bir mücadeleye girişen Lucy’nin hikayesini konu edinen “Spirit (Özgür Ruh)” adlı çizgi animasyon filmini seyrettiğim küçük yaşlardan sonra artık en sevdiğim oyuncaklarım bile AT olmuştu. O gün bugündür atlara olan sevgim çok fazladır. Yaz tatilimi geçirmek için gittiğim ata yurdu Sapanca’da at sevgimi dayım ile paylaştığımda beni hemen Mahmudiye Mahallesinde ki Badomer At Çiftliği’ne götürdü.
Naturkey ile Sopeli arasında, muhteşem bir yeşil vadinin içinde, işletmesini Sadettin EROĞLU beyin yaptığı at çiftliği; sade, yalın, samimi ve en önemlisi güler yüzleri ile hayatımızı saran mekaniğe inat, at sevgisini yaşatmaya gayret eden mütevazi bir işletme.
At sevgisi, insanların doğayla ve hayvanlarla bağ kurmalarının bir yolu olarak da görülebilir. Atlar, sadık, duyarlı ve güçlü varlıklar olarak insanların yaşamlarını zenginleştirir. Bu nedenle, atlarla kurulan bu özel bağ, sadece fiziksel bir ilişki değil, aynı zamanda duygusal bir bağdır. İnanılmaz sadık ve uysal hatta tedavi edici özellikleri olan atlardan bahsetmek istiyorum size!
At, tek tırnaklılar takımının, atgiller familyasından bir memelidir. Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, kısırlaştırılmışına da beygir denir. Hepsi otla beslenir. Geviş getirmezler. Memeleri kasık bölgesinde arka ayaklarına yakındır. Üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilmiş olup “toynak” adını alır. Bunun üzerine basarak yürürler. İnsanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlisi ve kıymetlisidir. İnsanların, eski harp meydanlarındaki yardımcısı, yük taşımada hizmetçisi, yarış, cirit, çit atlama ve av sporlarında neşe ve zevk ortağıdır. Silah gürültüsüne ve bando sesine rahatlıkla alışır. At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkardır. Sahibi dilerse dolu dizgin, dörtnala koşar, isterse aheste yürür, isterse durur. Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder. Yorgunluğa bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder.
Atlar 20-30 sene yaşar, bazı kısraklar 15 yaşına kadar doğurur. On bir ay gebe kalır ve genellikle bir yavru doğururlar. Yavrunun gözleri açık olarak doğar ve birkaç dakika sonra ayağa kalkarak annesini takibe başlar. Yük çekme ve taşıma atları, kalın bacaklı, iri cüsselidir. Binek ve yarış atları ince uzun bacaklıdır. Atlar arasında haset yok ise de, birbirlerine gıpta etmek huyları vardır. Bu da yarışta, hendek ve çit atlamada kendini gösterir. Birbirlerine imrenerek daha hızlı koşup öne geçmek isterler. Saatte 60-70 km hızla koşanları vardır.
Atların tüy renkleri çeşitli olup, renklerine göre çeşitli isimler alırlar. En tanınmışları: Ak, akçıl, kır, al, alaki, geyik kırı, çil yeşil, al pekmez köpüğü, doru, hurma dorusu vs.’dir.
Arap atı: Çok dayanıklı mükemmel bir binek ve yarış atıdır. Arabistan’a geçen Orta Asya ve Anadolu Türk atlarından türemiştir. İngiliz atlarından daha dayanıklı olup, 24-28 saat hiç su içmeden yol alabilir.
İngiliz atı: İyi bir binek ve yarış atıdır. Özellikle yarış için yetiştirilir. Arab aygırı ile İngiliz yerli kısraklarının çiftleştirilmesinden türetilmiş bir soydur. Arab atından daha uzun bacaklıdır.
