Sapanca Tren İstasyonu, kuruluşundan bu yana sadece bir ulaşım noktası değil aynı zamanda yaşanmış hayat hikayelerinin eşsiz mekanı olmuştur. Bu sebeple, bir anıt niteliği taşır. Ancak daha da önemlisi, yeni hikayelerin başlaması için Yüksek Hızlı Tren istasyonunun da Sapanca’ya gelmesini istiyoruz. Bahadır OZAN, Sapanca INFO okurları için paylaştı.
Foto: 2 Haziran 1890 – İzmit-Adapazarı Demiryolu Hattı Açılış Töreni – Sapanca (Kaynak: SATSO)
YHT Taşımacılık, Sapanca’ya odaklanan yeni bir reklam kampanyası başlattı. Ancak, bu kampanyadan anladığımız kadarıyla, YHT Taşımacılığın Sapanca ve tren istasyonunun bizim için ne kadar önemli olduğunu anlamadıkları anlaşılıyor. Bu nedenle, hem kendilerini hem de kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla daha açıklayıcı bir iletişim kurmak istiyoruz.
Yerleşim yerlerinin gelişmesinde, kentsel mekânların ve mimari yapıların oluşmasında etkin rol oynayan bazı unsurlar vardır. Bu unsurların başında tarihi olaylar, önemli buluşlar, sosyal ve iktisadi gelişmeler yer alır. Yapıldığı dönemin tarihsel sürecini dışa vuran Sapanca Tren İstasyonu binası, inşa edilmesinin ardından ilçede meydana getirdiği değişimle ve oluşturduğu hikayeleri ile bir dönemi simgelemektedirler. Sapanca Tren istasyonunun bizler için ne kadar önemli olduğunu Bahadır OZAN, Sapanca INFO okurları için paylaştı.
“
Sapanca tren istasyonu, Nurettin Bey Caddesinde tren geçerken evin sallanmasını ninni gibi algılamak demektir. Sapanca’dan hızla geçip giden Mavi Treni, kibirli bir demir yığını gibi görürken; sabah 06.10 da ki Haydarpaşa Expresinin Uzunkum ’dan duyulmaya başlayan homurtusunu, yeni günün umudu olarak işitmek demektir. Adapazarlı piknikçileri Sapanca’ya getiren ve akşam oluncaya dek, eskilerin “Kör Hat” dedikleri raylarda bekleyen piknikçi trenini ve yine eskilerin “Tek Kanat” dedikleri Fiat marka, 302 otobüslere benzeyen oto treni hatırlamak demektir.
Sapanca tren istasyonu, Yüzevler ’de ki keskin virajın ilerisini göremeyen makiniste yol gösteren “Arabın Kulübesi” ni merak etmek demektir. Çufçuflu trenler zamanı Sapanca ’da su molası veren buharlı trenlere su pompalayan “Pompa” dan dolayı şu anki halk plajına “Pompa” denildiğini bilmek demektir.
Sapanca tren istasyonu, Pişmaniyeci İkramiyeli Nizam Abi ’nin, rahmetli Küçük Hasan ve Topakça Yılmaz amcaların “pişşşşmaniye var” deyişlerindeki “ş” harfinin başka hiçbir yerde bu kadar güzel duyulmayışıdır. Trenin Yüzevler ’de kıvrım yapması ile beraber pürtelaş olan yolcuların, çantalarını yüklenmeleri ve çocuklarını daha sıkıca tutu vermelerindeki tedirginliktir. Başka hiçbir trenin durmadığı Kırkpınar, Uzunkum, Yüzevler gibi durakları pas geçmeyen işçi treninin, emekçiye olan saygısına şapka çıkarmaktır. Gecenin sessizliğini yırtarcasına geçip giden kurşuni renk yük vagonlarının, ağır yükleri ile yol alışları bir o kadar ağırken; takılıp bir tanesinin kenarına kaçıp gitmek isteğidir.
