Sapanca’ya 11 km. mesafede bulunan Maşukiye; ormanları, dereleri, şelaleleri ve meyve bahçeleri ile huzur arayanlar için doğru bir adrestir.
Kocaeli’nin doğusunda, Sapanca Gölü’nün güney batı kıyısında, Kartepe eteklerinde bulunan Maşukiye, bölgenin en sevilen yerlerinden biridir. 1864 senesinde biten Kafkas-Rus Savaşları’nın ardından Anadolu’ya göç eden Öçbe Murat Bey’in liderlik ettiği Çerkez topluluğu tarafından kurulmuş Maşukiye, o dönemlerdeki ismi Voçbe Hable imiş.
Ormanları, dereleri, şelaleleri ve meyve bahçeleri ile huzur arayanlar için doğru bir adrestir. Kuş seslerini dinlemek, doğa yürüyüşü yapmak, lezzetli yemekler tatmak için çok güzel bir destinasyondur. Sık ormanlar sayesinde havası tertemizdir. Otoyol bağlantısı sebebiyle ulaşım oldukça hızlı ve güvenli olarak gerçekleşmektedir.
Kartepe’nin zirvesinden başlayıp Maşukiye’ye doğru uzanan Aygır Deresi en rağbet gören yeridir. Güzel noktalarından birisi de Kuzu Yaylasıdır. Sapanca Gölü’nü arkanıza alarak Kartepe’ye doğru tırmanırken ulaşabileceğiniz bu yayla, size eşsiz bir göl manzarası sunar. Burada çam, kayın ve ıhlamur ağaçları bulunur. Kuzu yaylası dışında Kirazlı Yaylası da sevilen yerlerdendir. Kış turizminin popüler noktalarından biri olan Kartepe, Maşukiye’ye çok yakındır.
Maşukiye ismi AŞIK anlamına gelen MAŞUK kelimesinden gelir. Kartepe yamaçlarında yürüyüş parkurlarında kısa bir gezinti yaptığınızda görebileceğiniz konaklar, Osmanlı döneminde aşıkların baş başa gözden uzakta zaman geçirmek için yapıldığı söylenir. Yöre halkı Maşukiye’ye gelen aşık olur der.
Eskiden, aşık olana “Aşuk”, aşık olunana “Maşuk” derlerdi.
Âşuk, Maşuk’unu çok sever.
Maşuk’un da kendisine karşı boş olmadığını hissetmektedir Aşuk.
Ancak cesaretini toplayıp da bir türlü sevdiğine açılamaz.
Aradan günler aylar geçer.
Artık bu şekilde devam edecek gücü kalmadığını hisseder Aşuk.
Sonunda dayanamaz ve Maşuk’un evine gider, kapısını çalar. İçerden bir ses:
– Kim o?
Aşuk cevap verir:
– BEN im!
Maşuk içerden seslenir:
– Git buradan!
Aşuk bu cevaba çok üzülür. İnanamaz bir türlü, beklemediği bir cevaptır bu …
Ama elden de bir şey gelmez.
Üzgün bir şekilde ayrılır Maşuk’un kapısından.
Dağlar, ovalar dolaşır Aşuk.
Aşkından ölecek hale gelir.
Lakin içindeki yangını bir türlü söndüremez
İçindeki hiç sönmeyen bu ateş, onu tekrar Maşuk’a yönlendirir.
Bir kez daha Maşuk’un evine gider ve kapısını çalar. İçerden bir ses:
– Kim o? der.
Âşık cevap verir:
– BEN im.
Maşuk içerden seslenir.
– Git buradan!
Aşuk deliye döner.
Aşkının karşılık bulamamasına bir türlü anlam veremez.
Üzgün, perişan, şaşkın bir halde.
Kendini yollara vurur yine.
Maşuk’un aşkıyla erir de erir.
Neden böyle davrandığına akıl sır erdiremez bir türlü.
Günler ayları, aylar yılları kovalar.
İçindeki ateş bir türlü sönmez Aşık’ın.
Maşuk’un aşkıyla yandıkça yanar içi.
Alevler kora dönüşür.
Dayanamaz yine.
Gider Maşuk’un evine, çalar tekrar kapısını. İçerden bir ses:
-Kim o?
Âşık cevap verir:
-SEN im, SEN…
Maşuk içerden seslenir:
-Buyur, gel içeri o zaman
AŞK “SENİM” diyebilmekmiş dostlar. Umarım hepimiz “kim o” diye soranımıza “SEN” diyebilecek kadar çok severiz.
Kaynak
Wikipedia