Sultan Abdülmecid’in eşi ve II. Abdülhamid’in üvey annesi ve Osmanlının son Valide Sultanı Çerkeslerin Ubuh kabilesinden Rahime Perestû Valide Sultan’ın, Sapancalı Çerkeslerle arasında bir bağ veya akrabalık olduğu yorumunu rahatlıkla yapabiliriz.
Genel olarak Kafkasya adı verilen bölgede yaşayan insanlara Çerkes denilir. 1850’lerden sonra ki Osmanlı-Rus savaşlarında Osmanlı’dan yana tavır alarak Kafkasya’da Ruslara karşı amansız bir mücadele verdikleri için zorunlu göçe tabi tutuldular.
Hem göçlerden çok daha önce Çerkeslerle kurdukları akrabalık ilişkileri hem de Osmanlı Devletinin bu güvenilir insanları Devlet-i Aliye’nin koruyucusu olarak gördüklerinden sebep İstanbul yakınlarına özellikle İzmit mutasarrıflığı ve Adapazarı kazası civarına iskan edilmelerini sağladı.
Çerkesler 11 kabilesi ADİGELER ve 2 kabilesi ABAZALAR olmak üzere iki ana boydan oluşur. Karadeniz kıyılarına doğru uzanan bölgede oturan ADIGELER boyuna bağlı UBUHLAR (Ubih-Vubıh-Ubukh) ların tamamı 1864’de göç etmiş olduğundan Kafkasya’da hiç Ubuh kalmamıştır.
Genel olarak Balıkesir, Bolu, Samsun ve Sakarya bölgelerinde iskan ettirilen Ubuhlar’dan 245 kişi Kırkpınar (Şadiye), 134 kişi Yanık ve sayısı tespit edilemeyen miktarda da Uzunkum, Akçay, Kurtköy ve Maşukiye bölgesinde iskan ettirilmiş.
Çerkeslerin Osmanlı sarayı ile güçlü akrabalık ilişkileri, çerkeslerde kan bağlarının güçlü olması, sarayda saygın bir mevki sahibi olmayı başaran bir Çerkesin akrabalarını etrafına toplayıp onlara olabildiğince iyi bir yaşam düzeyi sağlamaya gayret etmeleri ve ayrıca Uzunkuma yaptırdığı camiyi de düşünürsek aslen Çerkeslerin Ubuh kabilesinden olan Osmanlının son Valide Sultanı olan Rahime Perestû Sultanın, Sapancalı Çerkeslerle arasında bir bağ veya akrabalık olduğu yorumunu rahatlıkla yapabiliriz.
Rahime Perestû Valide Sultan (1830-1904)
Kafkas Çerkeslerinin Ubuh Kabilesinden olup Gogen Ailesine mensuptur. 1832’de doğduğu tahmin edilmektedir. Babası Gok Bey, kızının Ruslar tarafından zulme uğramasından korkarak onu küçük yaşta İstanbul’a saraya gönderir. Çocuğu olmayan Sultan Abdülmecid’in kız kardeşi Esma Sultan evlatlık alır.
Aslında ismi Perestû değil Piristû; Farsçada ‘kırlangıç’ manasına geliyor. Sarayın her kelimeyi değiştirerek kendine has kılma âdetinden ötürü ilk söylenişi meşhur olup yerleşmiş… Ne var ki asıl adı bu da değil; Rahime …
Padişah Abdülmecid, kız kardeşini ziyaretleri sırasında Perestû’ yu görüp beğenir ve muhteşem bir düğün merasimiyle onunla nikâhlanır (1856). Ancak, “Dördüncü Kadın” unvanını alan Perestû Kadınefendi’ nin de kendisini evlatlık alan Esma Sultan gibi çocuğu olmaz.
3 yaşında iken annesi Düzdidil Kadın Efendiyi kaybeden Cemile Sultanı ve 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Sultanı (Çerkes) kaybeden, 33 yıl Osmanlı padişahlığı yapacak Sultan Abdülhamid Han, bundan sonra Rahime Piristû Hanımın terbiyesinde yetişir.
Hanım sultan, Cemile Sultana ve Abdülhamid Han’a bir anne şefkatiyle muamele eder. Sultan Abdülhamid Han, Rahime Hanımı hep hayırla yad etmiş ve o yılları şöyle anlatmıştır: “Annem sağ olsaydı o da ancak o kadar bakabilirdi. O, himayesine verilen iki öksüz çocuğa da aynı cümleleri en kalbi duygularla kurdurabilecek üstün bir şefkat ve hilm ahlaka sahipti.”
1876’da Osmanlı’nın son Valide Sultan’ı olan Perestû Kadınefendi “Mehd-i Ulyâ-yi Saltanat-ı Seniyye” unvanını kullansa da sarayda daha çok “Efendimizin Anneliği Kadınefendi” diye hitap edildi. Mührünün üzerinde de şu ibareler yazılıydı: “Devletlû Dördüncü Perestû Kadın Hazretleri 1269”. Haremin başı olmasına rağmen kimsenin işine karışmaz ve incitmezdi. Devlet işlerine de hiç müdahale etmemiştir.
II. Abdülhamid Han’ın kızı Ayşe Osmanoğlu’nun hatıralarında bahsettiği üzere Perestû Valide Sultan her işinde hak, hakkaniyet ve dürüstlük arardı. Fevkalade dindar, yüksek ahlak ve itikat sahibiydi. Günlerini ibadetle, fakir ve muhtaç insanlara yardımla geçirirdi. Şeffaf tenli, nurani çehreli, mavi gözlü, altın saçlı, eli ayağı gayet güzel, narin ve nazik yaradılışlı, vakarlı, mütevazı, müşfik ve cömert bir kadındı. Gayet ahenkli bir sesle, yavaş ve az konuşurdu. Merasimler dışında güzel ama sade giyinir, pek az mücevher takardı. Küçük ve narin bedenine rağmen gayet azametli görülürdü.
Perestü Kadın Efendi 1891 yılında İstanbul’un Silivrikapı semtinde bulunan Bala Tekkesi Çeşmesini ve Sapanca Uzunkum’da bir cami yaptırmıştır
1904 yılında oğlunun saltanatı devam etmekteyken Maçka’da kendi şahsi sarayı olan Valide Sultan Konağında vefat etti. Eyüp Sultan’da Mihrişah Valide Sultan Türbesi’ne defnedildi.
Kaynak
Adapazarı ve Civarında çerkes Muhacirleri İskânı ve Uyum Problemi
Çerkes Göçleri ve Çerkeslerin Anadolu’da Yurt Edinme Arayışları
Circasssian Center