İnsan toprak alma derdindeyken toprak da insanı alma derdinde.. Ne toprağın gözü doydu, ne de insanın… Öyle ya da böyle toprak ile bağımızı kesemiyoruz. 1800′ li yıllardan günümüze Sapanca’da toprağa yüklenen anlam nasıl değişti?
“Topraktan gelip, toprağa döneceğimizi” (KK – 20/55) herkes bilir bu topraklarda. Ama geliş-gidiş arasındaki süre boyunca da yaşamsal bütün sorunlarımız-çözümlerimiz, savaşlarımız-barışlarımız ve dahi umutlarımız yine ve her zaman toprakla ilgili olmuştur.
Hem gerçek hem de metaforik pek çok bağ kurduk toprakla. Aşık Veysel “Dost dost diye nicesine sarıldım. Benim sadık yârim kara topraktır.” diyerek, Yunus Emre de “Bir avuç toprak, biraz da suyum ben. Neyimle övüneyim işte buyum ben.” diyerek tanımladı toprakla olan bu bağımızı. Yeri geldi inançlarımızın temeli oldu toprak, yeri geldi ölülerimizi sakladı. Yeri geldi karnımızı doyurdu toprak, yeri geldi vatanımız oldu.
Frigler‘ den bu yana varlığı bilinen Sapanca toprakları, Roma İmparatorluğu döneminde imparatorluk ordusuna atlarının yetiştirildiği çiftlik, Osmanlı imparatorluğu döneminde ise imparatorluğun ağaç denizi oldu.
İnsan toprak alma derdinde, toprak da insanı alma… Ne toprağın gözü doydu, ne de insanın…Toprakla bağımızın farklılaştığı günlerde Sapanca Ovasında toprak ile insan arasındaki serüven hakkında Sapanca INFO okurları ile hasbihal etmek istedik.
I.Meşrutiyet Dönemi (1876-1908)
Bu topraklarda neredeyse her tarım ürünü yetişiyordu. Bir hayli soğan, sarımsak, fasulye, nohut, mercimek, üzüm, keten, mısır, buğday, arpa, yulaf, çavdar, tütün, patates yetiştirilir, fazlası ihraç edilirdi. Senelik 2 milyon kıyye yetiştirilen patates en iyi cins olup, başkente yollanırdı. Yılda 80.000 kilo tahıl, 20.000 kilo keten tohumu, 350.000 kilo mısır, 15.000 kilo darı, 19.000 kilo ipek kozası, 400.000 okka tütün, 12.000 okka balmumu, 15.000 okka kenevir, 6.000 kilo ceviz, 1.000.000 okka patates, 800.000 okka soğan, 900.000 okka sarımsak, 25.000.000 adet yumurta, 100.000 tavuk ve 6.000 sığır derisi elde ediliyordu. Aynı zamanda yüksek miktarda ipek böceği yetiştiriliyor, bu işten önemli kazançlar elde ediliyordu.
Madam Ayda Merkel ve Akgürgen Çiftliği
Osmanlı İmparatorluğu toprak kaybetmeye başladığı dönemlerde Anadolu topraklarına yoğun kitlesel göçler yaşandı. Sapanca topraklarına gelen göçmenlerin yerleştirilmesi için Devlet, arazi üretme yükümlülüğünü Osmanlı tebaasından olmayanların topraklarını satın alarak göçmenlere parça parça satma yöntemi ile çözmeye çalıştı.
Bu çiftliklerden biri de Sapanca Gölü yakınında bulunan ve Alman vatandaşı Madam Ayda Merkel’e ait olan Acısu, Uzuntarla, Maşukiye ve Tepetarla gibi köylerin hudutlarına giren, 2.683 dönümü koru ve 254 dönümü de tarla olan Akgürgen Çiftliğidir. Bölgedeki arazilerin dönüm değerinin 30 kuruş ile 200 kuruş arasında değiştiği, bu hesaba göre arazinin toplam değerinin 131.290 kuruş olduğu bilinse de, Osmanlı Hükümeti 3.000 liralık tazminatla bu çiftliği satın aldı ve 1887-1888 yıllarında Çerkez muhacirleri yerleştirdi, bu topraklara.
Milli Mücadele Dönemi
Yunanlılar 25 Mart 1921’de Sapanca topraklarına girdi. 325 ev, 170 dükkan, 17 değirmeni yakıp 55 esir ve 24 şehit olmak üzere 79 biçarenin canını yaktı.
Arifiye, Kalaycı, Hacımercan, Şöhretiye, Kuruçeşme, İlmiye, Memnuniye, Nailiye, Balkaya, Ulviye, Muradiye, Senaiye, Mahmudiye, Dibektaş ve Kürt Köyü gibi büyük köyleri ateşe verdi, bütün eşyalarını çaldı ve gasp etti.
