Sapanca INFO

Olası İstanbul Depreminde Sapanca Nasıl Etkilenir?

99 depreminde 35 insanı vefat eden 796 binası hasar gören Sapanca, olasılığı çok yüksek olan İstanbul depremi gerçekleşirse nasıl etkilenir?



97 nüfus sayımına göre Sapanca’nın nüfusu 29.829 iken, 99 depreminde Sapanca’da 796 bina hasar görmüş, 35 hemşerimizde hayatını kaybetmişti. Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü’nün yeniden güncellenen diri fay hattı haritası 45 ilde 110 ilçenin riskli durumda olduğunu ortaya çıkardı. 5.5 ve üzerinde deprem üretebilme potansiyeline sahip diri faylar 485 noktada tehlike arz ediyor. Güncellenen fay hattı haritasına göre en riskli ilçelerden biride Sapanca!

Sapanca Bölgesindeki Aktif Tektonizma

Sapanca Gölü Havzası ülkemizin en aktif fay hattı olan KAFZ üzerinde yer alır. Sapanca Gölü’nün içinde bulunduğu depresyonun kuzey ve güney kenarları boyunca, doğu-batı doğrultusunda uzanan iki fay hattı yer alır. Bunlar, Sapanca Gölünün kuzey kıyıları boyunca, Eşme’den Beşköprü vadisinin doğusuna kadar uzanır diğer hat ise Sapanca Gölü’nün içerisine uzanmaktadır. Diğer bir deyişle ilçemiz, 1. derece deprem bölgesi içerisinde yer almaktadır.

Arifiye fay hattı ise TEM otobanını, Eskişehir-Adapazarı arasındaki ulaşımı sağlayan tren yolunu kesmektedir. Bu durum, olası bir depremde, Sapanca göl havzası için büyük önem arz etmektedir. MTA tarafından yayınlanan diri fay hattı haritası incelendiğinde, Sakarya ilinin KAFZ’ın aktif kollarının arasında kaldığı ve hatta Sapanca ilçesinden geçtiği görülmektedir. Sakarya diri fay hattı geçen diğer ilçeler ise Akyazı, Arifiye, Ferizli, Hendek, Karapürçek’tir.

Bölgenin Depremselliği

Türkiye’nin tektonik yapısını oluşturan fay sistemleri içinde yapısı en iyi bilinen fay sistemi Kuzey Anadolu Fayı (KAF)’dır. KAF ilk olarak Paleotektonik dönemde Anadolu ve Arap plakalarının sıkışması sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu sıkışma nedeniyle yılda 20-25 mm/yıl kayma gösteren fay, büyük depremler oluşturmaktadır.

KAF üzerinde 1900-1999 arası dönemde aletsel büyüklüğü 5.5’in üzerinde 40 civarında deprem olmuştur. Bu depremler arasında 1939-1967 arasında meydana gelen, büyüklüğü 6.8’in üzerinde altı depremin durumu ilgi çekicidir. Doğudan batıya doğru adeta bir göç halinde ilerleyen bu büyük depremler; 1939 Erzincan, 1942 Niksar-Erbaa, 1943 Tosya-Ladik, 1944 Bolu-Gerede, 1957 Bolu-Abant ve 1967 Adapazarı depremleridir. 1999 Marmara depremi, KAF üzerinde batıya göç eden depremlerin şimdilik son halkasını oluşturmaktadır.

Adapazarı; 1200 km uzunluğa sahip Kuzey Anadolu Fayının (KAF) batı ucunda bir bölgede olup faydan yaklaşık 8 km. kuzeyinde yer alır. Bölgede son yüzyılda meydana gelen ve şehirde büyük hasarlara neden olan depremler; 1943 Hendek (6.6), 1957 Bolu-Abant (7.1), 1967 Adapazarı (7.2), 1999 Marmara (7.4), 1999 Düzce (7.2) dir.

Sapanca Zeminin Sınıflandırılması

Bölgenin kumlu ve siltli bir litolojiye sahip olması, zemin sıvılaşması olgusunu gündeme getirmektedir. Aynı zamanda bu durum, göl suyunun seviyesinde değişim nedeniyle oluşabilmektedir. Olası bir depremden sonra, dağların yamacında ve gölün tabanında oluşabilecek olan yeni derelerin, göldeki su seviyesinin ve böylelikle de yeraltı su seviyesinin değişimi söz konusu olabilmektedir.