Midilli atı: Küçük, sakin ve dayanıklı bir at çeşididir. Keçi veya koç iriliğindedir. Çocuklar için iyi bir binek hayvanıdır. Hafif gezinti arabalarına koşulduğu gibi maden ocaklarında da istifade edilir. Shetland, İzlanda ve Norveç midillileri meşhurdur. Bunların dışında hollanda, alman ve diğer atlarla melezleştirilenleri de vardır.
Bende çok sevdiğim atlar ile Sapanca arasında ki bağlantıyı merak ettim ve biraz araştırdım, bakın hangi bilgilere ulaştım:
Halen Sapanca Sanat Sokağının baş tarafında sergilenen, M.S. 255’ten sonra ki döneme ait mezar alınlığının üzerinde ki yazıdan ilhamla “Sapanca’da Yaşanmış En Kadim Aşk Hikayesi” olarak yayınlanan yazı, Roma döneminde Sapanca ilçe merkezinin olduğu alanda, İmparatorluk hizmetindeki atların bakımı için için kurulmuş çiftlikte at bakıcılığı yapan ve sürüş eğitimi veren kahya Aurelius Memmius Asklepiodotos’un hikayesi ile birlikte bizlere aynı zamanda bölgenin atlarla ilgisinin Roma dönemine kadar gittiğini anlatır.
1844 yılında Adapazarı temettuat defterlerine kaydedilmiş hiç merkep bulunmazken, Sapanca kasabası Müslüman mahallesi kayıtlarına göre 52 baş hayvandan 24’ünün bargir (Yük ve binek hayvanlarından beygire, Osmanlı temettuat kayıtlarında bargir denilmektedir. Bargir Farsça’dan Türkçe’ye beygir olarak geçmiştir.), 28’inin merkep olduğu görülmüş. Yine aynı dönemde 3 hane Beygircilik yaparmış.
Araştırmalarım sırasında, Anadoluyu karış karış gezen 17. yüzyılın önde gelen gezginlerinden Evliya Çelebi, Sapanca ziyaretini yaptığı sırada atının isminin soylu Arap atlarına verilen “Küheylan” olduğunu da öğrendim. “Bir dönem TRT’de yayınlanan çizgi filminde Evliya Çelebi’nin atının adı neydi? sorusu” Kim milyoner olmak ister? adlı yarışma programında sorulmuş.
Ayrıca 2011 yılında Sapanca’da, Sapanca At Yetiştiricileri, At Sporu ve Turizm Derneği (SAYDER) kurulmuş, muhtelif zamanlarda ve mekanlarda mahalli ve uluslararası at yarışları düzenlenmiş.
Son günlerde Sapanca’da at sadece roman halkı ile anılsa da aslında köklü ve geniş hayat hikayeleri mevcut. Kısa araştırmalarım sonucu elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaşmaya çalıştım. Sizde konuya katkı sağlamak isterseniz yazının yorum kısmına paylaşımda bulunabilirsiniz.
2 Yorum
Elinize sağlık çok güzel bir araştırma olmuş, Atı alan Üsküdar’ı geçmeden at biniciliğini yaygınlaştırmak gerek diye düşünüyorum.
Bir at düşün ki; asla yalnız değil.
Fakat jokeyiyle tek başınaymış gibi koşuyor.
İsmiyle inliyorken yer ve gök;
O, sessizliği, sükuneti seviyor.
Bir taht, kral için ne manaya geliyorsa,
Bir tak, zafer için neyi temsil ediyorsa;
Onun asiliği de; böylesi bir görkemi resmediyor.
Kimbilir, “ At’a binilmez, At’a yükselinir. “ derken, Necip Fazıl;
Belki de tam olarak onu kastediyor.
Start verildiği vakit çoğu zaman,
Başka isimler önde olsa da;
O, umudun en ahenkli gövdesi,
En haşmetli başı,
Ve en vezinli boynu olduğu için;
Koşuyu hep önde, hatta en önde bitiriyor.
Tarih boyu bütün atlar delicesine koşuyor belki ama; “ Bold Pilot “ geliyor.
“ Bold Pilot “ geliyor.
“ Bold Pilot “ geliyor……