Ahmet PEKTAŞ, 1956 yılında Malatya’da doğdu. 1980 yılında Sapanca’ya geldi. Eğitimci olarak 40 yıl çalıştı. Yüzlerce öğrenci mezun etti. Sapanca Anadolu Lisesi öğrencileri ile yaptığı röportajı ebediyete intikal eden değerli hocamızın anısına saygı, sevgi ve dua ile ederek iktibas ediyoruz.
Hepimiz yolcuyuz bu hayatta, bu yolculuğumuz çetin ve yol uzun, belki de tahminimizden kısa kim bilebilir ki. Bir Özbek Atasözü der ki; “bir adam köprü kurar, üzerinden bin adam geçer”. İnsan için iki seçenek vardır; ya hiçbir şey yapmadan bu dünyadan geçer gidersin ya da bir şeyler yapar, birilerine ışık olur, yine bu dünyadan geçer gidersin. Eğitim camiasına 40 yıl hizmet veren Ahmet PEKTAŞ hocamıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Sapanca Anadolu Lisesi öğrencileri Alperen Kocaman, Cevdet Bakır ve Aslı Şahin’in kendisiyle gerçekleştirdiği röportajı ebediyete intikal eden değerli hocamızın anısına saygı, sevgi ve dua ile ederek iktibas ediyoruz.
“
Sayın Ahmet PEKTAŞ bize kendinizi tanıtır mısınız?
Öncelikle beni hazırlamış olduğunuz derginize misafir ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Ben Malatyalıyım. Akçadağ ilçesi Eğin Köyünde sekiz kardeşin üçüncüsüyüm. İlkokulu köyümde, ortaokulu ve lise öğrenimimi Malatya merkezde tamamladım. Köyümde çok güzel bir ilkokul hayatım geçti. Özellikle öğretmenimi asla unutamam, Malatya Doğan şehirli idi. Bahar aylarında en büyük hediyemiz Necmettin Arkadaşımla nevruz ve çiğdem toplamak oluyordu. Onu getirip verdiğimizde dünyalar bizim olurdu. 5. sınıf biterken bize öğretmen okulu sınavlarına hazırlamıştı. Sınava gitmeden önce babam bana bir iskarpin (potin ve ayakkabı) bir de pantolon almıştı. Pantolonu akşamdan yatağın altına koydum ütülensin diye. Sabahleyin kıyafetlerimizi giydik okula gittik. Dikkatini çekmiş olmalı ki bunları kim aldı sana dedi. Ben utandığımdan başımı önüme eğmiştim. O yaz, öğretmenimizin tayini çıktı ve köyümüzden ayrıldı. Bana bir ana şefkati ile yaklaşmasını ve hayatı bizimle yaşamasını asla unutamam. Yokluklar içinde geçen bir ilkokul. Elektrik yok, su köyün tek çeşmesi “pınar deriz”. O yıllarda buzdolabı olmadığı için Ramazan aylarında ayranlarımızı köyün akan çeşmesinde soğuturduk.
Uzun yıllar öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra emekli oldunuz. Şu anda zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?
Emekli olmak ayrı bir duygu. Hiçbir zaman hayal ettiğim eğitim ortamını bulamadım. Bunda çevrenin etkisi çok büyük.
Kırk yıl çalıştım Sapanca’mızda. Yüzlerce öğrenci mezun ettik hayata atıldılar. Bazen karşılaşınca çok mutlu oluyorum. Hatıralanı anlatıyoruz. Biraz sert mizaçlı idareci idim ama hiç bir öğrencimi bilerek üzmedim. Onların hepsine sevdikleri ile birlikte mutlu bir hayat diliyorum.
Okul ve öğretmen sizce ne anlama gelmektedir?
Okul bir eğitim yuvasıdır. Velilerimiz çocuklarımızın iyi bir eğitim ve öğretim almalarını haklı olarak isterler ve beklerler. Okul ayrıca büyük bir aile demektir. Öğretmenler o ailenin büyüklerdir.
Bilgiye ve öğrenmeye aç olan o evlatlara en doğru bilgiyi sunan ustalardır. Ben hayata bir heykeltıraş olarak bakarım. Elinize aldığınız objeyi kıymetli bir sanat eseri haline getirendir. Öğrencileri de o incelikle yontarak kıymetli bir eser yapmaktır. Ülkesine faydalı olan, işini en iyi yapan kişi olarak yetiştirmektir.
Öğretmenler çocukların, gençlerin hayatlarına dokunan insanlardır. Meslek hayatınız boyunca şüphesiz siz de pek çok gencin hayatına dokundunuz. Bunlardan birini bizimle paylaşır mısınız?