Sapanca Gölü Havzası’nda özellikle göl kıyılarında ve çevresinde, yanlış arazi kullanımları gözlenmektedir. Yükselti nedeniyle yerleşim alanlarının yanlış kullanımı ve verimli tarım arazilerinin yok edilmesi durumu, olası deprem riski, olası heyelan riski, olası içme suyu kirliliğinin artması riski afetlerinin, olası sonuçları açısından büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca Sapanca ilçesinin batısında yer alan Kocaeli ili, jeolojik zemin sınıflandırılması açısından değerlendirildiğinde, Kocaeli ilinin Eşme ilçesinin C, Maşukiye ilçesinin D, Kartepe ilçesinin ise A zemin sınıfında yer aldığı belirtilmektedir. Bu zemin sınıflandırılmasına göre ise A’dan D’ye doğru, zeminin gevşekliği arttığı için, bu ilçelere yakınlık nedeniyle, Sapanca ilçesi yeraltı suyu seviyesi artışına bağlı olarak olası bir depremde, tetiklenmiş heyelan oluşumu ve olası zemin sıvılaşması riskleriyle karşı karşıyadır.

Yeraltı Su Seviyesi; Sapanca ilçesinin yüksek kesimlerinde kumlu, çakıllı ve killi tabakalar hâlinde Pliyosen yer almaktadır. Tabakaları Sapanca Gölü’ne doğru eğimlidir. Batı taraflarda göle yakın kısımlardaki alüvyon sahalar, doğudan batıya doğru kalınlaşmaktadır. İlçenin içerisinden geçen derelerin birikinti konileri, iri bloklar ve çakıllar hâlinde, gölden yamaçlara doğru artmaktadır. Yerleşim ise genellikle dere ve sel konilerinin üzerinde konuşlanmaktadır. Yeraltı su seviyesi göle yakın kısımlarda 2 m. olup, güneydoğuya doğru derinleşmektedir.

Deprem Hasarları ile Zemin Koşulları Arasındaki İlişkisi

Adapazarı, yüksek sismisiteye sahip bir alanda bulunması nedeniyle son yüzyılda büyük depremlere maruz kalmıştır. Yakın çevrede olan bu depremlerin Adapazarı’nda ağır hasara sebep olduğu görülmektedir. Depremler sırasında yapılara gelen deprem kuvvetleri büyük ölçüde yapıların üzerinde yer aldığı zemin özelliklerine bağlıdır. Şüphe yok ki, yapılarda görülen deprem hasarları üzerinde zemin özellikleri yanında yapı stoğunun kalitesi, malzeme, işçilik, yapı kat adedi vb. etkilidir.

Adapazarı’nda son depremin yapılar üzerindeki etkileri incelendiğinde; temel zemininin göçmeleri, sıvılaşma veya taşıma gücü kayıplarının yapılarda ağır hasarlara sebebiyet verdiği görülmektedir.

Olası İstanbul Depremi

Marmara Denizi’nin hemen kuzeyinde bulunan ve çok hızlı bir biçimde büyüyen İstanbul’da, son 1500 yılda, 12 büyük deprem sonucu ağır hasarlar oluşmuştur. Tarihsel depremlerden en önemlileri, 1509, 1766, 1894 depremleridir. Etkileri açısından bakıldığında, 1509 depremi, en büyük deprem olarak görülmektedir. “Küçük Kıyamet’’ olarak adlandırılan bu depremin şiddeti IX olarak belirlenmiştir. 1766 depremi de yıkıcı niteliğe sahip olup şiddeti IX olarak verilmiştir. Dış Merkezi Adaların güneydoğusu olarak belirlenen 1894 depreminin şiddeti X olarak verilmiş ve 1000 civarında can kaybı oluşmuştur.

17 Ağustos 1999 Marmara depremi, 1939 yılından bu yana batıya doğru göç eden 7 büyük depremin en sonuncusudur. Depremlerin birbirini tetiklediği kabul edilen 60 yıllık deprem zincirinin, İstanbul’a doğru ilerlediği düşünülmektedir. İstanbul’da 2004-2034 yılları arasında kuvvetli bir depremin olma olasılığı % 66 olarak hesaplanmıştır.

Olası İstanbul depremi ile ilgili birçok deprem senaryosu mevcuttur. JICA ve İBB’ (2002) tarafından geliştirilen 4 farklı deprem senaryosu için deprem büyüklükleri Mw = 6.9 – 7.7 arasında seçilmiştir.

İstanbul’da daha önce gerçekleşmiş depremlerin Adapazarı’nda hissediliş ölçüsü, olası deprem için de fikir verecektir. 1894 İstanbul Depremine ait raporda, Adapazarı’ndaki deprem şiddeti VIII olarak gösterilmiştir.

Bu nedenle, bölgede olası İstanbul deprem etkileri için, yerel zemin şartlarının da göz önüne alındığı bir deprem senaryosunun oluşturulması gerekmektedir. Yerel zemin özelliklerinin dikkate alındığı senaryo depremi ile; gerçeğe daha yakın sonuçların elde edilebilecektir.

