Sapanca INFO okurlarına merhaba! Ülkemizin zengin biyoçeşitliliğini keşfetmeye hazır mısınız? Oluşumunda yer almanın gururunu yaşadığım Hacettepe Üniversitesi Biyoçeşitlilik Araştırma ve Uygulama Merkezi ’nin eseri olan “Biyosfer Müzesi” sizleri bekliyor!
Göbeklitepe’nin keşfi ile insan türünün tarihini 18 bin yıl öncesine kadar götürebiliyoruz. Ancak, astronot Carl Edward Sagan‘ın “Soluk Mavi Nokta” makalesinde anlatmaya çalıştığı insanın sosyal, siyasal ve ekonomik serüvenine odaklanırken, gezegenimizde bulunan ve her canlı türü için yaşamı mümkün kılan yaklaşık 20 km. lik biyosfer katmanını unutmamak gerekiyor.
Öyle ki, 3.8 milyar yılda hazır olabilen bu yaşam katmanında, insan türü dışında keşfi yapılan 3 milyon bitki-hayvan canlı türünün yanı sıra, 100 milyon türün daha yaşadığı öngörülüyor.
Adına biyoçeşitlilik dediğimiz bu muazzam kaos, aslında doğanın sağladığı dengeyi ifade ediyor. Çünkü, her bir canlı türünün varlığı diğer canlı türüne bağlıdır ve biz buna kısaca HAYAT diyoruz.
Ancak, günümüzde insan türünün faaliyetlerinin etkisiyle bu biyoçeşitlilik bozuluyor ve hayatımız tehlikeye giriyor. Ormanlarımız yok oluyor, denizlerimiz kirleniyor ve iklim değişiyor. Bu süreç, biyoçeşitliliğin hızla azaldığını işaret ediyor ve sonuç olarak doğal ekosistemler yok oluyor, canlı türlerinin nesli tükeniyor.
Böyle büyük bir tehdit karşısında acil çaba göstermek gerekiyor. Çünkü, biyosferin korunması insanlığın hayatta kalması için elzemdir. Doğal yaşamın dengesi ve çeşitliliği, bizi besler, korur ve yaşamımızı mümkün kılar. Bu dengeyi korumak hem kendimiz için hem de gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için irade sahibi tek canlı türü olan insanın temel görevidir. Bu nedenle, hepimizin hayata yani biyoçeşitliliğe karşı sorumlulukları ve görevleri vardır.
Biyologlar, canlıların içindeki uzayın astronotları gibidir, evrenimizin derinliklerine yolculuk ederek doğanın sırlarını keşfederler. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri ve öğrencileri olarak Biyolojik çeşitliliğin önemi vurgulamak ve korunmasına destek olmak, kamuoyunda farkındalık yaratmak, çocuklarımızı ve gençlerimizi bir araya getirerek eğitimlerine nitelikli katkı sağlamak, okul dışı öğrenmeyi teşvik etmek, ulusal ve uluslararası araştırmacılara Anadolu topraklarının benzersiz ve zengin biyo çeşitliliğini görsel olarak inceleme fırsatı sunabileceğimiz bir müzenin oluşumunu gerçekleştirdik.
Hacettepe Üniversitesi Biyoçeşitlilik Müzesi, doğanın eşsiz zenginliklerini keşfetmenin benzersiz bir yolculuğunu sunuyor. Sergilerimiz ve etkileşimli aktiviteler, ziyaretçilerin biyoçeşitliliğin önemini daha iyi kavramalarını sağlarken, Türkiye ve dünyadan toplanan çeşitli canlı türlerinin örnekleri müzemizin koleksiyonunu zenginleştiriyor. Müzemizi ziyaret ettiğinizde, jeolojik fosillerden mikroorganizmalara, mantarlardan kuşlara kadar geniş bir yelpazede birçok örneği görebilecek ve doğanın canlılığının kökenine unutulmaz bir yolculuk yapacaksınız.
Müzemiz, Biyosfer gibi 3 kattan oluşuyor. Başlangıç katında; Büyük patlama, Güneş sistemi ve gezegenler, Jeoloji, Fosiller, Mineraller, Mikrobiyoloji, Omurgasızlar, Böcekler ve Deniz Kabukluları gibi konuları içeren sergiler yer alıyor. Zemin katta; Bitkiler, Balıklar, Sürüngenler ve Kuşlar gibi canlıların sergilendiği alanlar bulunuyor. Birinci katta ise; Küçük ve büyük memeli hayvanlar, Primat evrimi, Antropoloji, Prehistorya, Ekoloji, İklim değişimi, Genetik çeşitlilik gibi konuları içeren sergiler bulunuyor.
Salı ve Cuma günleri saat 10.00 – 16. 00 arası ziyarete açık olan müzemiz, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsünde A nizamiye kapısına yakın konumda yer alıyor, kısa süreliğine de ücretsizdir.
Ziyaret için 0-312-297-65-03 nolu telefondan veya biyosfermuze@gmail.com e-posta adresinden veya https://www.biyosfermuze.com/iletisim adresinden randevu alabilirsiniz.
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinin büyük özverisi ile hayata geçirilen bu muhteşem oluşumun bir parçası olmaktan dolayı büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum.
3 Yorum
Genç Blogger kardeşimize araştırmalarından dolayı teşekkür eder, bu tür araştırmalarının paylaşımının devamını dileriz.
Harika anlatım. Kaleminize sağlık. İlk fırsatta Ankara’ya gidip bu muhteşem müzeyi ziyaret etmek istiyorum.
İnsan doğayı yok ederken aslında kendi türünün geleceğini de yok ediyor. Ve bunu da evrenin efendisi benim bencilliği ile yapıyor. Oysa evrenin efendisi bizzat evrenin kendisi. Bu güzel yazı ile müzeden de haberdar oldum. Teşekkürler..