Gerçekten kırk yıllık çalışma hayatımda çok kişinin hayatına dokunduğuma inanıyorum. Bunların çoğu acı hatıralar ve özet olduğu için anlatamam. (Fakirlik ve yokluk gibi) Öğrencim ağladığı için ağladığımı bilirim. Bunlar aynı zamanda insanı hayata bağlıyor.
Öğretmenlik ve yöneticilik yaptığınız yıllar içinde hayata bakışınızı değiştiren hangi olayı yaşadınız?
Bazen bu kadar hizmet karşılığında acaba faydalı olabildik mi diye kendimi sorguladığım yıllarım olmuştur. Gördüm ki artılarım çok fazla. Hayata bakış açık çok değişti elbette. Bugün yeniden dünyaya gelsem (bu klasik bir söylem değil) yeniden öğretmenliği seçer ve öğretmen olarak görev yapardım. İdarecilik uzun yıllar yakamızı bırakmadı.
Geriye dönüp baktığımda tam 40 yılım geçmişti. Hayat da böyle bir şey. Bütün hayatım okulun bahçesinde geçti. Hiç pişman değilim. Kısa bir hatıramı anlatayım.
Sapanca‘ya 3 Aralık 1980 de geldim. Okulda göreve başladım. İlk toplantımızı, şimdi bölgemizde de yaşıyor, kıymetli bir insan, okulda dokuz öğretmenimiz tanışma toplantısı adı soyadı branş ve nereli olduğumuzu öğrenmek istiyordu. Sıra bana geldiğinde Malatyalıyım ve branşım resim dedim. Bana dönerek Malatyalıya tamam da branşına inanmak zor. Senden olsa olsa matematikçi ve fizikçi olur dedi; tabii gülmüştüm. Gerçekten o yıllarda sert mizaçlı biri olduğumu kabul ediyorum. Ancak kadife gibi bir yüreğimin olduğunu zaman içinde herkes anladı.
Şimdiki öğrencilerimiz çok şanslı. Bizler yokluklarla boğuşarak geldik. Bu nesil hiç bir şey görmedi gibi bir şey.
Bugünkü düşünceleriniz veya bakış açınızla değerlendirdiğinizde “keşke…” veya “iyi ki…” diyebileceğiniz kararlarınız oldu mu?
Keşke dediğim iki şeye çok hayıflanırım. Birincisi özel hayatım. Aileme daha çok zaman ayırsaydım. Sanki okul tüm hayatımızdı. Bizim zamanımızda
bilgisayarlar yoktu. Sapanca’da tek liseyiz 1400 öğrenci 65 öğretmen ben de bu topluluğun idarecisiyim. Genç yaşta büyük düşündük olgunlaştık ve okulu idare ettik. O dönemin öğrencileri de bizi çok yormadı. Ne dediysek karşılığını aldık. Onları bir kere daha özlemle anıyorum. İkincisi daha modern ve çağın gereklerine göre eğitim ve öğretim çalışmaları olabilirdi.
Yöneticilik hayatınız boyunca özel hayatınıza hiç mi vakit ayıramadınız? Mesela ailenize veya varsa hobilerinize istediğiniz kadar vakit ayıramadınız mı?
Özel hayatım olmadı gibi bir şey. Nisan 2007’de bypass ameliyatı oldum. Doktor 60 gün istirahat verdi ben 25 günde göreve geldim. Bu tabii ki içimizdeki sevgidir. Branşıma hiç zaman ayıramadım. Eşim de resim öğretmeni olduğu için ortak yönlerimiz tam oldu, o resim çalıştığı için. Ben de bu günlerde başlayacağım. Resim hat ve ebru özel alanımdır.
Sizin değerli tecrübelerinizden faydalanmak adına öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve velilerimize neler söylemek isterseniz?
Öğretmenlere söylemek istediğim, işlerini öncelikle sevmeleri cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim ve öğretim anlayışını çocuk sevgisi
aile sevgisini sanayi ve tarım anlayışını iyi anlatmalıdır. Öğretmen veli işbirliği mutlaka sağlanmalıdır. Başarı sevgi getirir. Her şeyin çözümü bulunabilir. Sonuç olarak tüm öğretmen ve öğrencilerime sağlık mutluluk ve başarılar dilerim. Umudunuzu hiç tüketmeyin ileri koşmak için çalışmaya devam diyerek Allah’a emanet olun.
Kaynak
Sapanca Anadolu Lisesi