Sapanca tren istasyonu, istasyona giderken rahmetli Halit Amcaya (Gevren) ve eşi Hatice teyzeye “hayırlı sabahlar” deyip gülen yüzleri ile güne başlamaktır. Şener abilerin seradaki çiçekleri sulayan fıskiyelerin fısıltısıyla uyku açmak; tren geç kalsada hep balkonunda oturan Şöhret teyzeyi görmek demektir. Eve dönme telaşıyla alt geçidinden geçmeyip Lale tarafında doğru olan köşeden atlayarak karşıya geçmek ve hızla çarşıya doğru yürümek demektir.
Sapanca tren istasyonu, Haydarpaşa expresinin gelişiyle yarım kalan sigaralarına en son vagonda devam eden tiryakilerin koltuklarına kurulmalıdır. Haşarı çocukların rayların üzerine koydukları taşların tren geçince tuz buz oluşunu izlemeyi bir oyun sanmalarına öfkelenmektir. Parasız kalınca Adapazarı Garından trene kaçak binip, Arifiye İstasyonundan sonra kondüktöre yakalanıp, “Nereye Gidiyorsun?” diye sorunca “Tuzla” deyip ilk durak olan Sapanca’da trenden atılmaktır.
Sapanca tren istasyonu, Fenerin maçlarına giden ağabeylerin “Köfte paranızı alıp gelin, kondüktör tanıdık, maçada bir şekilde sokarız” diye çağırmalarına rağmen evden izin alamamaya üzülmek, hatta kahrolmak demektir. Ekli Kemal Amcanın “Öz Fenerbahçeliler Kıraathanesi önünden geçip, Sapanca’nın televizyonlu ilk evinin sahibi rahmetli Okey Ahmet Amcanın bakkalındaki bisküvi kokusunu içine çekmek demektir. Kış günlerinin ayazında avuca nefes üfleyerek ısınmaya çalışan yolcuların az sonra gelecek sımsıcak trende kemiklerinin ısınacağını biliyor olmalarıdır.
Sapanca tren istasyonu, Sapanca’da trene binip gezmeye tozmaya giden sıkı dostların o açık yeşil biletleri günün hatırasına uzun yıllar cüzdanlarında saklamaları demektir. Gişeden bilet alırken, o küçük parmaklık altından uzatılan paraların aşındırdığı mermerin soğuğuna dokunan el ve parmakların arkasında tam gözükmeyen biletçinin kim olduğunu merak eden göz demektir. Osman abinin (Demir) kahvesinden gelen okey taşlarının sesleri arasına karışan tavla pullarının çatırtısına kulak kabartmak; kondüktörün bilet kontrolünde kullandığı aletin, bileti delerken çıkardığı sesi nerde olsa tanımak demektir.
Sapanca tren istasyonu, ömrünün 61 yılını Adapazarı – Arifiye – Sapanca arasında trenlerde simit ve pişmaniye satarak geçiren, adına “3 İstasyon 1 Ömür” belgeseli yapılan Orhan OKUR’ un hayatını bilmektir. Son istasyon şefi Alpaslan Amcaya (Yıldız Bayrak) rahmet okumak ve nereye gidilirse gidilsin tekrar Sapanca’ya kavuşmak demektir.
Umarım Sapanca ve tren istasyonumuzla ilgili bağımızı yeteri kadar anlatabilmişizdir. Hal böyle iken, uzun zamandır kamuoyunda tartışılan ve beklenilen Yüksek Hızlı Tren İstasyonunun Sapanca’da açılması yeni ve doğru başlangıçların, kavuşmaların ve hikayelerin kapıları ardına kadar açacak. İnsanların bir araya gelip sevdikleriyle buluştuğu, yeni maceralara yelken açtığı bir mekân olacak. Ayrılıkların hüznünü dindirmek için bir umut ışığı olacak, kavuşmaların heyecanını paylaşacak, yeni başlangıçlara cesaret verecek.
Yüksek Hızlı Tren İstasyonunun Sapanca’da açılması, zaman makinesi gibi geçmişle gelecek arasında köprü kuracak ve insanların hayatlarına dokunacak anlamlı bir nokta olacak.