Bazı Öneriler

Önümüzdeki yıllarda Marmara Denizi’nde olması beklenilen deprem sonrasında İstanbul’da gözlenecek hasarlar elbette hiçbir yerle karşılaştırılamayacak kadar çok olacaktır. Deprem öncesi iyi hazırlık yapılmadığı takdirde, büyük zararlarla karşı karşıya kalınacağı, yaşanılan kötü deneyimlerle açıkça görülmüştür.

Öte yandan, Türkiye için birçok açıdan büyük öneme sahip İstanbul’da meydana gelecek deprem, sadece İstanbul ve çevresini değil, ülkenin tümünü derinden etkileyecektir. Deprem hazırlık çalışmalarının istenilen sonuçları verecek şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bu çalışmaların daha da ileri gitmesi ve mevcut yapı stoğunun depreme dayanıklı hale getirilmesi ile İstanbul’daki hasarlar indirgenebilir.

1999’da gerçekleşen depremler sonrasında Adapazarı şehir merkezindeki konutların 18.712 tanesi az hasarlı, 12.200 tanesi ise orta hasarlı olarak depremi atlatmıştır. Bu yapıların büyük bir kısmı için onarım ve güçlendirme işlemleri yapılmıştır. Deprem sonrasında hızla yaygınlaşan yapı onarım ve güçlendirmelerinin birçoğunun, olası bir depremde sorun yaşayacağı düşünülmektedir.

Olası İstanbul depremi öncesinde, onarım ve güçlendirmesi yapılan binaların ne ölçüde depreme dayanıklı hale getirilebildiği de büyük bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında, Marmara Bölgesi’nde de yoğun olarak sürdürülmekte olan onarım ve güçlendirme çalışmaları, şartname hükümlerinin olmayışı, uygulayıcılara yeterli eğitim verilemeyişinden dolayı çok çeşitli ve bilimsellikten uzak, yanlış tasarım şeklinde sürdürülmektedir.

İyi bir işçilik ve özenli imalat gerektiren onarım ve güçlendirme işlemi, yanlış ya da hatalı çalışmalar nedeniyle fayda getirmesi yerine daha çok zarar da getirebilmektedir. Bunun en iyi örneğini, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin ardından onarımı yanlış yapılan binaların, 12 Kasım Düzce Depremi’nde yıkılmış ya da ağır hasara uğramış oluşu göstermektedir.
Adapazarı’ndaki yapılarda gerçekleştirilen onarım ve güçlendirme işlemleriyle ilgili özel bir konu ise zemin şartlarıdır. Onarımların sadece yapısal güçlendirmesiyle sınırlı kaldığı, zeminlerle ilgili herhangi bir iyileştirmenin yapılmadığı gözlenmektedir. Zemin büyütmesinden kaynaklanan büyük deformasyonları önlemek için sadece yapısal güçlendirme yapmak yetersiz kalacaktır. Kısacası, onarım ve güçlendirmesi yapılan binalar dahi; olası bir depremde sıkıntı yaşayabilecektir. Bu nedenle, Adapazarı’nda da bu yapıların, uzman ekiplerce yeniden incelemesi yapılmalıdır.

1999 Marmara ve Düzce Depremleri sonrasında Adapazarı’ndaki yapılarda gözlenen bir diğer nokta ise binaların kat adetleri ile hasar görme oranlarının arasındaki ilişkinin çok yüksek oluşudur. Merkeze bağlı 27 adet mahalle dikkate alındığında, depremde hasar gören binalar kat adetlerine göre değerlendirilmiştir. 3 ve daha az katlı yapılarda hasar oranı %40 civarındayken, 4 kat ve üzerine çıkıldığında bu oran %60-90’a ulaşmaktadır. İki büyük deprem atlatmış olan çok katlı binalarda gerçekleşen yorulma sonrasında; binaların olası İstanbul depreminden etkilenme olasılıkları oldukça yüksektir. Ayrıca önceki depremlerde hasar görmeyen çok katlı yapıların da yeni deprem yönetmeliğine göre performans analizleri incelenmelidir.

Herhangi bir yönetmelikten yoksun olarak onarım ve güçlendirilmesi yapılan binaların da uzman ekiplerce ve 2007 yılı deprem yönetmeliğine uygun olup olmadıkları konusunda incelenmeleri faydalı olacaktır.


Kaynak
Zeki GÜNDÜZ, Sakarya Üniversitesi
Aylin TAN, Dünden Bugüne Sapanca
MTA
1999 Depremi Sapanca Hasar Durumu

Yorum Yap

İçimdeki BEN, Dışımdaki SEN ve SAPANCA ...