Yunan güçlerine karşı Fevziyeden İbrahim Halil Soğukoğlu, Sapanca halkının direniş ruhunu canlandırdı. Sapanca halkı, topraklarını korumak için büyük bedeller ödedi, Milli Mücadele’nin kazanılmasında önemli rol oynadı.
Cumhuriyet Dönemi
1950’i yıllardan itibaren Ülkemiz ekonomide büyük atılımlar içerisine girdi. Buna bağlı olarak sanayileşme, şehirleşme, ulaşım faaliyetleri de gelişti. Bu faaliyetlerinin en fazla olduğu bölge de Marmara bölgesi oldu. Özellikle Sapanca Gölü çevresinde İzmit, Arifiye ve Adapazarı’nda kurulan fabrikalar bu topraklarda yaşanan değişim için etkili oldu. Özellikle 1989 yılında TEM otoyolunun Sapanca topraklarından geçmesi ile köklü değişimler yaşandı.
Başta İstanbul olmak üzere çevre illerden günübirlik uzaklaşmak isteyenlerin ilk önce uğrak yeri olan Sapanca toprakları, 1990 lardan itibaren yoğun bir şekilde ikincil konut yapılaşması ve otel yatırımları ile büyük bir mekânsal ve fonksiyonel bir değişime uğradı.
Sapanca’nın en popüler insanlarının iki ayaklı merdiven yapan ustaların olduğu yıllarda Sakarya ilinin toplam Erik üretiminin %28.47’si, Armut üretiminin %24.83’ü Sapanca topraklarında yapılırken, 2012-2016 yılları arasında bu topraklarda 91.490 yabancı 420.285 yerli turist konaklama yapar oldu.
Sakarya Üniversitesi İkramiye Vadisi Florasında tıbbi bitkilerle tedavi amaçlı kullanılabilecek 42 familya ve 77 cinse ait 90 tıbbi bitki taksonu bulduktan sonra toprağa bakışımız değişecek gibi olmuştu ama tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi, tüm endüstrilerde olduğu gibi turizm endüstrisinde de köklü değişikliklere yol açtı. Büyükşehirlerin sorunlarından kaçmak isteyenler, kaçtıkları şeyleri getirdiler bu topraklara.
Sonuç olarak;
Madam Merkel, Sapanca’da ölülerimizi saklama maliyetini hatta TOKİ’nin halka satışa sunduğu topraklar için istediği bedeli duysaydı, yattığı toprakta ters dönerdi herhalde.
Son 20 yılda Sapanca’da nüfus artış oranının %1,5 ile %3,5 arasında olması 2030’lu yıllarda ilçe nüfusunun 100.000′ lere ulaşacağını gösteriyor. Anlıyoruz ki Sapanca’da toprağa yüklenen anlam daha da değişecek.
Öyle ya da böyle toprak ile bağımız bir şekilde devam edecek ama Bizans’ın, sınırlarını koruma maksadıyla bu topraklara yaptırdığı ama Orhan Gazi’nin fethinden sonra Sapanca bölgesinin Türkleşmesine sebep olan Kurtköy (Ayan) Kalesi, literatürde KALINTI olarak geçiyorsa, toprakla bağımızı bir kez daha gözden geçirebilmek adına söylenecek son sözümüz bir duvar yazısı olsun;
“Canımız bu bedenden ayrıldığı gün, iki tuğla koyarlar mezarımıza.
Ondan sonra başka mezarlar için, tuğla olmak kalır çamurumuza.”
Kaynak
XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Devleti’nin Muhacirleri Devlet Çiftliklerine İskânı
Kartepe Kitabı
I. Meşrutiyet Döneminde Adapazarı Ve Çevresi (1876-1908)
Sakarya İlinde Meyvecilik Potansiyeli, Sorunları ve Çözüm Önerileri
Sapanca Gazetesi
Sapanca’da Turizmin Çevresel Sürdürülebilirliği
Sapanca Kurtköy Kale Kalıntıları
3 Yorum
Toprağa yüklenen anlamın evrimi üzerine Sapanca örneğinden hareketle aslında evrensel bir yazı olmuş. Bir çok tarihî, coğrafi, kültürel ve turizm açısından da bilgilendirici düşündürücü. Gerçekten çok etkilendim. Eline yüreğine sağlık Murat kardeşimin. 🙏
…….COVID-19 pandemisi, tüm endüstrilerde olduğu gibi turizm endüstrisinde de köklü değişikliklere yol açtı. Büyükşehirlerin sorunlarından kaçmak isteyenler, kaçtıkları şeyleri getirdiler bu topraklara.
Bence getirdikleriyle kalmamış birçok şeyi de beraberinde götürmüş ve daha da çok götüreceğe benziyor…
Harika bir çalişma olmuş.Sayende Acısu tarihini ve gölün içindeki kaleninde Ayan kalesi olduğunu ögrendim.Teşekkürler ,Murat bey.